12- Yeni bir düşman

20 5 3
                                    

Giriş katına indim. Bir cesetten kan akıyordu. 'Dorothy'nin' cesedinden.
Yaklaştım ve cesedi izledim. Üstünde herhangi bir yara olmamasına rağmen kanıyordu ceset. Ayak sesleri duydum arkamdan.
"Ne yapıyorsun bu sa-"
Cesedi fark etti.
"Sen... Ne yaptın sen..?" dedi Carmen, "Delinin teki olduğunun farkındaydım ama... Arkadaşını öldüreceğin... Aklımın ucundan bile geçmemişti. Manyak! Katil! KATİL-"
Carmen'ın sözü yarım kaldı. 'Dorothy'nin' cesedine eğilip pençelerimi geçirdim boynuna.
İşte şimdi, gerçekten kan akıyordu.
"Ben de senin salak olduğunun farkındaydım," dedim gülümseyerek. Ayağa kalktım. "Ama arkadaşlarından birinin Dorothy'nin kılığına geçip onu ölmüş gibi göstereceği... Eh."
Carmen, donakaldı. "Ney?" dedi ve arkadaşının cesedine baktı. "Stella, karşılık ver!"
Yüzümdeki gülümseme, daha da büyüdü. "Öldü."
Carmen, şok içindeydi. "Şeytan... Şeytan... Sen... Şeytansın sen!"
Uzun, kahverengi saçları arkamda belirdi bir anda. Hızlıca bir tekme savurdu.
Onu saçlarından kavradım ve yukarı kaldırdım. Bana bakmıyordu.
"Gücün... İyleştirmeye yarıyor, değil mi?" dedim ona pis pis gülümserken.
Gözlerini fal taşı gibi açarak baktı bana.
"Hatta, güçlerini saçlarından alıyorsun," dedim, "değil mi?" gözlerimi yumdum, "Yani, eğer ben olur da saçlarını kesersem..."

Pençelerimle kestim saçlarını. Artık kulak hizasındaydı saçları. "...Artık güçlerini kullanamazsın,"
Carmen, gözlerime bakmamak için büyük bir çaba sarf ediyordu. "değil mi?"
Acı çekmesini istiyordum.
Onu sertçe cama fırlattım.
"Ayy, tüh! Elim kayıvermiş..."
Ve cam kırıldı. Birkaç tane cadı daldı içeriye.
Kırılan cam parçaları, Carmen'ın kollarına yapıştı. Acı içinde çığlıklar atarak küfür etti kız.
"Wooow!"
"Carmen, hey, salak mısın sen?" dedi genç bir oğlan.
Gülmemek için kendimi zor tutuyorum!
Pembe saçlı, zenci, yeşil elbiseli bir kız, yere eğildi ve...
Kellesi. Kellesi düştü. Düşen kelleyi tutup bana fırlattı kız. Başımı sağa doğru kaydırdım. Kelle, duvara çarptı ve patladı.
"Yardım etseniz birazcık iyi olur sanki!" dedi kız.
Herkesin gözü bana döndü böylece.
Carmen, inleyerek kelle fırlatan kıza seslendi, "Luphina... Argh... Yardım et..."
Mor saçlı genç bir çocuk, üzerime uçtu. Beni yere devirdi ve yuvarlandık.
Göz kırptım. "Selam, yakışıklı." dedim ve çocuğun bacaklarının arasına sertçe vurdum. Çocuk, acı içinde kıvranmaya başladı. Gözlerim yeşilden siyaha dönüştü.
Bir ışın geliyordu bana doğru. Sağa kaydım. Siyah gözlerimle baktım bana ışın atan cadıya.
*Paat!*
Kapı, cadılardan birine uçtu.
Arkadaşlarım gelmişti.

Fakat, görüşüm birkaç saniyeliğine siyahlaştı. Bir saldırıyı sezmiştim. Havada, bize doğru gelen bir kol gördüm o sırada. Luphina, -bana az önce kelle fırlatan kız- kolunu fırlatmıştı bize doğru. Arkadaşlarımı geriye çektim. Kol, yere düştü ve patladı.
Luphina'nın arkasında belirdim aniden. Pençelerimi sırtına geçirdim. Yere yığıldı.

Arkamdan başka bir cadı geliyordu. Hızlıca onun arkasına geçtim ve pençelerimi omuzlarına geçirip duvara fırlattım onu.

Kocaman bir yıldız geliyordu üstüme. Bu, az önce testislerine vurduğum gencin saldırısıydı.
Yıldızdan kaçmayı başardım.
Fakat, genç oğlandan kaçamadım.
Arkamdan gelerek kafa attı bana. Sola doğru savruldum.
Hay aksi!
Çocuk gözlerime baktı! Ve öldü!
"Vivian!" diye gürledi bir kız. Kılıçla bana doğru koşmaya başladı. Diğer cadılardan biri de bana doğru bir ışın yolladı o sıra. Takla atarak hem ışından, hem de kılıçtan kaçtım. Ya da kaçtığımı sanıyordum en azından. Kolum çizilmişti. Aslında... Bu çizik işime yarayacaktı. Kanıma temas ederlerse onları zehirleyebilirim.

Çizik, canımı acıtıyordu, fakat kendimi tutabilirim.

Arkadan başka bir cadı geliyordu. Elinde bıçak vardı.
Gülümsedim. Beni bıçakla öldürebileceğini sanıyor!
Arkamı bile dönmeden, tekmemle yere serdim onu. Topuklarımı bacağına bastırarak bacağını kırdım onun. Sonra da, gülümseyerek, gözlerinin içine baktım.

Az önceki kılıçlı cadı, karşımdaydı şimdi. Hızlıca, kızın arkasına geçtim ve ensesine atlayarak boğazını sıktım bacaklarımla. Yere yığıldı.
"Güzel hareketti." dedi bir kadın. Gerçek bir cadı gibi giyinmişti. Uçuyordu.
Gözlerini kıstı, "Etkilendim." dedi alaycı bir tavırla.
"Ben senden etkilenemedim ama."
"Ah, anlıyorum..." dedi ve beni baştan aşağı süzdü. "Kadın gibisin. Gerçekten er-"
Boş konuşmaya devam edeceği için arkasında belirdim ve beline sertçe tekme attım. Duvara yapıştı.
Yere kondum.
Sersemlemesinden faydalanıp pençelerimle göz kapağından başlayıp çenesine kadar giden bir çizik attım yüzüne.
Herkes bana bakıyordu. Fal taşı gibi açılmıştı hepsinin gözleri.
O sırada, birisi çok yüksek sesle inledi.
Sophia ve diğer kızlar gelip birkaç cadıyı öldürmüşlerdi. Şimdi onlara bakıyordu herkes.
Fırsat bu fırsat!
Bir cadının kılıçını parçaladım ve oluşan parçaları derisine soktum onun.

Arkadaşlarımın durumlarına bakmak için kanatlarımı açtım ve havalandım.
Felix, birden fazla cadıyı peşine takmıştı. Yardımları da geri çeviriyordu.
Kendini korumak için bir kalkan açmıştı fakat kalkanın kırılması an meselesiydi. Felix'in yorulduğu her halinden belli oluyordu. Ona yardım edeceğim. Hızlıca yanına uçtum. Sert bakışlar oluştu Felix'in yüzünde. "Diğerlerine yardım et!"
"En zor durumda olan sensin."
Tabancasıyla ateş etti Felix. "Size yük olmak istemiyorum."
"Ölürsen ne olacak?"
"Biz artık bir takımız, unuttun mu? Birbirimizi yeniden canlandırma yeteneğimiz var."
"Kendi kendini canlandırmazsın, bunu biliyorsun, değil mi? Bizim seni canlandırmamız gerekir."
İç çekti Felix. Başıyla onayladı.
O sırada, hemen arkamızdan, garip bir ses geldi. Bir cadının ruhunu emiyordu Jack.
Otel, temizlenmişti.
Ah, yok, durun! Yerde küçük bir bok parçası kalmış!
"Yine... Geleceğim!" diye çığlık attı Carmen. Camdan aşağı atladı.

Birkaç saniyeliğine, boş boş cama baktım. Sonra da kahkaha atmaya başladım.
"Rocky..." dedi Felix. "Peşinden gitmeyecek miyiz?"
Kahkaha atmaya devam ettim. "Nereye gidiyorsa gitsin, boşverin." dedim ve gözlerimi kıstım. "Şu an kafaya takmamız gereken konu, artık bu otelin güvenli olmadığı."

Hopes N' Dreams / Umutlar ve HayallerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin