LUNAPARKTAKİ BİRKAÇ FACİA

145 9 15
                                    

"Valla çok eğleneceğiz somurtma hadi."

Gökay ile birlikte lunaparka gelmiştik. Kendisi ise yamaç paraşütü yapmak istemişti. "Yamaç paraşütü yapabilirdik. Daha heyecanlı." Hızlıca kafamı ona çevirdim.

"Yükseklik korkum var diyorum anlamıyor musun Gökay? Kalp krizi geçirmemi falan mı istiyorsun?"

Gökay yanağıma küçük ve tatlı bir öpücük kondurdu. "Ben yanındayım." Cümlesi istemsizce karnımdaki kelebekleri uçurmaya başladı.

"Tamam olsun hadi gel önce çarpışan arabalara binelim." Gökay'ın kolundan çekiştirdim.

Arabalardan birine geçip oturdum. O da isteksizce karşımdaki arabaya oturdu. Diğer insanlarda gelince iyice kalabalık olmuştu. "Bak ama bir yerin acırsa söyleyeceksin." Bunu geçen gün yatakta da söylemiştin hayatım. O gün bir şey olmadıysa şimdi hiç olmaz.

"Tamam." Araba birden kendi kendine hızlanınca direksiyonu çevirdim. "Lan ne oluyor?" Gökay sanki gerçek araba kullanıyormuş gibi arabayı park etmeye çalışıyordu. "Gökay çarpsana ne yapıyorsun?" Konsantre olmuş bir şekilde arabayı park ediyordu. "Sevgilim ben sana çarpamam." Direksiyonu çevirince başka biriyle çarpıştık.

Gökay'ın yaşlarında bir adam bana çarpmıştı. Arkamdan hızla gelen Gökay'ı gördüm sonra. "Sana mı çarptı o?" Adamın peşine düşmüştü. "Gökay oyunun amacı bu zaten." Ama duymadı. Sertçe adama çarpınca laf dalaşına girdiler. "Ya kardeşim çekilsene sıkıştım." Adam köşede gerçekten sıkışmıştı. "Bir daha çarpta göreyim seni." Gökay geri geri çekilince arkasından güm diye çarptım.

Gökay aradan çıkmaya çalışıyordu ki süremiz doldu. Arabadan çıkıp Gökay'ın elinden tuttum.

"Gökay, dondurma. Dondurma alalım." İsteksizdi ama beni kırmamak için bir şey söylemiyordu.

Dondurmacının önüne gelince dondurmadan vazgeçtim. "Gökay, elma şekeri. Elma şekeri alalım." Gökay kafasını bana çevirdi. "Sevgilim dondurma istemiştin?" Elime bir tane elma şekeri aldım. "Hayır elma şekeri istiyorum." Kendimi babasını istekleriyle darlayan beş yaşındaki kız çocuğu gibi hissediyordum. Ki ben küçükken de böyleydim.

Elimdeki elma şekerini alıp yemeye başladım. "İster misin?" Gökay'ın dudaklarına uzatınca kafasını çevirdi. "Hayır yavrum afiyet olsun." Yesin Macide ısrar et.

"Lütfen bir kere tadına bak." Zorla tekrar uzattım. O da yandan yandan baktı önce. Bir ısırık aldı. "Beğendin mi?" Kafasını iki yana salladı. Sevmemişti. Sonra yaklaşıp dudağımdan öptü. "Şimdi beğendim işte." El ele yürürken yanımızdan iki tane kadın geçti. "Üf adama bak çok yakışıklı. Keşke şu kız yerine ben olsam yanında."

Gökay duymamazlıktan gelirken ben iyice sinir olmuştum. "Canım sevgilim." Yanağından sertçe öptüm. Kızlar yürüyüşünü hızlandırdı. "Sen beni kıskandın mı?" Ters ters baktım Gökay'a. "Sevgilim değil misin? Kıskanırım." Yalana gerek yoktu. Kıskanıyordum.

Kolunu omzuma attı. "Benim gözlerim senden başkasını görmez, kulaklarım senden başkasını duymaz. Benim bedenim sadece senin için ayakta."

Otuz iki diş sırıtıyordum. "Valla mı?" Gökay kahkaha attı. "Valla." Şakağıma dudaklarını koydu.  "Keşke seni cebime koyabilsem." Değişik hayalleri vardı. "Öpmek istediğinde beni yutardın artık." Güldü. "Yutardım."

Seviyorum ben bu adamı.

"Gökay, korku tüneline binelim mi?" Bu sefer itiraz etmedi. "Binelim." Görevli bizi en arkadaki vagona oturttu.

"İçeride birkaç değişiklikler yapıldı. Kalp rahatsızlığınız falan varsa şimdiden inmenizi tavsiye ederim."

Kendimi iyice Gökay'a yasladım. Güçlü kollarıyla korur o bizi.

Tak tak ben geldimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin