TRAVMATİK OLAYLAR

100 12 8
                                    

Gökay kucağında benimle birlikte hastaneye giriş yapınca tanıdık birkaç yüz bize doğru koşmaya başladı. Zaten her şey benim için hayal gibiydi. "YAVRUM! GÜZELLER GÜZELİ KIZIM!" Annem ağlayarak bana sarılmak istedi. Gökay'ın boynuna daha sıkı sarıldım. Kimseyi istemiyordum. Gökay beni kucağından bırakırsa yine aynı şeyler olacak gibi hissediyordum.

"Sonra." Gökay tek kelimeyle anneme açıklama yapıp kendisine doğru gelen doktora ilerledi. Doktorlar bana sedye getirmişti. Fısıltılı bir şekilde konuştum. "Lütfen beni bırakma." Gökay beni daha sıkı tutup doktorun yönlendirdiği odaya geçirdi. 

"Gitme." Gitmedi. Yanıma oturup ellerimi tuttu. "Güzelim benim." Saçlarımı okşadı. Uzun zamandır kendimi bu kadar rahat hissetmemiştim. Ben yavaş yavaş uykuya dalarken son hatırladığım odaya doktorun geldiğiydi. 

Birkaç saat sonra

Gözlerimi yavaş yavaş araladım. Odanın içi karanlıktı. Dışarıdan gelen ışıkla odanın içine baktım. "Gökay?" Odanın içinde birkaç adım sesi duydum. "Gökay burada mısın?" Korkuyordum. Artık gerçekten her şeyden korkuyordum. "Komutan burada değil." Cellat denen adamın yüzü dibimdeydi şu anda. "Ama bak ben buradayım." Yüzüme eğildi. "Benden bu kadar kolay kaçabileceğini mi sandın he?" Elleri yüzüme dokunurken çığlık atmak istedim. 

"Dokunma bana!" Ama dokunuyordu. Elleri karnıma ulaştı. "Bak ölmedim. Tam karşındayım." Bağırmaya başladım. "GÖKAY!" 

Yavaş yavaş yüzü benden uzaklaşırken gözlerimi açtım. Karşımda endişeli bir şekilde Gökay duruyordu. "Buradasın." Kollarımı boynuna dolayıp ona sarıldım. "Buradayım. Gitmem." Odanın camından dışarıya baktım. Annemler de oradaydı. 

"Annemler eve gitsinler. Yorulurlar." Gözlerimin en içine baktı. "Sen düşünme onları. Kapat gözlerini. Dinlen biraz daha." Gözlerimi kapattım. Sonra tekrar açtım. "Doktor ne dedi? Bebeklerim nasılmış?" Hafif gülümsedi. "Çok iyilermiş. Mışıl mışıl uyuyorlarmış ve seni bekliyorlarmış." Uzun zaman sonra ilk defa gülümsedim. "Yanımda uyur musun?" Hiç itiraz etmeden yatakta yanıma uzandı. Üzerimizi örttü ve kollarını sıkıca bana doladı. "İyi geceler sevgilim." Saçlarımdan öptü. "İyi geceler tatlı çileğim." 

Kendi kendime güldüm. "Tatlı çilek biraz daha orada kalsaydı reçele dönüşecekti." Gökay gülmedi. "Buradasın artık. Yanımdasın. Güvendesin. Benimsin."

Dinozor, tatlı çileği hep kurtarırdı. 

Sabah

"Bunu da ye bakalım." Annem eve geçtiğimiz anda yine bana yemek yedirmeye başlamıştı. "Anne yeter." Duymadı ama beni. 

Babam arkamdan gelip kolumu okşayınca hemen kaçtım. Ortamda bir anda sessizlik oluşurken babam ile birbirimize bakıyorduk. Onun eli havada kalırken benim de gözlerim dolmuştu. Ayağa kalkıp sarılmak istiyordum ama bunu yapmak içimde bir korku oluşturuyordu sanki. 

"Ben şey..." Açıklama yapamadım. "Ben banyoya gideyim." Hızlıca kalkıp kendimi banyoya attım. Geldiğimden beri belki de onuncu banyomdu. Saat başı banyoya giriyordum. Kendimi duş başlığının altına attım. O gün boynumu öpmüştü. Elleri bedenime değmişti. Bu hâlâ midemi bulandırıyordu. 

"Allah kahretsin. Allah kahretsin. İğrenç iğrenç iğrenç..." Gözyaşlarımı tutamaz olmuştum. Hızlıca banyodan çıkıp bornozumu giydim. Aynanın karşısında kendime baktım. 

Çökmüştüm resmen. Yaşadıklarım kolay değildi. Kaçırılmıştım, taciz edilmiştim, hamileydim. Ama daha da kendimi yıpratırsam bebeklerime annelik yapamayacaktım.

 "Güzellerim benim. İyi ki varsınız." Karnımı okşadım. "İkiniz için de elimden geldiğince güzel bir anne olacağım." 

Karnım hareket etti. "Siz de beni seviyor musunuz?" Tekrar hareket etti. "Bu bir evet mi?" Ve yine hareket etti. "Bende sizi seviyorum." Üstümü giyinip tekrar oturma odasına gittim.

Tak tak ben geldimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin