GERÇEKLEŞEN GÜZEL GÜNLER

118 14 11
                                    

"Komutanım?" Gökay baygın gözlerle etrafa bakıyordu. Yüzü gözü beyazlamıştı. Deniz ise bundan çok korkuyordu. Komutanını kaybetmek istemiyordu. "Komutanım ne olur azıcık daha dayanın yahu. Ne olursun? Vallahi söz bir daha şımarmayacağım." Gökay hafif sırıttı. "Biliyorsun yani şımardığını?"

Yakınlarında bir yere bomba düştü. O patlayınca etrafı toz duman kapladı. Neyse ki bombaya yakın değillerdi. Oturmuş helikopter bekliyorlardı. Onları bulmalarını bekliyorlardı. İsmet birden cebinden bir dal sigara çıkardı. Onu hızlıca yakıp Gökay'a doğru yaklaştı. "Doğum gününüz kutlu olsun komutanım." Gökay bir sigaraya bir İsmet'e baktı. Acı acı gülüp sigarayı aldı. "DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN KOMUTANIM!" Hep bir ağızdan bağırdılar. Gökay sigaradan bir duman çekip geri üfledi. "Eyvallah."

🌺

Gökay'ın doğum günü gelmişti ama o yoktu. Karnım sancılanıyordu sıkıntıdan. "Kızım sakin ol. Görevde çocuk. Tabi uzun sürüyor bu işler." Karnımı tutup koltuğa oturacakken altımda bir ıslaklık hissettim. "Ne oluyor lan?" Yere baktım. Ablam hemen bana doğru geldi. "SUYU GELDİ!" Ne diyor bunlar Macide sucu mu gelmiş?

Babam ve annem korkuyla yanıma geldiler. "ANNE HASTANEYE GİDELİM." Ablam benden daha heyecanlıydı. "Ne oluyor şuan?" Ablam kafamı iki elinin arasına aldı. "DOĞURUYORSUN APTAL!" Doğuramazdım. Gökay yoktu.

"OLMAZ GÖKAY YOK. NE DOĞURMASI?" Ablam hızlıca koluma girip beni babamın arabasına bindirdi. Sancılarım artarken korkuyla anneme baktım. "TEK DOĞURAMAM!" Ablam kolumu sıkıyordu. Çocukları babasına bırakmıştı. Benimle hastaneye geliyordu.

"DERİN NEFES AL VER!" Derin nefesler aldım. Aslında iyiydim ama ablam beni strese sokuyordu. Ablam telefonla Gökay'ı aradı. Tabi ulaşamadı. Bir kere daha denedi ama açmadı.

Ağlamaya başladım. "DOĞURAMAM! TEK DOĞURAMAM! İSTEMİYORUM." Karnıma döndüm. "ÇOCUKLAR SABREDİN BABANIZ GELİNCE DOĞARSINIZ." Ama inatçı çocuklarımdan işaret olarak sert bir sancı geldi. "AAA GELİYORLAR SANIRIM." Derin nefesler almaya başladım.

Babam dörtlüleri yakmış uçuyordu. "Dayan kızım benim. Dayan." Sinirle babama baktım. "BABA ALTTAN YOLLARINI MI KESEYİM, NE YAPABİLİRİM?" Aslında çok komik bir ortamdı ama Gökay olmadığı için korkuyordum.

Hastaneye ulaştığımızda beni hemen bir tekerlekli sandalyeye oturtup ameliyathaneye aldılar. "GÖKAY NEREDESİN BACISINI SEVDİĞİM?" Bağıra bağıra ameliyathaneye girdim.

Doktor beni muayene edip hemen doğum hazırlıklarına başladı. "Şimdi Macide Hanım sakinleşin ve derin nefesler alın verin." Kafamı iki yana salladım. "Bak doğktor vallah doğuramam gocam yoğktur." İyice şivemde kaymıştı. Doktor güldü. "Macide Hanım ikizleriniz sizi görmeyi çok istiyorlar. Daha fazla orada kalırlarsa riskli olabilir."

Korkuyla doktora baktım. O sırada doğumhanenin kapısı açıldı. İçeriye giydirilmiş Gökay girdi. "Geldin." Hızlıca yanıma geldi. "Ben sana hep gelirim."

2 saat önce

Gökay helikopterle askeriyeye dönmüştü. Hemen telefonuna baktı. "Komutanım hastaneye gitmelisiniz." Gökay ise şaşkınca kafasını Deniz'e çevirdi. "Deniz doğum başlamış. LAN KARIM DOĞURUYOR! GÖTÜR BENİ ÇABUK!" Deniz çok sesli bir kahkaha atıp timi topladı.

Hep beraber uçağa binip 1 saat içinde İstanbul'a dönmüşlerdi. Gökay kendi acısını unutmuş Macide'ye koşuyordu. Deniz ise yandan Davut'un koluna dokundu. "Baba olmak böyle bir şey işte Davut efendi. Sende de görürüz inşallah." Davut yandan yandan komutanına baktı. "Önce siz komutanım,yaşlanıyorsunuz."

Davut lafını söyleyip kaçarken Deniz arkasından ters ters baktı.

Gökay hızlıca girince Çiçek korkulu gözlerle Gökay'a baktı. Karnı kanlar içindeydi. "Oğlum ne oldu sana?" Veysel bile korkmuştu. "Hemen alın beni." Hemşire Gökay'a baktı. "Beyefendi iyi görünmüyorsunuz. Önce bir muayene olun." Gökay sinirlendi hemen. "Sikerim muayeneyi. Karımın yanına götürün beni. Söz verdim ben ona."

Zorla da olsa Gökay giydirilip içeriye gönderildi. Macide içeride bağırıyordu. Yüzüne maske takıp hızlıca içeriye girdi. "Geldin." Güldü. "Ben sana hep gelirim."

Şimdi

"Ikının." Doktor bana ıkının demekten başka hiçbir şey yapmıyordu. "ÇIKAR ARTIK ŞU ÇOCUKLARI İÇERİDEN!" İstemsizce her şeye bağırmaya başlamıştım. Gökay yanımda oturmuş saçlarımı okşuyordu. "Güzelim, hadi biraz ıkın." Gökay deyince hemen yaptım.

"Çok güzel. Biraz daha." Artık gerçekten çok yorulmuştum. Zaman kavramım bile gitmişti. "Kaç saat oldu?" Doktor hızlıca kafasını kaldırdı. "Üç saat oldu." Üç saattir ikizlerimden birini bile çıkaramamıştı doktor.

"FİLMLERDE HIZLICA FIRTLATIYORLARDI. BENDE NİYE ÖYLE DEĞİL?" Terlemeye başlamıştım.

Bir süre sonra

Sanırım altıncı saati doldurmuştuk. Odada yankılanan bebek ağlama sesine kafamı çevirdim. "İlk kızınız gelmek istedi." Birkaç dakika içinde başka bir bebek ağlama sesi daha gelince bende iyice mayışmıştım.

Doktor bebeklerimi kucağıma koyarken ben Gökay'a baktım. "Doğum günün kutlu olsun sevgilim." Bebeklerime bir kez bakıp direkt bayılmıştım.

🌺

"Ay güzeller güzeli annemiz uyanmış." Yatağın yanındaki çiçeklere baktım. "Ben uyurken birileri çiçekçi mi açtı?" Karşımda Okan, Sıtkı, Hilal hatta Sadık Bey'i görünce onlara şaşkınca baktım.

Hilal hızlıca gelip kafama kırmızı bir taç taktı. Saçlarımı elleriyle düzeltip telefonunu çıkardı.

"Allah'ım bu nasıl güzel bir kadın böyle?" Hilal fotoğraflarımı çekerken benim gözlerim bebeklerimi arıyordu.

"Getirecekler." Gökay hemen anlamıştı beni. Güldüm. "Ben az önce doğurdum farkında mısınız?" Gökay'a baktım tekrar. Bir gariplik vardı yüzünde. Baştan aşağı onu inceledim. "Sen yaralandın mı?" Tüm gözler bir anda Gökay'a döndü. Annem ile birbirlerine baktılar ve annem hemen lafı değiştirdi.

"Ay aynı sana benziyorlar Macide." Gökay'a bakmaya devam ettim. Ama o çoktan diğerlerine dönmüştü. "Yenge tebrikler aha bu da benden bebetolar için." Elindeki tam altını komodinin üzerine bıraktı.

Odadan içeriye iki hemşire girdi. Bebeklerimi iki yanıma bırakıp bana uzattılar.

"Ya düşürürsem?" Annem gelip yanıma oturdu. "Düşürmezsin. Bak böyle tutacaksın." Annem bana yardım ederken hemşireler bize bakıyordu. Bebeklerime baktım.

"Ay isimleri ne olacak?" Gökay ile birbirimize baktık. Bunu uzun zaman önce düşünmüş ve kararlaştırmıştık. "Rüya ve Bora." Hilal sevinçle alkışladı. "Ay çok tatlı ağlayacağım."

Çocuklar her anlamda Gökay'a benziyorlardı. "Lan bunlar benden değil Gökay'dan çıkmış gibi." Herkes gülmeye başladı.

Gökay yanıma gelip oturdu. İkimizde bebeklere bakarken Hilal durmadan fotoğraf çekiyordu. "Sana benziyorlar." Gökay'a döndüm. "Yok artık. Bora'nın burnuna bakar mısın? Aynı sen."

Gerçekten aynı Gökay gibi görünüyorlardı. "Allah analı babalı büyütsün inşallah."

Annem ağlıyordu. "Sende iyi gün, kötü gün demeden hep ağlıyorsun anne ya." Ablam güldü. "Annem o hep ağlıyor."

Kendimi hiç bu kadar huzurlu hissetmemiştim daha önce. Hissettiğim duygu karmaşası her ne kadar beni değişik hissettirse de mutlu ve huzurluydum.

Benden çıkanlara bakıyordum. Sonra bir de benim olana bakıyordum.

Ben bundan sonra dünyanın en huzurlu insanıydım.

...

AGAGAGAGA AGLİCAM OF...

Rüya ve Bora her ne kadar Gökay'a benzeseler de Macide'den çıktılar sonuç olarak.

Ben şu köşede biraz ağlayacağım.😢

Neyse sizleri seviyorum.

Yorumlarınızı ve oylamalarınızı bekliyorum💐

Tak tak ben geldimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin