26 - Köstebek

3 1 0
                                    

Keyifli Okumalar

Ceyda'dan, Bir kaç saat önce

 İstanbul'a Boralardan habersiz onlardan önce uçakla gelmiştim. Bana verilen bilgiye göre hızla gittiğim mekana gizlenmek için tuvalete kaçtım. Bora ve Okan'ın ne çevirdiğini öğrenmek için gelmiştim. Boraların rakibi olan bir firma bana onların işleri hakkında gizli bilgileri öğrenip söylemem için yüklü miktarda para teklif etmişti. Başta kabul etmemiştim, daha doğrusu edememiştim çünkü onlar benim çocukluk arkadaşımdı. Fakat bu adamlar olumsuz cevabımı beğenmediği için ellerinden geleni yapmakta çekinmediler. İşimden ettiler, hiçbir yerde iş bulamama sebep oldular, adımı lekelediler. Kısacası beni kendilerine muhtaç bıraktılar. Buna sadece dokuz ay dayanabilmiştim. Evet gerçekten son raddeye kadar kabul etmemek için direndim ama yapamadım. Arkadaşlarımın kuyusunu kazmak ben de istemezdim ama bulaştığım adamlar beni her geçen gün bitirmeye çalışırken buna dayanamadım. Şimdi saçma sapan yalan ve dolanla Boraların şirketine girip içlerine sızmak zorundaydım. Her türlü bilgiyi derleyip toparlayıp belli aralıklarla iletmem gerekiyordu. Zeki biri olduğum için bunları yaparken zorlanmayacağımı biliyordum ama içimden bir ses Boralara karşı çok mahcup hissediyordu. Bu hissi içimden atamazdım.

 Tuvaletin içinde sessizce gelmelerini bekliyordum. Bu arada nasıl mekana sıvıştığımı da söyleyeyim; bir kaç ismin selamı ve rüşvetin açamayacağı kapı yok. Bir kaç saat geçti ve ben açlıktan gebereceğimi sanmıştım. Tam içimden söve söve dolaşırken gelen seslerle kulaklarımı kapıya yasladım ve dışarıyı dinledim. Normal adım seslerinin yanında iki tane topuklu ayakkabı sesi duyunca şaşkınlıkla yerimde doğruldum. 

"Bu kadınlar kim?"

 İçimden konuşurken adım sesleri durdu demek ki oturmuşlar sohbet ediyorlardı. Konuşma sesleri hiç duyulmuyordu sadece adım sesleri mekan boş olduğu için yankılanıyordu. Uzunca bir süre bekledim ve planımı düşündüm. Planım onlar çıkmadan önce tuvaletten çıkıp onları dinlemekti fakat planımın mekana uymadığını anlamam uzun sürmedi. Mekan bilgisi geç geldiği için saçma bir plan yapmıştım. Ben tuvaletten çıktığım gibi beni görürlerdi ve böyle bir şey katiyen yapamazdım. 

"Of kahretsin!" 

 Bir süre sonra kapıya yaklaşan topuklu seslerini duymamla bir tuvalet kabinine saklanmam bir oldu. Beni görmeleri demek ölümüm demekti. Korkudan kalbim çarpmaya başladı.

"Pelin!" Konuşan kadının sesini duyunca onun İzmir'de Boraların tanıştırdığı o kadınlar olduğunu anlamıştım. "Bu kızlar ne ayak?"  Düşüncelerim kafamda dolaşırken pür dikkat dinlemeye koyuldum. Eğer beni fark etmezlerse ve uzunca konuşurlarsa benim için bir zafer olacaktı. Bir an içimde korkunun yanında umut doğdu.

"Pelin güzelim ne oldu?"

 Kızların endişeli sesleri geliyordu. Merak etmiştim. Biraz daha dinledim fakat garip konuşmalar harici pek bir şey anlamamıştım. En son Pelin denen kız korkunç kelimesini kullanmıştı. 'Bu anlatılan şeyler korkunç' Bu da ne demekti? Konuşulanları o noktadan sonra anlamam güçleşmişti çünkü fısıltı benzeri sessizlikte konuşuyorlardı. Aniden yan kapımın açıldığını ve öğürme sesleri geldiğini duyunca yerimden sıçradım. Biri kusuyordu diğeri ağlıyordu. Sesler tekrar uzaklaşınca korkuyla tuttuğum nefesi geri verdim.

 Konuşmaya devam ettiklerinde bir kaç kelimeyi net duymuştum. 'Tehlike, ölüm, anne...' Yapboz birleştirir gibi toparlamaya çalıştım fakat hiçbir şey elde edemedim. Sanırım bunun Boraların işleriyle pek bir ilgisi yoktu ama dinlemekten zarar gelmezdi.

 Sonra kapı kapanma sesi gelince çıktıklarını anladım. İçinde durduğum kabinden ben de çıktım yavaşça ve tekrar aynı yerimi alıp dışarıyı dinlemeye çalıştım. Sesler tamamen kesilince herkesin gittiğini anladım. Rahatça mekandan çıkmak için arka kapıyı kullandım. Fakat gördüğüm manzarayla yerimde donmuştum. Bora o kızlardan birini öpüyordu.

