Hala utanıyordum. Çağanin kapısına yaslanıp demin yasadıklarımı hatırlayıp sırıtıyordum. Derin bir nefes alıp odama gittim.
Çağanın ağzından
Beratla dışarıda konuşuyorduk. Yağız tek başına oturmuştu gözüm ona çarpıp geri Berata döndüm.
Ben yağızı sevdim iyi çocuk. Dedi Berat bana sanki gönderme yapıyormuşcasına.Leyanın sevdiği herşeyi seviyorum. Dedim sakince, ve ekledim. Ben odaya çıkıyorum tedbirleri iyi alalım Harun her an gelebilir bunu bilipte tedbir alalım.
Başıyla onayladıktan sonra Beratı dışarıda bırakıp yukarıya çıktım. Merdivende elime telefonu alıp Demire buranın konumunu attım ilk başta ona güvenmek aptalca olduğunu düşündüm ama yanılmıştım ilk defa belkide. Demirinde tek amacı vardı intikam!Odamın kapısının önünde gözüm Leyanın odasına çarptı. Bu yaşta yaşadıkları ağırdı başka biri olsa kaldıramazdı üstelik bu daha başlangıçken. Ama Leya herşeye rağmen dik duruyor belkide onda en sevdiğim özeliğiyde buydu. Leya ayrıydı herkesten herşeyden. Ona karşı ne hisetiğimi anlıyamıyordum fakat bu his beni öldüre bilecek güçteydi.
Odama girdim. T-shirtümü çıkarıp kenara attım, odada değişik ama oldukça güzel bir şey kokuyordu koku oldukça tanıdık geliyordu burnuma. Dolaba doğoru adımladım dolabı açtığımda şok haldeydim. Leya dolabımın içindeydi. Üstelik bornozla...Demin söylediğim şeyleri umarım içimden söyledim diye dua ediyordum.
Utancından bana bir kaç bahane saydırdıktan sonra çıkmak için kapıya yöneldi, kolunu tutup kendime çektim. Kolunu acıtırım diye korktuğum için elindeki kolumu yavaşça beline götürdüm.
O kadar güzeldiki yeşil gözlerine dalmıştım.
Elini ilk çıplak göğüsüme deydirdi şu an ne yapacağını bilmediğine emindim. Sonra elini kolarımın üstüne götürdü sadece birbirimize bakıyorduk.Kapının açılmasıyla içimden off geçirdim. Beratı görünce dahada şaşırdım normalde böyle yerleri hep yağız bozardı bu sefer Berat içine etmişti.
Leya odadan çıkınca kendimi yatağa bıraktım yeşil gözleri aklımdan çıkmıyordu. Gözleri için bile ölebilirdim bu his neydi?***
Çağanin verdiği t-shirt gerçektende diz kapaklarıma kadar geliyordu. Saçımı açık bırakmıştım kurusun diye. Odadan çıkıp dışarıya çıktım yağız hala tekti yanına gittim.
Neyin var?
Bir şey yok.
Yağız biz beraber büyüdük belki başkalarını kandıra bilirsin ama beni değil bunu iyi biliyorsun. Dedim yağıza karşılık vererek.
Leya girdiğimiz bu savaşı kazanabilecek miyiz?
Ne diceğimi bilemiyordum.
Her savaş kazanılmaz.
Kaybeden biz olursak ne olur peki? Dedi yağız ciddi bir şekilde bana bakarak.
Susmuştum vereceğim cevap yoktu ki karşıya baktığımda demir kapı açılıyordu. İki üç siyah araba giriyordu içeri yağıza dönüp baktım yağızda aynı şeyi düşünüyordu. Gelen Harun olabilirmiydi?
Arabadan indi herkes teker teker bu gelen Harun değil Demir di.
Birbirlerine benziyorlardı ama ayırt etmek zor değildi. Tarzları aynı değildi, bakışları, gülüşleri. Birde Harunun yanağında üç tane BEN vardı Demirin yüzü ise pürüzsüzdü. Saçları dağınıktı. Harunun ise inek yalamış gibi saçlarını havaya kaldırırdı.