Keyifli okumalar
*
Kabul etmemin verdiği hafiflikle kendimi kuş gibi hissettim.Sedat Bey'in yüzünde yavaş yavaş büyüyen o gülümsemesi resmen zafer gülümsemesiydi.Biraz garip hissetmedim desem yalan olur
"O zaman hemen planıma geçeyim Dilan kızım" kafamla buyurun işareti verdikten sonra söze başladı.Pür dikkat dinlemeye koyuldum.
"Annenin nerede kaldığını biliyoruz fakat oraya ulaşamıyoruz.İlk önce oraya ulaşımı sağlamak için adamlarımı görevlendireceğim.Fakat iş orada bitmiyor, annen tahminlerimize göre özel bir odada tutuluyor ve bunu düşmanım hiçbir adamıyla paylaşmıyor.Bunu bildiğimiz için şanslıyız çünkü elimizi kolumuzu sallayarak gitseydik bizi orada bitirirlerdi, ölürdük.Şimdi ilk önce ulaşımı sağlayacağız daha sonra o odanın nerede olduğunu ve nasıl açılacağını bulacağız.Orada bana çalışan bir adamım var ve yaptığı araştırmada o büyük villada gizli üç bölme var.Villa çok büyük ve labirent gibi olduğu için odayı bulsak bile zor bir şifre koymadan anneni orada tutacağını düşünmüyoruz.Neredeyse her odada şifre var ve her odaya her adamı giremiyor bu yüzden bizim içerideki adamımız da tahmin edersin ki ulaşamadı o bölgeye"
Sözünü kestim "Yani ilk önce ulaşım sonra gizli bölge sonra da odanın şifresi..." Tek kaşını kaldırıp onaylarcasına kafasını salladı.
"Aynen öyle"
Düşündüm.Bir kaç dakika düşünmem lazımdı.O süreyi de dolu dolu kullandım.Aklıma bir şeyler geliyordu ölçüp tartıyordum her şeyi yerli yerine oturtuyordum.O sırada ne yaptığını görmek için Bora'ya baktım.Bizimle pek ilgilenmiyordu sanırım veya konu onu pek çekmiyordu.Yemeğini yiyor söze hiç girmiyordu.Neden böyle davrandığına anlam veremedim.
"Peki şifreyi nasıl bulacağımızı düşünüyorsunuz?" dedim.Sedat Bey söze atladı.Resmen gözlerimin içine bakıyordu ne diyeceğim diye.Benden daha istekli bir havası vardı.Çok garip.
"Burada iş sana düşüyor.Anneni kaçıran kanı bozuk herifi tanıyorum...Düşmanımı yakından tanımak biraz olsun kolaylık sağlıyor tabi.Şöyle ki o adamı tanıyorsam şifreyi annenle ilgili bir mesaja çevirmiştir.Bu mesajı da sen bulacaksın"
"İyi de nasıl?"
"Anneni tanımıyor musun Dilan? Aklını kullanacaksın tabi ki, zeki bir kız olduğunu düşünüyorum...İstersen git ip ucu bulmaya çalış ne bileyim işte orası sana kalmış.Ama ne olursa olsun bana o şifreyi getir"
Dedikleri tüylerimi ürpertirken odaklanmaya çalışıyordum.Gözümün önüne annemle ilgili her şey teker teker düşüyordu.Fakat böyle bir şey bulamazdım.Hafızam iyidir ama şifre gibi şeyler kafamı çok kolay karıştırır bu yüzden başaramamazlık korkusu vücudumu titretiyordu.Yapamamaktan bir şeyleri batırmaktan hiç bu kadar korkmadım sanırım.Kafam şimdiden bin türlü şeyle bulanmıştı.
"Ne kadar sürede bulmamız lazım" dedim.Sedat Bey omuzlarını dikleştirip sandalyesine yaslandı.Rahat durmaya çalışan gergin bir adama benziyordu.Onun gizlemeye çalıştığı gerginliği negatif enerjisiyle beni de etkiliyordu.
"En erken vakitte"
"Sedat Bey çok fazla ev değiştirmiş insanlardık sizin de bileceğiniz üzere...Ben bu evlere nasıl gidip ip ucu toplayacağım? Ya da nasıl mesaj bulacağım? O evlerin hepsi çok büyük yalılar ya da villalar.Çocukluğumda o kadar çok ev değiştirdim ki hiçbirini doğru düzgün hatırlayamıyorum bile içleri nasıldı veya nerelerde annemle anılarım var... hiçbirini kısa sürede hatırlayamam"
"Ben yardımcı olacağım" dedi Bora.Sonunda konuşmaya dahil olmayı seçmişti.Müthiş soğukkanlılığını koruyordu hala.
"Nasıl olacak o?"
"Her adımında yanında olarak..."
"Bu biraz rahatsız edici" dedim çünkü içimden geçen oydu.
"Anneni bulmak istiyor musun istemiyor musun? Anlamıyorum..." Yine benimle kendi istediği dille konuşmaya başladı fakat ona istediğini vermek istememe rağmen dayanamıyordum.Büyük bir nefes verdim ve suratına yaklaştım.
"Burada sana 'annemi ne kadar seviyorum sevmiyorum'u anlatacak kadar yakın ve güvenli hissetmiyorum" Sinir bozucu bir şekilde güldü.
Yanlışlıkla istediğini verdim sanırım.
O da bana yaklaştı. "O zaman neden buradasın?" dediği anda Sedat Bey rahatsız olduğunu belli edercesine uyarı niteliğinde öksürdü.Biz de toparlandık.
"Başka sormak istediğiniz bir şey var mı Dilan Hanım?" dedi Sedat Bey. Kafamı iki yana olumsuz anlamda salladım. "Tamam o zaman toplantı bitmiştir, dağılabiliriz gençler"
İkisi de ayağa kalkınca ben de kalktım.Şimdi gideceğimiz yeri bilmediğim için tedirgindim ama cesur durmaya çalıştım.Lokantadan çıkıp Bora'nın arabasına bindik.Yine bana ön koltuğa nazikçe kapımı açarak bindirdi.Dışarıdan gören müthiş centilmen biri olduğunu düşünürdü fakat bence uzaktan yakından alakası yok.
Yola çıktık, uzun olduğu için yol boyu uyudum.Daha doğrusu o kadar yorgundum ki gözlerimi açamıyordum.Tek sıkıntı çok yağmur yağıyordu ve cama vuran sert yağmur taneleri uykumu böler gibiydi.Fakat asıl uykumdan uyandıran Bora'nın kalın sesiydi.
"Geldik uyanabilirsin"
Gözlerimi açtığımda orman gibi bir yerdeydik.Toparlandım çantamı aldım ve ikimizde indik.Gecenin soğuğu yüzüme tokat gibi çarpınca gerçekten ayıldığımı hissettim ve yağmur şiddetini arttırmıştı.Etrafıma baktığımda Gerçekten orman gibi bir yerin içinde büyük bir villadaydık.İki katlı havuzu olan bir villa.İkimiz de konuşmadan eve kadar yürüdük daha doğrusu o önde ben arkada sırayla içeri girdik.İçerisi de dışarısı gibi kocamandı, küçükken kaldığım evlere benziyordu.Merdivenleri bile küçükken beni büyüklüğüyle ürküten o merdivenleri hatırlattı.Bora önden yürümeye başladı ben de yine onu takip ettim.Üst kata çıktık ve bir sürü odadan bir tanesine doğru ilerledi içeri girince de bana döndü.
"Burası senin odan...Dinlen yarın erken kalkacaksın"
Oda çok karanlıktı sadece dışarıdaki sokak lambasından ışık bize çarpıyordu ve yağmur sesi vardı.
"Yarın ne yapacağız?" Korkuyor muyum? Elbette hayır...
"Görürsün" deyip odadan çıktı.Odada tek kalınca ışığı açmak istedim fakat ampul bozuktu sanırım lamba yanmadı.Ben de yatağın oraya gittim ve yatağın yanında eski bir gece lambası gördüğüm gibi yaktım.Kıyafetlerimi çantamdan çıkarıp pijamalarımı giydikten sonra bir anda şimşek gürledi.Şimşekten oldum olası korkan bir insandım aynı zamanda zifiri karanlıktan da ama lamba biraz olsun işimi gördü, beni zorlayan tek şey şu an şimşekti.Özellikle küçükken korkardım ve annemin yanına gidip ona sarıldığımda korkum geçerdi.Şimdi ise bana sarılacak güvenli kollara sahip bir annem yanımda yoktu.
Şimşeğin sesi artınca yatağın içine girdim çarşafı burnuma kadar çektim.Şu an annem olsaydı saçlarımı okşar beni sever korkularımı giderirdi...O kadar ihtiyacım var ki ona...Bir şimşek daha çakınca gözlerimi kapattım cenin pozisyonunda çarşafın altında saklanıyordum adeta.Annemin melek kolyesini aldım, öptüm , sevdim... Bana güç vermesini bekledim... Annemi geri getirmesini istedim ama olmadı.Çocukça beklentiye girdiğimi fark edince gözlerimden yaşlar süzüldü.Tüm gece tekrar tekrar kolyemi öptüm, yastığa sıkıca sarıldım ve göz yaşları içinde uyumaya çalıştım.Gök sanki bana inat daha da hırçınlaşıyordu daha da kasvetleniyordu fakat bilmiyordu ki benim gücüm kendime bile yetmez...
*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Heykeltıraş
Teen Fiction☆ Heykeltıraş olan Dilan, annesinin öldüğünü sanıyorken bir gün onun yaşadığını öğrenir ve onu kurtarmak için kendisinden yardım isteyen zengin bir adamın teklifini kabul ederken ona bu süreçte eşlik edecek olan Bora'ya hisler beslemeye başlar. ☆