*

Dilan'dan

 Kalbimin ağzımda attığı ve onun da Bora'nın dudaklarında alev aldığı bir an yaşıyordum tam şuan. Dudaklarını dudaklarımda hissettiğim an içimde çıkan kıvılcımların sesini buradan duymuştum sanki. Bir kaç saniye dudaklarını benimkilerde hapsettikten sonra yavaşça çekildi fakat yine de yüzlerimiz çok yakındı. Şaşkınlıkla gözlerine bakarken neden bıraktığını fark ettim. Emin olmak istiyordu, ben de cevabını verdim. 

 Bora uzaklaşmaya çalıştığı an onu yakasından tutup kendime çektim ve ani bir cesaretle bu sefer ben onu öptüm. İlk saniye yaptığım şeye duraksasa da ikinci saniye daha sert bir şekilde öpüşüme karşılık vermeye başladı. Heyecandan aşırı düzensiz ve sabırsız bir şekilde karşılık verdiğim için nefessiz kalmıştım. Günlerdir öpmek istediğim dudakları dudaklarımdaydı, dokunmak istediğim omuzları kollarımın altındaydı, kalbimin haykırdığı Bora tam karşımdaydı. Ben heyecanlanmayıp ne yapacaktım? Nefessiz kaldığımda komik durduğumu anladım. Bora halimi görünce gülümseyerek bana yön vermeye başladı. Bu seferki öpüşmemiz daha derindi ve bir eli belimden tutup kendine bastırınca hissettiğim sertlikle başım dönmüştü. Sarhoş olmuş gibiydim onu kollarında eriyordum adeta. Ellerimi boynuna doladım ve ensesinden saçlarına uzandım. Boranın diğer eli ensemden sırtıma doğru yol almaya başladı. Zevk dalgası her yerimizi sarmıştı ve arada ağzımızdan kontrolsüz çıkan sesler birbirimize ne kadar aç olduğumuzu haykırıyordu. Dudağımı ısırdığında neredeyse çığlık atıyordum, bunu duyduğu gibi beni duvara daha çok yapıştırdı. Bir bütün gibi olmuştuk. Kollarımı sanki onu daha çok yakın tutmak ister gibi daha çok bastırıyordum o ise arada saçımı çekerek beni deli ediyordu. Önümde hissettiğim baskı yüzünden karnımda garip ağrılar doğuyordu fakat bunu engellemek için bacaklarımı birbirine bastırdım. Sadece öpüşlerine odaklanmaya çalıştım. Tabi bu mümkünse...

 Öpüşmemiz yavaşlarken ikimizin de göğsü nefes almaktan inip kalkıyordu. Açtık, birbirimize delicesine açtık. Kabullenmek istemesem de onu arzuladığımı biliyordum ve bugün ikimizin de sabrı tükenmiş gibi iplerimizi salmıştık. Belki o adım atmasaydı bu kadar cesursa davranamazdım.

 Dudaklarımız birbirinden zar zor ayrılırken bir şeyler söyledi.   "Beni deli ediyorsun Dilan" Yüzünü avuçlarımın içine aldım ve kalbimden çıkan sözler dilime döküldü. "Seni deli etmek istiyorumdur belki" söylediklerim onu daha çok keyiflendirmiş gibi kocaman gülümsemişti. Aynı pozisyonda duruyorduk. Son kez dudaklarıma uzandığı sırada gözlerimi kapatmışken bir anda biraz uzaktan şüpheli bir ses gelince ikimiz de duraksayıp o yöne baktık. Elim Boranın kalbinin üzerindeyken atan kalbinin sesini duydum. Bu an hiç bitmesin istemiştim fakat Bora çıkan ses yüzünden ona odaklanmıştı.

"Gitmemiz lazım Dilan, buraya güvenmiyorum"

 Endişeyle ona bakarken Bora elimden tutup beni arabaya götürdü. Arabaya bindiğimizde Pelinler bizi gördü ve tam yanımıza gelecekken Bora Okan'a bir işaret yaptı ve Okan Pelin'i arabaya soktu. Biz de arabaya binince şoför hızla eve sürdü. Bir şeyler dönüyordu sanki.

"Bora ne oldu? Bir sorun mu var?"

 Bora beni kendine çekerek kendisine yasladı. Hissettiğim geniş omuzları ve kokusu buram buram güven aşılıyordu. O kadar nedensizce güveniyordum ki. Bu yaptığım belki manyaklıktı fakat içimdeki sesi dinlemek istiyordum. Ona güvenmek istiyorum. Bora sana güvenmek istiyorum. 

"Dikkatli olmak da yarar var, kimin nereden çıkacağı belli olmaz. Gözümüzü dört açmalıyız"

 Onu dinlerken gözlerim yavaşça kapanmaya başladı. Saat geç olduğu için uykum haliyle baya gelmişti. Bora bunu anlamış olacak ki sözlerini kısa kesti ve saçlarıma koklamalı uzun bir öpücük kondurdu. 

 Kalbim... Bayılacağım

"Kafanı bunlarla yorma... Şimdi uyku vakti güzelim"

 Duyduğum son sözler buydu. Kendimi uykuya teslim ettim.

*


HeykeltıraşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin