10- Otel

23 5 4
                                    

Rocky'nin bakış açısı:

Nerede olduğumuzdan bir tek Carol'un haberi vardı. O olmasaydı ne yapardık acaba?
Bizi gitmemiz gereken şehire getirdi. Güç kullanıcıları için özel yapılmış bir otel var. Şu anlık orada kalacağız.

Carol; ağır, cam kapıyı açtı ve içeri girdik.
Girişte; kahverengi saçlarını topuz yapmış olan, sarı gözlü, kısa bir kadın vardı. Çabucak bizi karşılamaya geldi.
"Merhabalar!"
"Merhaba. Oda için geldik."
"Ah, peki. Randevunuz var mıydı?"
Carol'a baktım. "Olması lazım."
Kadın, bilgisayarın başına geçti. "Adınız nedir acaba?"
"Carol Whiskers."
Kadın, bir yerlere tıklamaya başladı. "Hm... 25... 25 numaralı oda sizin." dedi ve asansörü işaret etti. "2. Katta." Gülümsedi. "Bir şeye ihtiyacınız olursa ben hep buradayım."
"Teşekkür ederiz." dedi Carol. Asansöre yöneldik.

                                ☆☆☆

Koridorda yürüyorduk.
"25... 25... İşte!" Carol, beyaz bir kapının önünde durdu. "Burası. Gelin."
Kapının kulbuna uzandı. "Bir dakika," dedi, "Anahtar?"
Herkes bana baktı. Gülümsedim. "Bende." dedim ve çıkardım anahtarı.
"Ne- Nasıl?"
"Ben alırım."
Felix, gözlerini kıstı. "Seni daha fazla sorgulamayacağım."
Anahtarı girişe taktım ve gülümsemeye devam ettim. "Mantıklı seçim!"
Kapıyı açınca, bir rüzgar esti. İçeride geniş bir kanepe, onun karşısında bir televizyon, cam bir masa ve beyaz bir halı vardı. İçeri geçip diğer odalara yöneldik. Yatak odası sol taraftaydı. İki tane çift kişilik yatak vardı içeride. Camlar açıktı. Güneş geliyordu içeri.
Bir de sağ tarafta banyo vardı, o kadar. Başka oda yoktu.

O sırada, sakince odamızın kapısı çalındı.
"Ben bakarım." dedi ve kapıya yöneldi Felix.
Kapıyı açtı.
Üç tane kız vardı kapıda.
Birinin ön saçları kırmızı, arka saçları ise pembeydi. Sarı gözlüydü. Uzundu. Tilki kulakları vardı. Ortadaki kız ise kısa boylu, beyaz kıvırcık saçlı, mavi gözlü, tilki kulaklarına sahip başka bir kızdı. En soldaki kız ise kısa beyaz saçlı, lila gözlü, uzun, kaslı, kurt kulaklarına sahip bir kızdı.
"Selamlar." dedi pembe saçlı kız, gülümseyerek.
Felix, tek kaşını kaldırdı. "Selam?"
"Size hoşgeldiniz demek istedik. Rahatsızlık çıkarmadık umarım."
" Ah, yok, saolun. Teşekkür ederiz."
"Bir şey değil." dedi, "Ben Sophia." arkasına döndü ve kurt kızı işaret etti. "Bu Hannah. Beyazlı tilki ise Dorothy. Tanıştığımıza memnun olduk."
Felix, onlara bizi ve kendisini tanıttı.
"Memnun oldum, memnun oldum." dedi Sophia. "Bu arada, yaklaşık yarım saat sonra yemek zamanı gelecek. En alt kat. Otelin geri kalanı ile de tanışabilirsiniz."
"Teşekkürler, geliriz."
"Görüşürüz!" dedi Sophia. Merdivenlere doğru yöneldiler. Konuşmalarını duyabiliyordum.
"Ben teşhisi koydum!" dedi biri. Sophia değildi bunu diyen. Büyük ihtimalle Dorothy olmalıydı,
"Birbirleri ile çok yakışıyorlar! Gay olmalılar bence..." dedi değişik sesler çıkartarak.

                              ☆☆☆

Yemek zamanı gelince aşağı indik. Aşağısı pek de kalabalık değildi. Dikkat çekmek için yemekhanenin tam ortasındaki masaya oturduk. Kısa bir süre sonra Sophia, Hannah ve Dorothy belirdi. Fakat, bu sefer başka bir kız daha vardı yanlarında. Kısa siyah saçlarının arasında pembelikler vardı bu kızın. Gözleri bembeyazdı. Kedi kulaklarına sahipti. Yüzünde hiçbir ifade yoktu.
"Merhaba, beyler." dedi Hannah. Yanındaki siyah saçlı kıza baktı. "Tanıştırayım, adı Violet."
"Merhaba." dedi Violet isimli kız. Ne yüzünde, ne de sesinde hiçbir duygu belirtisi yoktu.

Gülümsedim. "Memnun oldum, Violet."
"Soğuk davranıyorsam özür dilerim," dedi Violet. "Duygularım yok. Nerede nasıl hissetmeliyim bilmiyorum."
"Ah," dedim ve gülümsedim, "sorun değil."

Birkaç saniyelik bir sessizlik oluştu.
"Güçleriniz neler?" diye sordum ortamı rahatlatmak için.
"İnsanlarla yer değiştirmemi sağlıyor benimki." dedi Violet.
"Nasıl oluyor?" diye sordu Carol.
"Göstereyim."
Ve Violet yanıma, Carol da karşıma geçmiş oldu böylece.
"Ben de klon yaratabilirim." dedi Dorothy. "Fakat klonların kendi iradeleri yok. Her şeylerini ben kontrol etmek zorunda kalıyorum. Yani, fazla klon, fazla iş..."
"Olsun. Havalı yine de." dedim ve Hannah'ya döndüm. "Peki, ya sen?"
"Yapılan saldırıları geri püskürtebiliyorum."
"İlginç." dedim, "Peki ya sen, Sophia?"
"Dokunduğum kişinin gücünü çalabilirim." dedi, "Çaldığım güçler, 24 saatliğine bende kalır. 24 saat dolduğunda ise, sahibine geri döner."
Her birinin kullanışlı güçleri vardı. Doğru bir stratejiyle her şeyi yapabilirlerdi.
"Senin gücün de güzelmiş." dedim ellerimi çenemin altında birleştirerek.
Gülümsedi Sophia. "Sizin?"
"Ben zehirliyim. Felix büyü kullanabiliyor, Wolfy'nin ise herhangi bir nesneye dönüşebilen kartları var." dedim ve iç çektim. Yorulmuştum! "Gerisini de başkası anlatsın!"
"Jack, görünmez olabiliyor ve ruhlarla iletişime geçebiliyor. Carol ise ateşi kontrol edebiliyor." diye ekledi Felix.
Onun omzuna dokundum, "Saol!"
Büyülenmiş bir şekilde bakıyordu Dorothy. "Ruhlarla iletişime geçebiliyor, he?" dedi ve zıplamaya başladı. "Cinlerle falan da konuşabiliyor musun!"
Jack, gülümsedi. "Evet."
"AMAN TANRIM! WOOOW!" dedi ve camdan aşağı atladı Dorothy.
Evet, camdan aşağı atladı, bildiğiniz.
"Siz onu pek kafaya takmayın." dedi Hannah,"Doğal halleri."
"Seni duyabiliyorum, Hann!" dedi Dorothy. Uzaklardan gelmişti sesi.
"Ah, neyse, size diğerlerinden de bahsedeyim," dedi Sophia, gülümseyerek. "Şu beyaz saçlı kızı görüyorsunuz, değil mi?" dedi ve kuşa benzeyen bir kızı işaret etti. "Adı Suki. Kendisi bir baykuş." kızı işaret etmeyi bıraktı ve bize döndü. "Onun gözleri x-ray gibi bir şey." dedi ve turuncu saçlı bir çocuğu gösterdi bu sefer. "O da Lucas. Carol gibi, ateşi kontrol edebiliyor."
Violet ile Hannah'ya döndü. "Var mı unuttuğum?"
"Yok."
"Bu kadar mısınız sadece?"
Sophia, şapkasını düzeltti. "Evet, yeni açıldı burası."


                                ☆☆☆

Bugün, başka bir gündü.
Kaç saattir dışarıda olduğumuzdan hiçbir fikrim yok. Akşam olmuştu. O kadar yorulduk ki...
Fakat, şöyle bir artımız var: kanatlarım birazcık da olsa uçmaya alıştı. Birkaç deneme sonra sökerim ben bu işi!
Hava karardığı için otele döndük. Hannah ile Dorothy, giriş katında bir duvara yaslanmış, sohbet ediyorlardı. İçeri girdiğimizi fark edince yanımıza geldiler.
"Siz, neredeydiniz bakayım? He, he, he, heee!" diye 'sordu' Dorothy.
"Doroth." dedi ve onu itti Hannah. "Sabahtan beri kapının önündelerdi, görmedin mi?"
"Heheheheheheheheh..."
Hannah, iç çekti. "Neyse, yeni biri kaybolmuş otele."
"Hm..." diye mırıldandı Wolfy. "Kimden öğrendiniz?"
"Listede gördük. Adının 'Carmen' olduğunu biliyoruz sadece."
Felix, omuz silkti. "İyi, sanırım?"

                                ☆☆☆

Hayır.
O kızın gelmesi hiç de iyi değildi. Bunu gördüğüm anda anlamıştım ben.
Zorbalık yapmaktan pek bir hoşlanıyor. Ayrıca, o kadar iğrenç bir sesi var ki... Sesini duyduğum anda kulaklarımı götüme sokasım geliyor. Buraya gelmek için nasıl yalanlar uydurdu, kim bilir.
Bazen bizi kesiyor. Bende ona ölümcül bakışlarımla yanıt veriyorum.
Bana o kadar gıcık oluyor ki, kafayı tamamen bana takmış durumda.

Jack ve ben, oturmuş anime izliyorduk. Diğerleri alış-veriş için dışarıdaydı.
" -Right, Dazai?
  -Would you strangle me with these fragile, delicate-"

Ansızın, odamızın kapısını tıklattı birisi. Kim olduğunu çok iyi biliyordum ben.
Kapıyı açmadık. Ne bok varsa, kapıyı tıklamaya devam etti. Ama öyle bir tıklatıyordu ki, kıracaktı resmen kapıyı.
Dayanamadım ve ayağa fırladım. "Hay, amına koyayım!"
Jack, beni engellemeye çalışmadı bile.
Kapıyı sertçe açtım. Carmen, benden gözlerini kaçırıyordu.
"Bakıyorum da, biri o koca götünü kaldırıp kapıyı açabilmiş. Karı kılıklı sen-"
O anda, Carmen'a öyle bir tokat attım ki, tokadın sesi yankılandı adeta.
Sendeleyerek geri çekildi Carmen. "Psikopat!"
diye bağırdı bana. "Deli!" dedi, "Manyak!"
Uzun, kahverengi saçlarını kavradım ve havaya kaldırdım onu.
Gülümsedim, "Sen iltifat edince midem bulanıyor." dedim ve sertçe ittim onu. Carmen'ın sırtı duvara yapıştı. İçeri girdim ve sertçe kapıyı kapattım.
Odaya girdiğimde, Jack donup kalmıştı.

Hopes N' Dreams / Umutlar ve HayallerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin