26- Yağmur Şiddetleniyor

9 3 22
                                    

3. Şahıs Anlatım:

Bir gün daha New York'ta kalıp toparlandıktan sonra bilet alıp Köln'e -Almanya'nın gelişmiş şehirlerinden birine- gittiler. Şehirde kaybolmamak için biraz gezinip neyin nerede olduğunu öğrendiler. Hazır olunca da dağıldılar. Bir süreye kadar herkes kendi çaresine bakacaktı.

Köln, fazla yağış gören bir şehirdi. Hava soğuk veya sıcak değildi fakat gökyüzünde bir sürü bulut bulunuyordu. Yağmur yağacaktı birazdan. Umarım Whiskers'lar ıslanmaz, diye geçirdi içinden Felix. Ailecek yağmur suyundan nefret ettiklerini biliyordu.
Ama şu an kendisini düşünmesi gerekiyordu. Ne yapacaktı? Nasıl bulacaktı cadıları?.. Daha doğrusu; cadılar mı onu bulacaktı, yoksa o mu cadıları bulacaktı?
Felix, kara kara düşünerek yürüyordu sokaklarda. Belki bir şeyler bulabilirim diye etrafa da bakınıyordu bir andan. Almanya'nın gündeminde de yeni bir şeyler yoktu. Sessizce iç çekti, Of.
Asık bir yüz ifadesiyle yürümeye devam etti.
☆☆☆

Hava gittikçe kötüleştiğinden sokaktaki insanların sayısı da azalıyordu. Yağmura yakalanmayayım, dedi Felix içinden. Birkaç saatliğine bir ev kiralayabilirdi belki, Wolfy sayesinde bir miktar para birikmişti cebinde.

Bir dükkanın köşesine geçti, telefonunu çıkaracağı sırada bir ses duydu. Testere gibi bir şeyin sesiydi bu, çok yakından geliyordu. Şüphelendiği için gücüyle bir kalkan oluşturdu ve etrafa bakınmaya başladı.
"Pek bir paranoyağız, beyefendi." dedi yukarıdan gelen bir ses. Felix, sert bakışlarıyla baktı ona.

Koyu gri saçlı, orta boylu, sol kolu testere olan bir çocuk; omuzlarını geriye atmış, Felix'e bakıyordu kaşlarını çatıp gülümseyerek.
Felix, ona ışın atmak için hazırlandı, o sırada çocuğun yanına başka cadılar da eklendi. 5 kişiydiler, bir takım olabilirler miydi acaba? Eğer öyleyse Felix'in işi zor olacaktı.
"Bire beş, he?" dedi ve gözlerini kıstı Felix. Korkaklar."
"Sakin ol, dostum. Konuşarak da çözebiliriz bu durumu."
"Benim sizinle konuşacak hiçbir şeyim yok." diye yanıtladı Felix, yumruklarını sıkarak.
"Bundan nasıl e-" derken ışını yapıştırdı testere kollu çocuğa. Çocuk kendini ışından korumuştu, testeresini çalıştırarak.
"Demek öyle, he? Saldırın, gençler!" dedi ve aşağı atladı testere kollu çocuk.
O sırada, Felix'in arkasından başka bir cadı uçtu. Felix, az kalsın yere devriliyordu.

Ardından kılıçlı bir cadı önüne ışınlandı, kalkan açık olmasaydı işi bitmişti belki de. Kalkanı kılıcıyla kırmaya çalışıyordu cadı. Felix, ona bir anda ışın fırlattı. Cadı, bunu beklemediğinden savunma yapamadı ve yok olup gitti.

"Vay, güçlüymüşsün." dedi ve aniden fırlayıp Felix'in kalkanını deldi testere kollu cadı. Üstten de bir darbe indirecekti ki Felix, geri çekildi. Testereli, boşluğa savurmuştu kolunu.

Felix'e gözlerinden ışın fırlattı cadılardan biri. Kalkan ağır bir hasar almıştı. Felix, yana çekildi ve o da bir ışın yolladı cadıya. Bu sefer, beyaz kanatlı olan cadı, arkadaşını kaptı ve uçtu. Işını ıskalamışlardı.

Felix, bir şey fark etti. Başlangıçta 5 kişilerdi. Birini az önce öldürdüğüne göre... Neden 3 kişiydiler? Diğeri nereye gitmişti?

Yağmur çiseliyordu. Bu daha da kötüydü...
Testere çocuk; beyblade gibi dönmeye başladı, Felix'e yaklaşıyordu. Kanatları olan cadı da öyle.

Felix'in bir şeyler yapması gerekiyordu.

Buraya gelmeden önce güç birleştirmeyi denemişlerdi. Wolfy, gücünün bir kısmını ona vermişti. Eğer Wolfy'nin gücü ile kendi gücünü birleştirebilirse, bir karadelik meydana getirebilirdi.

Ama şöyle bir sıkıntı vardı: oluşacak karadeliğin çekim gücü çok kuvvetli olacağından cadılarla birlikte kendi de karadelik tarafından çekilebilirdi. Ayrıca etrafa büyük bir zarar vermiş olacaktı.

Başka ne yapabilirdi ki? 3 cadı aynı anda üstüne geliyordu, onlar kadar hızlı değildi. Ayrıca bir planları var gibiydi, 4. cadı ortalıklarda yoktu. Bir şeyler yapması gerekiyordu yoksa tuzağa düşecekti.

Etrafa her türlü zarar geliyor zaten. Ne yapayım artık? diye geçirdi içinden. Sonra da uzaklaşabildiği kadar uzaklaştı ve Wolfy'nin gücüyle kendi gücünü birleştirdi.

"Curse!*"

Yerde büyük, mor ve siyah renklerinde bir karadelik açıldı.

"Sikeyim, sıçtık!" dedi ve beyaz kanatları olan arkadaşına döndü testere kollu çocuk.
"Çabuk, Mona'yı getir! Yağmur yağacak şimdi!"
Beyaz kanatlı, başıyla onayladı. Tam havalanıyordu ki...
"Paat!"
Felix, ışınla yok etti onu.

Testereli çocuk çok sinirliydi, "Ananı sikeyim senin!" diye bağırdı Felix'e.

"Ben seninkine onu yapmışım zaten. Bak, şu an buradasın o yüzden." dedi Felix, sert bakışlarıyla.

Gözlerinden lazer atan cadı, karadeliğe yem olmuştu bile. Testereli olan ise hayatta kalmaya çalışıyordu.

Karadelik ise gittikçe büyüyordu, Felix'i de çekmeye başlayınca durmaya karar verdi.
Testereli çocuk, karadelik ile meşgul olduğundan Felix'in ışınını fark etmedi ve yok oldu gitti.

Karadeliğin ortasına bir ışın çaktı ve onu da yok etti Felix. Nefes nefeseydi şimdi. Yağmur başlamıştı.

Arkasından bir ses duydu, metalik bir sesti bu. Yavaşça doğruldu ve arkasına baktı.
Sol kolu testere olan çocuk... Yaşıyordu.
Felix, yumruklarını sıkmakla yetindi. Şaşırmıştı çünkü.

"Az önce savaştığım... Senin kılığına girmiş olan arkadaşındı, değil mi?" dedi nefes nefese.

"Evet, ne kadar zekisin! Daha önce savaştığım kişilerin geneli bunu anlayamamıştı."

Felix; ilk boynunu, sonra da ellerini kıtlattı.

"Savaşmadan önce adını öğrenmek istiyorum." dedi cadı, sol kolunu kaldırdı kendini savunabilmek için.

"Neden söyleyeyim?" diye tersledi onu Felix.

"Rakiplerimin isimleri umrumda olmaz normalde. Ama sen... Farklısın. O yüzden öğrenmek istiyorum. Seni hatırlamak istediğim zaman 'tilki çocuk' diye hatırlamak, ne bileyim yani..."

Felix, çocuğa cevap olarak ışın yağdırdı. Bu ışınlardan biri, çocuğun testereli koluna geldi ve geri sekti.

"Ben de Tyson, tanıştığıma memnun oldum!" diye bağırarak Felix'in etrafında koşuyordu testere kollu. Felix; birkaç ışın aynı anda attıysa da Tyson, kendini testeresiyle koruyarak ışınları geri püskürttü.

"Sikeyim." dedi Felix, sessizce. Geri çekildi ve Tyson'un kalkana vurmasını engelledi. Hızlıca testere kollunun arkasına geçerken...

Gözleri büyüdü. Kalkanı kırmıştı Tyson. Sendeleyerek geri çekildi. Başka bir testere darbesi geliyordu, kafasını eğerek ıskaladı. Sonra da bir tekme geçirdi Tyson'un 'özel bölgesine'. Tyson, acı içinde inleyerek bacaklarını sıkıştırdı. Sol kolundaki testerenin şalterini çekti hızlıca. Artık testere daha hızlı çalışıyordu.

Çok hızlı hareket ediyordu. Birkaç saniye içerisinde Felix'in yanında belirdi. Ona arkasından vuruyordu ki, Felix; yeni bir kalkan açabildi. Ama kalkan ağır bir şekilde çizilmişti Tyson'un saldırısı yüzünden.

Önden saldırdığımda kendini testereli kolu ile koruyor. Arkadan vurma olasılığım daha yüksek, diye geçirdi içinden Felix. Çapraz bir şekilde atabilir miyim acaba ışını?

Denedi ve başardı. Çapraz olarak vuramadıysa da, Tyson kendini savunamadı ve sağ kolunu kopardı ışın. Acı içerisinde bağırdı. Yere düşüyordu az kalsın.
Felix, fırsatı bulunca arkasından bir ışın yolladı yine. Fakat bu sefer sol koluyla korudu kendini Tyson.

Tyson, kan kaybından ölecekti kısa bir süre sonra. Bu yüzden aralarında Tyson'un ona ulaşmasının zor olduğu bir mesafe açtı Felix. Her ihtimale karşın Tyson ölmeden buradan gitmemeliydi.

Tyson'un testeresi daha hızlı çalışmaya başladı. Zemine doğru tuttu kolunu, yolu delmeyi planlıyordu.

Ama artık iş işten geçmişti onun için.
Felix, onu ışın yağmuruna boğdu. Yok olmuştu artık, aynı arkadaşları gibi.

Ve yağmur, şiddetlenmeye başlamıştı...

Hopes N' Dreams / Umutlar ve HayallerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin