Keyifli okumalar
*
Sabah ne zaman kurulduğunu anlamadığım bir alarmla uyandım. Saat yedi buçuğu gösteriyordu. Çalar saati kapatıp baktığımda dün gece burada olmadığını fark ettim. Yüksek ihtimalle Bora kurmuştu sanırım benimle pek iletişim kurmayı sevmiyor. Yataktan kalktım ve telefonuma baktığımda elbette Pelin'den milyon tane arama ve mesaj gördüm. Üstten mesajları açmadan okudum, birinde telefonu açmazsam polise gideceği ile tehdit ediyordu. Ona dün bir açıklama yapmayı planlamıştım ama fırsat olmadı. Hemen arama kısmına girip on sekiz cevapsız çağrı bırakan Pelin'i aradım. Tek çalışta açtı elbette.
"Neredesin sen! Seni var ya gördüğüm yerde gebertmezsem adım Pelin değil!" Kulaklarımı kanatan bir sesi vardı bu kızın...
"Sana da günaydın Pelinciğim"
"Kes be başlatma Pelin'ine neredesin sen, neden açılmıyor o telefon? Polise gittim ben be!"
"Sakin ol iyiyim telefonuma bakmaya fırsatım olmadı bir de sessizde kalmış"
"Neredesin dedim?"
"Bir kaç günlük işim var Pelin nerede olduğumu şu an söyleyemem, ama ben iyiyim merak etmene gerek yok"
"Ya ne demek o söyleyemem? Dökül çabuk ne haltlar yiyorsun bensiz?" Bıkkınlıkla nefes verdim. "Pelin bana güvenmiyor musun?" beklemeden yanıtladı "Güveniyorum da-"
"Tamam o zaman güven bana açıklayacağım ama şu an olmaz, eve ne zaman gelirim bilmiyorum ama ben sana haber vereceğim. Bak Pelin gerçekten önemli bir işim var ve dediklerime güvenmeni istiyorum merak etme kaçırılmadım veya kötü bir şey gelmedi başıma sadece bekle ben sana açıklayacağım daha sonra" Pelin biraz sustu daha sonra sakince yanıtladı "Tamam öyle olsun...hem ben sana güveniyorum sadece çevreye güvenmiyorum biliyorsun her neyse dikkatli ol ve aradığımda aç" gülümsedim.
"Tamamdır balım görüşürüz"
"Görüşürüz"
Telefonu kapatıp bunu atlattığıma sevinerek aynanın karşısına geçtim. Gözlerim tüm gece ağlamaktan şişmiş vaziyette kötü görünüyordu. Odanın içinde bulunan tuvalete girip dişlerimi fırçaladım daha sonra üstümü değiştirdim. Siyah ince uzun kollu boğazlı bir kazak altına da mavi bol kot pantolon. Bu aralar hava soğumaya başladığı için üşüyordum.
Uzun kahverengi saçlarımı da taradım. Aynaya son kez bakıp dışarı çıktım. Evin içinde biraz gezindim. Ev gerçekten büyüktü ve ilk kez gelen birisi için-yani benim gibi-kaybolma olasılığı fazlaydı.Etrafta dolaşırken telefonum çaldı ve ekranda gördüğüm şeyle şaşırdım. Bora Tekin arıyor...
"Alo? Sen benim telefonumu mu karıştır-"
"Evet, arka bahçeye gel" ve suratıma kapattı. Bu yaptığı kabalık beni sinir etmekten başka işe yaramıyordu. Hem de telefonumu karıştırmışken...
Hızlı adımlarla arka bahçeye çıktım ve onu masada kahvaltı ederken gördüm. Çok sakindi, çayını içip dergisini okuyordu, giyimi çok klasik fakat göz alıcıydı, saçları bile çok hoş bir şekil almıştı."Beni izlemeye gelmedin değil mi?" Gözlerimi devirdim. "Yoo, aksine senin için geldim aslında ben sana hayranım ve seni izlemek için yanıp tutuşuyorum" Kaşlarını çatıp bana şaşkınca bakınca alayla başımı salladım. Gerçekten bunu yutacak kadar da aptaldı.
"Dalga geçme hakkını nerede görüyorsun acaba?"
"Telefonuma izinsiz dokunma hakkını nerede buluyorsun acaba? Pardon hatta karıştırma hakkını..."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Heykeltıraş
Ficção Adolescente☆ Heykeltıraş olan Dilan, annesinin öldüğünü sanıyorken bir gün onun yaşadığını öğrenir ve onu kurtarmak için kendisinden yardım isteyen zengin bir adamın teklifini kabul ederken ona bu süreçte eşlik edecek olan Bora'ya hisler beslemeye başlar. ☆