İSTİFA EDİYORUM!

164 12 21
                                    

Sabah gözümü açtığımda belimde ağrı vardı. Kafamdaki buz erimiş, su haline gelmişti. Bacağımı hissetmiyordum bile. "Ne oluyor be? Üstümden tren mi geçti benim?"

Yavaşça bacağıma baktığımda, mışıl mışıl uyuyan bir adet Gökay gördüm. Ne kadar güzel uyuyor değil mi Macide?

Sabaha kadar bu şekilde uyumuştuk. Bu durumdan şikayetçi olmayan kişi ise Gökay'dı. Sen şikayetçi misin? Biraz.

Hareket etmek istedim ama Gökay biraz daha bacağımda hareketlendi. Adam yorgun zaten. Bırak uyusun.

Kafasını hafif havaya kaldırıp koltukta yana kaydım. Kafasını tutarken bir yandan da altına yastık koymaya çalışıyordum. Uyku sersemi bir şekilde sesi geldi Gökay'ın. "Gitme." Bir yandan kolumdan çekiştiriyordu. "Gitmezsem altıma yaparım Gökay."

Gökay duymuş muydu bilmiyordum. Elinden kurtulup koştura koştura tuvalete gittim.

Yüzümü yıkayıp, dişlerimi de fırçaladıktan sonra kafamdaki buzu çıkardım. "İnmiş halimi bu?"

Şişkin duran kafama dokundum. Acıdan yüzüm buruştu. "O topu alıp neyse."

Mutfağa geçip kafama başka bir buz aldım. Gökay'a baktığımda hâlâ uyuyordu. Ona bakınca hemen esnedim.

Yüz üstü bir şekilde, yastığı kollarıyla sarmıştı. Bizi de böyle sarar mısın Gökay? Sus be sus.

Az önceki gibi kafasının altından yastığı çekip koltuğa oturdum. Kafasını tekrar bacaklarıma koydum. Elimle saçını okşuyordum. Gökay'ın uzun boyu benim tüm koltuğumu kaplıyordu. Ayakları koltuğun kenarından sarkıyordu bile. Unutma bir ara boyunu sor. Doğum gününü de sor.

Gökay sırt üstü dönünce elimi saçlarından çekmek zorunda kaldım. Hafifçe gözlerini aralayıp uykulu uykulu bana baktı. "Uyandırdım mı?" Gözlerini kaşıdı. "Uyuma sebebim senken mi?" Yapma sabah sabah şöyle şeyler.

"Bacağını acıttım mı çok?" Nazik olma bu kadar. Yanlışlıkla biri yer seni falan. Yapma yani.

"Yok acıtmadın. Rahat uyudum." Yalandı ama yine de rahat hissetmiştim.

Onun yanında hep rahattım. "Devam et istersen uykuna ben rahatım." Gökay kalkıp oturdu. "Devam edeceğim. Ama bu sefer tek değil."

Gökay yastığı koyup uzandı. Hızlıca beni de kendi kucağına çekti. "Ne yapıyorsun?" Sorma şunu. Bırak ne yapıyorsa yapsın. Ben teslimim şuan ona.

Gökay bana biraz daha sarıldı. "Uyuyorum. Sen de uyu. Rahat mısın? Değilsen yer değiştirelim." Gökay bana bakıp göz kırptı. Ne ima ediyorsunuz Gökay Bey?

Yerime iyice kurulup kafamı yasladım. "Rahatım ben böyle. Uyuyabiliriz."

Birkaç dakika sonra kafamı hafifçe kaldırıp Gökay'a baktım. Çoktan uyumuştu. Ama ben artık uyuyamıyordum. Kalbim depar atarken bu mümkün değildi.

"Gökay? Uyuyor musun?" Ses gelmedi. Yavaş yavaş kalkmaya çalıştım. Gökay koala gibi kollarını etrafıma sarmıştı. Kurtul, kurtulabilirsen.

Ellerini üzerimden atmaya çalıştım ama kabul etmedi. "Bir şey mi oldu?" Daha ne olsun.

"Evet. Acıktım." Gökay gözlerini açmak zorunda kaldı yine. Kollarının baskısı azalınca hızlıca kalkıp mutfağa gittim.

Kahvaltı hazırlamak istemediğim için hızlıca dolaptan bir tane cips paketi çıkardım.

Oturma odasına geçip koltukta cips yemeğe başladım. "Sabah sabah mı?" Gökay'a döndüm. Elini başının altına koymuş beni izliyordu. "Üşendim kahvaltı hazırlamaya." Paketi Gökay'a uzattım. "Yer misin?"

Tak tak ben geldimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin