22. Misafir

2K 208 167
                                    

"GÜNAYDIN ÇOCUKLAR!" diye içeriye bir sürü poşet geldiğini görünce annemlerin uyumadığını, büyük bir misafir hazırlığına başladıklarını gördüm.

"Ne oluyor, kim geliyor?"

Babam elindeki yağ tenekesini tezgaha bıraktıktan sonra "Avustralya'dan misafirlerimiz var oğlum." dedi.

İç çektim ve "Hepsi birlikte mi gelecek yoksa sadece Chaeyeon Noona mı gelecek?"

"Hepsi Hyunjin. Bangchan'la uçaktalar şu an." deyince keyfim kaçtı, tabakları alıp makineye attım.

Felix de peşimden geldi, merdiven başına gelince onu kucağıma aldım ve odaya götürdüm.

Yatağa yavaşça bıraktıktan sonra "Neden modun düştü Hyunjin? Onları sevmiyor musun?" dedi.

"Hayır Felix, sadece... bilmiyorum. Neyse." dedim ve yanına uzandım. Felix zaten onları görünce neyden rahatsız olduğumu anlayacaktı.

Meraklı bir tonla konuşmaya devam etti. "Ben artık eve mi gitsem? Hem zaten anladığım kadarıyla etraf kalabalık olacak-"

Sımsıkı sarılıp boynuna yüzümü gömdüm. "Hayır Meleğim, burada benimle kal."

Sonra sıkılmış olma ihtimali aklıma geldi ve doğruldum. "Yani istersen gidebilirsin, ben sadece burada rahatsan daha fazla kalmanı isterim. Ama farklı bir hava almak istersen tabii ki evine gidebilirsin-"

Dudağımı öpüp beni susturdu. "Hayır Hyunjin, burası en güvende hissettiğim yer ve senden uzakta kalmak istemiyorum."

Birbirimize tekrar sarıldık. Bu sırada Seungmin kapıyı çaldı. "Hey, kusura bakmayın. Diplomalarımız yazdırılmış, benimkinin yanında sizinkileri de isteyince hoca kabul etti."

"Teşekkür ederiz Seungmin!" dedikten sonra one el salladık. O da kapıyı kapatıp geri çıktı.

Felix "Vay be, ne önemsiz bir kağıt parçası ama." deyince güldüm. "Hayalin ya da hedefin yok muydu?"

Direkt başını olumsuz anlamda salladı. "Hayır. Seninle tanışmadan önce bu hayattan hiçbir beklentim yoktu. Okula neden gidip geldiğimi bile bilmiyordum. Hatta arada kendimi öldürmeyi düşünürdüm çünkü yaşamamın bir anlamı yoktu."

Böyle konuşmasına sinirlendim ve doğruldum. Gözlerine baktığımda gülmeye başladı. "Bana öyle bakma Hyunjin."

"Nasıl bakıyormuşum?"

"Endişeli ve kızgın. Artık öyle şeyler hissetmiyorum, merak etme. Çünkü bu hayatta kendimden bile daha çok değer verdiğim biri var, yaşamak için bir sebebim var." deyip yanağımı okşadı.

"Seni hiçbir zaman bırakmayacağım Felix. Lütfen güzelce yaşamaya devam et, en azından bana bunun için söz ver. Sensiz yapamam ki ben..." dediğim gibi Felix'in gözleri dolmaya başladı.

"Ve lütfen bu hayatta en çok kendini sev. Karşındaki ben bile olsam, tamam mı?" dediğimde başını olumlu anlamda sallayıp gözlerini koluyla kapattı.

Ağladığını fark edince onu eğlendirmeye çalıştım. "Hmm belki en çok sevdiklerinde 2. sırada Hyunjin diye biri olabilir." deyince güldü.

Kolunu çektim ve ıslak gözlerini öptüm. "Ama benim favorim hep sensin, kendimi o kadar çok sevmiyorum. Sanki biraz gıcığım, değil mi?" dememle daha çok güldü.

"Hayır Hyunjin, sen mükemmelsin."


🩸🩸🩸


Bite me | HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin