Keyifli okumalar
*
Dilan'dan
Boranın gösterdiği heykele baktığımda şaşkınlıktan ağzım aralandı. Kolyemi çıkardım ve Borayla birlikte incelemeye başladık. Bir heykele bir kolyeye baktık ve ikisinin de aynı olduğunu fark edince birbirimize şaşkınlıkla bakakaldık. Okanlar merak etmiş olacak ki yanı başımıza uçtular.
"Ne oldu ne gördünüz?" dedi Pelin ve onlara da gösterdim kolyeyi. "Kolyemle bu heykel aynı..."
Okan anlamamış gibi konuştu "E ama normal bir şey değil mi aynı olması, çok doğal bir durum bence" Okan'a baktım ve vurucu noktayı onunla paylaştım "Okan benim kolyem özel yapımdı"
Hepsi birden şaşkına döndü ve heykeli incelemeye başladılar. "Nasıl yani, o zaman bu heykelle aynı olamaz ki? bu nasıl tesadüf?" dedi Pelin. Okan da "Aynı kişi mi yaptı o zaman?" Hepsi afallamış gibi bakarken Bora tam tersi şeklinde bir şey bulmuş gibi bakıyordu bana.
"Bora aklında bir şey mi var?" dedi Okan. Onlar sorarken ben çoktan Bora'nın gözünden anlamıştım. O heykeli incelemek hatta kazmak istiyordu. Bunu bana bakarken anlamış olmam artık onunla telepatik bağlantılarımızın olduğunu gösteriyordu resmen. "Sen de benim düşündüğümü mü düşünüyorsun?" dedim.
"Aferin kızıma"
dediği gibi Okanı da alıp heykelin oraya gittiler hatta resmen koştular. Kazıp bir şeyler arayacaktı. Pelin'le biz de onlara yetişip ne yaptıklarına baktık. "Okan, kazma kürek bir şey görüyorsan kap gel kardeşim acil" Okan onaylayıp bahçeyi arayıp taramaya başlarken Pelin de "sen bir bok bulamazsın şimdi" diyip ona yardıma gitti. Ben de Boranın yanına yaklaştım, kafasındakini öğrenmek istiyordum.
"Sence bir şeyler bulabilecek miyiz Bora?" dedim
"Bilmiyorum ama içimden bir ses burada bir hazine saklı olduğunu söylüyor, anneni kurtaracak şeyin hazinesi"
Annemi laf arasında söyleyince içim cız etti yine. Her şeyi onun için kabul etmiştim, her yola onun için girmiştim. Şuan ne yaptığımızı pek bilmemekle beraber sanki ona yaklaşıyormuş gibi hissediyorum. Sanki her bir adımımız onu oradan kurtaracak ve kavuşacağız gibi... Tanrıya her gece ettiğim tek dua belki de Bora'lar sayesinde kabul olacaktı. Belki Tanrı hepimizi bağışlayıp bir ödül verecekti, annemi verecekti...
Pelin elinde iki büyük kürekle kahkaha atarak ve koşarak yanımıza geliyordu ve arkasındaki Okan ise küfür ede ede söylene söylene peşinden koşuyordu. Çok garip bir tablo vardı önümüzde. Pelin soluk soluğa geldiğinde kahkahası bitmemişti.
"Okan'dan... Çaldım... Kuduruyor!..." kahkahayla karışık soluklanırken anca bunları söyleyebilmişti. Ama durumu güzel özetliyordu. Okan ise anca gelebilmişti.
"Allahsız kitapsız seni! Hak yemek ne kadar büyük günah senin haberin var mı ulan?"
Pelin katıla katıla gülmeye devam etti tek kelime edemeden. "Çocuk gibisiniz yemin ederim" Bora bunu dediğinde gülmeden edemedim. Pelin küreği Bora'ya uzattı Bora da alıp kazmaya başladı. "Okan hadi iş başına"
Borayı dinlemeden Pelin'e kitlenmiş burnundan soluyan Okan çok komik görünüyordu.
"Peşimden koşturdum seni işte kötü mü?" dedi Pelin ve büyük bir kahkaha attı. "Aferin kız" dedim ben de ve gülüştük. Okan ise bu dediğine daha da takıldı. "Peşinden koşmadım"
"koştun"
"koşmadım"
"koştun!"
"koşmadım Pelin ben küreğin peşinden koştum!"
"bal gibi de koştun canım, ama ben sana demiştim sen kabullenememiştin... seni şöyle Pelin'e platonik aşıklar kulübüne alalım Okan'cığım" Pelin'le Okan sidik yarışmasındayken Boraya baktığımda baya bir kazdığını fark ettim. Terlemişti, yorulmuştu ama büyük bir güçle kürek sallıyordu. İzlememeliyim...İzlememeliyim
"Okan senin boş boğazını s.... yardım etsene oğlum!" diye bağırınca Okan hemen işe koyuldu. Pelin yine Okan'a laf sokuyordu, eğleniyordu onunla ben ise tamamen başka bir dünyadaydım.
Bakma Dilan, gözünü çevir Dilan
Bora soluklanmak için durduğunda direk bana bakışlarını yönlendirdi. Biraz heyecan yaptım sanırım, elim ayağıma dolaştı sanki suç üstü yakalanmış gibi. Tam o halde beni fark ettiği için yavaş bi şekilde sırıttı. Bana sırıttı...
Pelin'e baktım o an gözlerimi kaçırmak için ve göz göze geldik. Bana kuşku dolu gözlerle bakıyordu. Sanırım yakalandım. Pelin dibime girip yanaştı ve gözünü kırptı.
"Hayırdır?"
"Ne hayırdır?"
"Bir kızardın sen"
"yo"
Daha da kuşku dolu bakışlar attıktan sonra geri çekildi. Alnımdan soğuk terler aktığını hissettim. Pelin'den bir şey saklamak benim için imkansız gibi bir şey. Ne diyorum ben ya bir şey saklamıyorum ki... ortada bir şey yok Dilan...yok
"İyi öyle olsun" bu sefer ben ona kuşkulu baktım. "Sen önce bana neden sert çıktığını ve üzgün durduğunu anlat" Pelin hemen savunmaya geçti. "Ben sert çıkmadım bir kere, kardeşime sert çıkar mıyım ben hiç! külliyen yalan, tuzak bunlar tuzak itibar etmeyiniz!" Kendini affettirmeye çalışıyordu tatlılık yaparak ama küsüm bir kere. "Külahıma anlat sen onu, bal gibi de sert çıkıştın...hem arkadaşlığımıza yapılabilecek en kötü darbeyi yaptın sen, bana derdini anlatmadın!"
Pelin dudaklarını büzüp bebek gibi taklit yapmaya başladı "Ama isteyerek olmadı özür dilerim... nolur affet sana cheesecake yaparım hem de frambuazlı!" kollarımı kavuşturdum oyununa ayak uydurarak. "Eğer onu yerken ne olup bittiğini anlatmazsan kabul etmem!"
"Anlatırım her şeyi anlatırım söz"
"tamam o zaman barıştık" Bir anda zıplayarak sarılınca Bora'lar da bize uzaktan merakla baktı. Pelinle barıştık, onlar kazdı da kazdı ve hava kararmaya başlamıştı bile. Pelin Okan'ı rahatsız ederek işine karışıyordu Okan da bu durumdan pek hoşnut görünmüyordu. Pelin "adam gibi kaz be! bak bak şurayı kazmıyorsun hiç kazsana şurayı Okan!"
Okan bütün ümitsizliğiyle oflayarak Pelin'in dediği bölgeye küreğini sapladı ve bir ses çıktı. Tahta sesi. Hemen biraz daha kazmaya devam etti o sırada biz onu izliyorduk.
"Kapı var lan burada!" diye bağırdı Okan.
Hepimiz koşarak heyecanla onun olduğu kısma geldik. Bora üzerindeki toprakları eliyle süpürüp kapıyı net görmemizi sağladı ben de elimle dokunarak anahtar deliğini bulmaya çalıştım. Ben bulamazken ve hava kararmaya başlarken Pelin telefonun ışığını açtı yine de bulamadım. Bora bu sefer kendi elini attı elimin üstüne ve elimi sürükleyerek kendisi de aradı. Tam o an anahtar deliğini bulduk. Heyecanla Bora'ya baktım ikimizin de yüzü gülmüştü.
"Anahtarı çıkar Dilan çabuk"
Anahtarı cebimden çıkarıp deliğe soktum ve cuk oturdu. Heyecandan kalbim ağzımda atarken, Pelin'in sevinç çığlıklarıyla birlikte anahtarı çevirdim. Kapı açıldı.
Kapı açıldı
Bora bir anda başımdan tutup öptü. "İşte bu be!"
Kalbimin hızı zaten yüksek değilmiş gibi bir de üstüne bunun yüzünden daha da hızlı atmaya başlamıştı. Kalbimi susturmaya çalışsam da Bora'nın duyduğuna emindim. Bana gözleri parlayarak bakıyordu... Hepimiz bakışıyorduk, pür dikkat kapıya odaklanmıştık ve ben elim titreye titreye kapıyı ittirdim.
Karşımızda olan şey zifiri karanlığa gömülü bir odaydı.
*
![](https://img.wattpad.com/cover/351667610-288-k689808.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Heykeltıraş
Teen Fiction☆ Heykeltıraş olan Dilan, annesinin öldüğünü sanıyorken bir gün onun yaşadığını öğrenir ve onu kurtarmak için kendisinden yardım isteyen zengin bir adamın teklifini kabul ederken ona bu süreçte eşlik edecek olan Bora'ya hisler beslemeye başlar. ☆