"Şah ve mat."
Gökay ile satranç oynuyorduk. Ama her seferinde kazanıyordu. "Yanlış oyunu oynuyoruz. Tavla veya okey oynasak kesin alırdım ben."
Gökay bahaneme güldü. "Onu da oynarız yavrum. Ama sonra." Televizyonu açıp kanal değiştirmeye başladım.
Açık kalması için herhangi bir dizide durdum. "Bu mu seçtiğin kadın? Sana çocuk bile veremeyecek bir kadın mı seçtin kendine?"
Duyduğum cümlelerle kalbim sızlamıştı sanki.
Sonra sahneye başka bir kadın girdi.
"Neden bereketli topraklar dururken, kurumuş bir dalı seversin ki?"
İstemsizce gözlerim dolmuştu. Gökay gelip televizyonu kapattı. Yanıma oturup bana sarıldı. Hiçbir şey söylemedik ikimizde.
Gözyaşlarım onun tişörtünü ıslatıyordu. Fark etmemesi için sessizce ağlıyordum.
Saçıma küçük küçük öpücükler bıraktı. "Benim tatlı çileğim." Sözleri bana rahatlık veriyordu.
"Bir şeyler yiyelim mi?"
Sadece hafifçe kafamı salladım. Çünkü konuşursam ağladığımı anlayacaktı.
Benimle beraber mutfağa yürümeye başlayınca acımı yuttum. Ağlamamak için kendimi sıkıyordum. Sandalyeye oturduğumda Gökay ile göz göze geldik.
Fark ettiyse bile çok bir şey söylemedi. "Ne yemek istiyor benim güzelim?" Hafif gülümsedim. "Seni."
Gökay'da güldü. "Öyle isteklerimizi söyleyebiliyorsak benimkinden başlamak lazım."
Moral bozukluğumu iki dakikada dağıtmıştı.
"Sevişirken sesinin kalınlaştığını fark ettin mi?"
Gökay suratıma şaşkınca baktı. "Bilmiyorum sevgilim. O an odak noktam başka şeylerdi."
Vücuduma bastıran bir sıcaklık hissettim. "Pizza istiyorum." Ayağa kalkıp Gökay'ın elinden tutup tekrar içeri götürdüm. "Dışarıdan söyleyelim."
Gökay kabul edip sipariş verdikten sonra beraber sarılarak oturduk. "Seni seviyorum." Bu cümleyi ben kurmuştum. "Seni sevmeyi de çok seviyorum."
Gökay'ın elleri saçlarımda gidip geliyordu. "Bende saçlarınla oynamak istiyorum. " Gökay'dan uzaklaşıp koltuğun üst kısmına oturdum.
Kafasını kasıklarıma koyunca içim yine kıpır kıpır oldu. "Çıkartacaksın yine içimdeki azgın pandayı." Gökay güldü. "Azgın panda mı?"
Eğilip alnından öptüm. Ellerim saçlarında gezerken gözleri kapanmıştı. "Kısa zamanda hakkında bir sürü şey öğrendim." Gökay'dan ses gelmedi. "Çok çabuk uykuya dalıyorsun mesela. Özellikle saçlarınla oynayınca." Yine Gökay'ın sesi çıkmadı.
"Öpüşürken dudakların büyüyor." Kendi kendime güldüm. "Çok güzel bir gülüşün var."
Devam edecekken kapı zili çaldı. Arkasından kalkıp kafasını yastığa koydum.
Kapıyı açınca karşımda Okan'ı gördüm. "Merhaba Macide siparişini getirdim." Ne olmuş buna da iyi davranıyor bize?
"Ha bu arada olanları duydum. Çok geçmiş olsun. Ne kadar kavga etsekte hatta birbirimizden nefret bile ediyoruz. Yine de canına zarar gelmesini hiç istemem. Sonra kimin kafasını belaya sokacağım."
Okan'ın sözleri gözlerimi doldurdu. Unutma o seni kovdurdu.
Unutmuyordum. Yaptığı yanlıştı ama söyledikleri benim için endişelendiği anlamına geliyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tak tak ben geldim
HumorHayat aşık olmak için çok kısa. Aşk bana göre değil. Ben bu hayata köle gibi çalışıp kraliçe gibi yaşamaya geldim. Üniversiteyi okuyup okuduğum bölüm ile ilgili ne olacağıma karar veremediğim için bir sürü işe giriyorum. En sonunda işlerden hep kovu...