TRABZON'DA BİR SANİYE

99 12 5
                                    

Gözlerimi yavaşça araladım. Güneş tam yüzüme vuruyordu. Yana dönmeye çalışınca hareket edemediğimi fark ettim. Gökay beni kolları arasına hapsetmişti.

O da hafifçe kıpırdandı. "Gökay bırakmazsan altıma işerim." Duydu mu bilmiyordum ama zorla aradan kurtuldum.

Koşa koşa banyoya ilerleyip elimi yüzümü yıkadım. Kendime bakınca boynumda yer yer kızarıklıklar olduğunu fark ettim. "Dinozor." Yüzümde bir sırıtma ile tekrar Gökay'ın yanına ilerledim.

Elini kafasının altına koymuş sırıtarak bana bakıyordu. "Günaydın yavrum." Günaydın kocacığımız.

"Günaydın." Gökay'ın kucağına atladım. "Hop naber." Güldü. "Seni gördüm hep en iyi ben oldum. Senden naber güzeller güzeli karım?"

Gülümsedim. "Benim de günüm seninle güzelleşiyor işte." Elleri kalçalarımı okşarken bende kirpikleriyle oynuyordum. "Hangi maskarayı tercih ediyorsun?" Garip garip yüzüme baktı. "Genelde tercih etmiyorum." Dudakları da çok güzeldi. Gökay'ı biraz ezip komodinin üzerinden rujumu aldım. "Azıcık sürsek mi?"

Hızlıca kafasını yana çevirdi. "Yok artık." Çocuk gibi mızmızlandım. "Dudakların ruja çok müsait. Lütfen bir kere." Dudağıma öpücüğünü kondurdu.

"Sen kendine sür ben seni öpüp denerim onun rengini."

Gülümsedim. Ruju tekrar komodine bırakıp Gökay'ın saçlarıyla oynamaya başladım. "Bugün ne yapıyoruz?" Çapkın bir şekilde sırıttı. "Benim aklımda var bir şeyler." Koluna vurdum.

"Pislik yapma." Daha çok güldü. Dudaklarını boynuma getirip yavaşça öptü. "Eve mi dönsek? Ben sevmedim buraları."

Gökay ile birbirimize baktık. "Çok merak ediyordun hani?" Kafamı yana eğdim. Gökay'ın çıplak göğsüne şekiller çiziyordum. "Ediyordum ama o kadar güzel olmadığına karar verdim." Güldü. "Gökay sana bir şeyler sormak istiyorum ama kızarsın ya da üzülürsün diye çok korkuyorum."

Yanağımdan öptü. "Ben sana kızamam ki? Sor hadi."

Biraz düşündüm. "Trabzon'da hiç akrabaların yok mu? Varsa neden küçükken senin yanında olmadılar? Dayın şuan nerede?"

Tek nefeste sıraladığım sorulara Gökay tepkisizdi. "Akrabalarım tabiki var. Kuzenlerim ve anneannemle görüşüyoruz ara sıra. Anneannem eskiden beri çok hastaydı. Kimseye bakamayacak kadar hemde." Yutkundu. Of Gökay'ım.

"Sonra beni almak istedi ama ben istemedim bu seferde. Ara sıra para gönderiyordu. Bilmiyorum ben yine de onu seviyorum."

Gülümsedi. "Çünkü ona baktıkça annemi görmek çok güzel bir şey." Yüzünü okşadım. "Trabzon'a mı gitsek? Akrabalarını görürüz."

Gökay şaşkınca yüzüme baktı. "Boşver hiç gitmeyelim." Kaşlarımı kaldırdım. "Neden? Yoksa orada da başka bir karın mı var?" Ben güldüm ama Gökay gülmedi.

"Var mı?" Güldü. "Tabi ki yok. Sadece birkaç kişi vardı eskiden peşimde koşturan. Hiç keyif kaçırmaya gerek yok. Gitmeyelim boşuna."

Kaşlarımı çattım. "Gideceğiz. Görmek istiyorum. Akrabalarını merak ediyorum."

Kucağından kalkıp yatağa uzandım. O da üzerime eğildi. "Gitmeyelim." Burnunun ucuyla boynumu gıdıklıyordu. "Gideceğiz. Hani ben nereye istersem oraya gelirdin? Yalan mıydı yoksa?"

Göz göze geldik. "Bakma şöyle. Dayanamıyorum." Daha çok gözlerine baktım.

Ofladı. "Peki gidelim ama sadece bir gün." Sevindim.

Tak tak ben geldimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin