24 - Büyük Gün Büyük Plan

5 1 0
                                    

Keyifli Okumalar

Dilan'dan

Akşam neredeyse olmuştu ve biz baskın gününü konuşmak için toplanacaktık bu akşam yemeğinde. İçimde biraz da olsa korku vardı çünkü başımıza nelerin geleceğini tahmin bile edemiyordum. Aklımı kurcalayan şeylerden kaçmak için Bora'nın bana sürpriz yaptığı o renkli odadaydım. Pelin çalıştığı şirkete gitmek zorunda kalmıştı. Nede olsa onun bir işi vardı ve sürekli yanımda olamazdı. Onu da istemeden çok yorduğumu bilmek beni üzüyordu. Peşimden çok insan sürüklemişim hissiyatı omuzuma yük gibi biniyordu. Ne kadar Bora'ların amcası için bu işte olduğunu bilsem de bu yük olma hissi geçmiyordu. Hoş beni tabiri caizse zorla böyle bir yola sürükleseler de benim yolumdu. Benim yolumu onlar çizip önüme altın tepside sunmuşlardı. 

 Kafam susmazken elimde fırça önümdeki tuvale belli belirsiz şeyler çiziyordum. Tuvale şöyle bi' baktığımda fazla karmaşık bir şey gözümün önündeydi. Ne olduğunu ben bile anlamlandıramadım. Resim yaparken bir yandan öylesine açtığım şarkıyı kapatıp oflayarak oturduğum yerden kalktığım anda kapının oradan bir ses geldi.

"Gördüğüm en güzel soyut ve karmaşık resim"

Bora kapıya yaslanmış beni izliyordu. Şaşkınlıkla ona baktım.

"Teşekkür ederim... Beni mi izliyordun?"

 Yaslandığı yerken doğrularak yanıma geldi. Yüzünde yine sadece benimleyken takındığı o garip gülümsemesi vardı. 

"Geçerken denk geldim az önce sadece... ne ara yaptın bunu?"

 Kafamı hemen arkamdaki tuvale çevirdim ve ne ara niçin yapmaya başladığımı hatırlamadığımı fark ettim. 

"Ben de bilmiyorum öylesine başlamıştım, sıkılınca bıraktım"

 Bora tuvale yaklaşarak ona tekrar değerlendirici bir bakış attı. Ben de ellerimi birleştirerek ne diyeceğini bekledim. Az önce söylediğinin öylesine olduğunu düşünmüştüm fakat beni yanılttı.

"Gerçekten soruyorum... bu senin yaptığın 'öylesine' olan bir çalışmansa diğerleri nasıldır acaba?" 

 Söyledikleri beni utandırmaya fazlasıyla yetmişken bir de üstüne gözlerini gözlerime dikerek dibime kadar gelmişti. Bu kadar yakın durması nefes alışımı düzensizleştirirken yanaklarımın da kızardığına emindim. Konuşmayı unutmuşken son anda kendimi toparladım.

"Diğerlerini dükkanımda görmüş olman lazımdı. Yani çok kez girip çıkmışsın...Takip etmişsin" Ben bunu söylerken biraz daha yaklaştı "...Beni izlerken eserlerimi de görmüş olman lazım."

 Aramızdaki mesafe oldukça yakındı ve nefesim onun yüzüne çarpıyordu. 

"Belki izlediğim şey dikkatimi fazlasıyla çektiyse..." Bora devamını getirmeden gözlerim şaşkınlıkla büyümüş ve ellerimi arkamdaki masaya koymaya çalışırken dengemi kaybetmiştim. Sendelediğim an belimde hissettiğim kollarla donup kaldım. Bora refleksle beni son anda tutmuştu bu yüzden onun omzuna tutunmak zorunda kaldım. Ona bakarken dokunduğu yerler sıcaklamaya başladı. Heyecandan ne yapacağımı bilemedim.

"Bora"

"Efendim"

 Gözleri dudağıma kayarken panikle gözlerimi kapattım. İki saniye sonra gülme sesi gelince gözlerimi açtım. Elleri yavaşça belimden ayrılırken ben de ellerimi çektim ve toparlandık. Ne olduğunu yüzüne bakarak çözmeye çalıştım ama anlamadım. Ne olmuştu az önce? 

"Niye gülüyorsun?" dedim anlık olarak

 Bora gülmeye devam ederken bana döndü "Sadece gözüme çok tatlı geldin... bir şey olmadı" Saçımı okşayıp geri gitti.

HeykeltıraşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin