(Rocky'nin bakış açısı)
Dünkü müzikal geceden sonra boğazım acımaya başlamıştı. Fazla bağırdım sanırım...Felix ile iyi arkadaş olacağız, buna inanıyorum. Hatta akşam aynı yatakta yattık. 'Uyku tulumunda' daha doğrusu.
Sivri dişli, pembe ağzımı açıp esnedim. Telefonumu alıp saate baktım; 8:30. Felix hâlâ mışıl mışıl uyuyordu.
Çadırı açtım ve dışarı çıktım. İlkbahar ayı geldiğinden güneş erken doğuyordu eskisine kıyasla. Çadırın önündeki bir kütüğe oturup telefonumu açtım. Rachel'dan bir mesaj vardı.
"Canım abim, bu mesajı görebilir misin bilemem ama umarım şans seninle olur. Öldürme ve öldürülme, tamam?"Gülümsedim ve cevap yazdım:
-Ok.Yazmadım tabii ki de. Öküz değilim ben.
"Canım kardeşim, öncelikle her şey için teşekkürler. Daha şimdiden seni özlemeye başlamış bulunuyorum. Ama dikkat et, her an yanında bitebilirim.. Şu anlık diyeceklerim bu kadar. Hoşçakal!
(Bir de bebeye, Rodney'e yani, beni özlerse ağlamamasını söyle!)"Yazdım ve gönderdim. Artık ne zaman cevap yazar, inanın bilmiyorum. Çadırdan bir hışırtı geldi.
"Rocky, uyanmışsın."
Arkamı döndüm ve Felix'e baktım. "Ah, evet."
"Uyurken seni rahatsız etmemişimdir umarım."
"Yok ya, ne rahatsız etmesi.""Aslında hoşuma gitti seninle yatmak."
"Gerçekten mi?"
"Evet."
"Şey, benim de hoşuma gitti." yere baktı, "Götün çok yumuşaktı, yastık olarak kullandım onu."
"Ah," dedim, "Ne güzel!"~
Saat artık 10 olmaya başlamıştı. Yolculuğumuz uzun süreceğinden yola koyulma kararı aldık.
"Her şey hazır, değil mi?"
"Evet, hiçbir şeyimiz yok zaten."
"Ben de öyle düşünmüştüm."
"Telefonumu verir misin?" İşaret parmağımla kütüğün üzerindeki telefonu gösterdim. Telefonu aldı ve bana verdi.
"Teşekkürler."
"Numaranı versene bana."...
Bana numarasını verdi ve onu bir çırpıda kaydettim rehberime."Kaydettim."
"Ne diye?"
Felix'e havadan bir öpücük yolladım ve gözlerimi kıstım. "Aşşşkım diye."
Bir süre boyunca bana duraksamış bir şekilde baktı. Bir an yaptığım şakanın onu rahatsız olduğunu düşünüp utandım. Özür dilemek için dudaklarımı araladığımda Felix, bana meydan okurcasına gülümsüyordu.
"Vampir kılıklı seni." dedi, "Neyse, gidelim artık. Yolu uzatacaksın."
En az on kilometre falan gittik. Biz gittikçe dünya daha da kötüleşiyordu. Etraf çöl olmasına rağmen meşe ağaçları çıkıyordu karşımıza sürekli.
"Buralar hep böyle miydi?"
"Bilmiyorum, ama büyük ihtimalle hayır."
"Alışamıyorum bir türlü. Çok garip geliyor."
"Aynen."...
"Bu yol böyle bitmez. Konuşacak bir konu bulalım acilen."
"Bence de."
"Hmm, geçmişlerimizden bahsedelim mi?"
Düşünceli görünüyordu bu konuda. "İstemiyorsan sıkıntı yok. Benimki de pek parlak değil."
"Şu an kendimi bunun için hazır hissetmiyorum."
Hafifçe gülümsedim, "Anladım."
Yolumuza devam ettik. Bir yerlerden hışırtı sesi geldi o sıra. "Bir şey duydum ben."Karşımızdaki ormandan -ya da ormanımsı şeyden- geliyordu bu ses.
"Yine kurt mu var acaba?"
"Bilemem.""Kurt ise bize sıkıntı çıkarır. Gidip bakalım, benimle gel."
Ben önden gidiyodum, Foxy ise arkamdan geliyordu. Kardeşlerimi korkutmayı sevdiğimden sessiz yürümeye alışıktım. Evet, biliyorum. Çok iyi bir abiyim.
Çalılıklara çok yaklaşmıştık. Ses oradan geliyordu.
Bir anda çalılara daldım ve...
Bir kurt vardı, ama tahmin ettiğimiz kurtlardan değildi.
Açık kırmızı gözleri olan, uzun lila saçlı genç bir çocuktu. Benden biraz kısaydı. Birinin üzerine atlamasını beklemiyor olacaktı ki ödü bokuna karışmıştı.
"Ayh! Seni kurt sandım, kusura bakma!"
"Öyleyim zaten..."
"Ah, o anlamda dememiştim...""Rocky?"
Foxy geldi ve şaşkın gözlerle ikimize baktı."Şey, üzerimden kalkar mısın?" dedi mor saçlı kurt. Hafiften gülümsüyordu.
"Pardon, pardon."
Yorgun gibiydi. "İyi misin?"
"Ah, evet, sanırım."Ona sıcak bir şekilde gülümsedim ve kolundan tutarak ayağa kaldırdım. Kendimi tanıtma gereği duydum, "Ben Rocky."
"Memnun oldum!" Felix'e döndü, "Arkadaşın?"
"Felix."
"Ona 'Foxy' de diyebilirsin."
"Ah, peki. Seninle tanıştığıma da memnun oldum."Felix, gülümsedi buna karşı.
"İlk defa kendim dışında birilerini görüyorum burada. Güç kullanıcısı mısınız?"
"Evet, ben sihir yapabiliyorum. O da bir karanlık zehirli."
"Bir dakika, gerçekten mi? Hayatımda hiç zehirli görmemiştim."Gülümsedim ve başımı salladım.
"Peki ya senin, senin özel gücün var mı?"
"Evet, mor iskambil kartlarım var. Bunlardan belirli bir miktar olursa kartları istediğim herhangi bir eşyaya dönüştürebilirim." silkelendi, "Fakat, ne yazık ki, lanetlendim ve gücüm bir boka yaramıyor o yüzden.""Lanetlendin mi?"
"Yaşadığım bölgede bir büyücü vardı. Böyle in cin, büyü müyü işlerinden korkardı oradaki insanlar. Kartlarımdan dolayı benim o büyücü olduğumu düşündüler. Beni kutsal kitaplarla, güç kullanarak lanetlediler bu yüzden. Sonra da evimden oldum."Foxy, şüpheli gözlerle gence baktı, "Adın neydi senin?"
"Wolfy."
Felix'in gözleri fal taşı gibi açıldı. "Hayır, hayır..."
"İyi misin, Foxy?"
Felix'in beti benzi atmıştı. "Ne oldu!"
"Senin lanetlenmenin ve kovulmanın nedeni benim."Wolfy, tek kaşını kaldırarak baktı ona. "Ah?"
"O büyücü, babamdı."
Wolfy'nin gözlerinin içine baktı. "Amacı beni büyücü gibi gösterip kovdurtmaktı. Eğer bunu gizliden yapmaya çalışmasaydı, bu sefer insanlar ona dikecekti gözlerini. Ama... olaylar onun sandığı gibi işlemedi. İnsanlar benden değil, olaylarla alakası olmayan SENDEN şüphelenmeye başladı. Berbat hissediyorum... Umutlarını mahvettiğim için."...
"Ben olmasaydı-"
"Sakın cümlenin devamını getime! Eğer sen ve Rocky beni bulmamış olsaydınız bu garip çölde bir ben varım zannedecektim. Asıl o zaman umutlarım mahvolacaktı!"
"Sen varsın, ve var olmaya devam edeceksin. Olmamana izin vermeyeceğim." dedim gülümseyerek.
Wolfy de gülümsedi ve Felix'e yanaştı, "Seni affediyorum."
Felix'in kalbi çok hızlı atıyordu, duymamam mümkün değildi. O da gülümsedi sonunda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hopes N' Dreams / Umutlar ve Hayaller
Fantasía"Zehirliler." Adlarından da anlaşılacağı gibi, canlıları zehirleyerek öldürebilen, elementlere ayrılan, ilginç bir tür. Her elementin farklı bir gezegeni bulunmakta. Bu gezegenlerden biri de karanlık zehirlilerin gezegeni, Scorpia. Rocky; Scorpia'd...