İntihara meyilli Felix, kaçamak yaptığı boş binaların birinde garip bir kavgaya rastlar. Kendini aniden olayın merkezinde bulunca tarafların insan olmadığını fark eder...
Bir vampir hikayesi ♥️ Smut içermektedir❗️
🥇#skz
🥇yongbok
🥇#chanbin
🥈#hy...
O akşam geldi... kardeşimin özgür kalacağı akşam. Hepimiz hazırlandık ve tuzağı hazırlayacağımız depoya geldik. Burası Hypen'ların sınırına çok yakın bir yerdi. Bir kan damlası bile yere düşse hissederlerdi.
Han içine babamın işte giydiği koruma yeleklerinden birini giymişti. Leeknow yeleği iyice sıkılaştırdıktan sonra kapıya çıkıp Bangchan'la yer değiştirdi.
Felix evde kaldı. Şu an en önemli şey onun güvenliğiydi çünkü yanında değildik. Annem bizim kadar güçlü değildi.
Bangchan her an un torbalarını aşağıya dökecek şekilde oturmuştu. Üst katın balkonundan gizlice lobiyi izleyecekti. Han da tam ortada kolları sandalyeye bağlanmış gibi yapıyordu.
Seungmin dışarıdaki tam korumalı arabada şoför olarak bekliyordu. Çocukların geldiğini hissettiği an gaza basacaktı. Biz de işi bitirdikten sonra eve gelecektik.
Ben ve Leeknow kapıda bekledik, Hypen'ları karşılayacaktık. Bangchan eline aldığı bıçaklardan biriyle Han'ın kolunu sıyırınca diğerleri hemen gelecekti zaten.
Yere tek bir damla düştüğü gibi Leeknow'un gözleri kapandı ve başını geriye yasladı. Kokuyu içine çekerek "Bangchan az önce kolunu kesti, kokusunu alabiliyorum." dedi.
Leeknow'u kendime çevirdim ve hemen kırmızılaşan gözlerine kilitlendim. "Sakın kontrolü kaybetme. Bu gece sana çok ihitiyacımız olacak tamam mı?"
Derin bir nefes aldıktan sonra başını salladı, gözleri tekrar kahverengiye döndü. "Nerede kaldı bunlar?"
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Oo kimleri görüyorum?" diye yaklaşan Sunghoon'du. Arkasından diğerleri de belirdi. En son Niki ile Jungwon'u da görünce planın ilk kısmında pürüz olmadığı için rahatladık.
Leeknow rahat tavrını koruyarak onu kışkırtmaya başladı. "Grubunda sadece koku alan kişi olarak yer almak nasıl bir his Sunghoon? Köpek gibi hissediyorsundur şimdi." ^^
Bunu duyduğu gibi 1 saniyede dibimize geldi ve Leeknow'un yakasına yapıştı. Gözlerine öldürecekmiş gibi bakıyordu ama kuzenim sadece sırıtıyordu.
Jake ortamdan tamamen alakasız bir şekilde havayı içine çekti: "Hey çocuklar, kokuyu alıyor musunuz? Bu taze kan... yeni yaralanmış."
Jay öne çıkarak "Bugün kavga etmeye gelmedik, sadece yemek arıyoruz." deyince ayağa kalktım.
"Çok üzgünüm, buradaki bize ait. Gidin kendinize başka bir yemek bulun."
Hepsi aynı anda kahkaha attı. Heesung yanımıza yaklaşıp "Bak sen şu işe, sürekli anlaşmadan bahsedip masuma yatanlar şimdi insan avlıyor." dedi.
Konuşmayla vakit kazanıp iyice canlarının çekmesini sağladıktan sonra kapıya yaklaştık. "Neyse ne, biz açız. Size iyi geceler."
Jungwon ile Niki biraz daha arkada duruyordu. İnsan yeme muhabbettinden beri bunun bir tiyatro olduğunu hemen anlamışlardı. Diğer 4 aptalın aksine...
Kapıyı açtığımız gibi dördü de içeri daldı. Han'ın olduğu yere koştular. Bangchan yukarıdan bir torba unu boşaltmaya başlayınca göz gözü görmüyordu. "IY, BU SAMAN GİBİ KOKU DA NE BE?!"
Leeknow hızla dumana daldı ve Han'ın kokusunu takip etti. Belinden tuttuğu gibi onu çekti ve ormana koşmaya başladı.
Ben Bangchan'ı bekliyordum. O da indiğinde depo kapısını bunların üstüne kapattık, oradan hızla uzaklaştık.
Bangchan hemen Seungmin'i aradı. "Çocukları aldınız mı? Tamam biz de eve geliyoruz. Hemen evin etrafını ateşe verin, anca yetişiriz."
Elimi kontrol ettiğimde kanadığını gördüm. Jake tam kapıyı örttüğüm sırada yapmış olmalıydı. Onunla göz göze geldiğimiz an ucu ucuna kapatabilmiştim.
Döndüğümüzde evin etrafında ateşten çember vardı. Ormanı aydınlatıyordu. Biz de içeri geçtikten sonra kalan aralığı ateşe verdiler. "Şimdi buradan 1 gün boyunca çıkmamalıyız."
İçeri geçtiğimizde Han'ın bileğinde başka bir yara gördük. Derin bir tırmalama izi gibiydi, çok kanıyordu. "Kesin Sunghoon'un işi bu."
Terlemeye başlamış Han'ın yanına Felix telaşla oturdu. "Zehirlenmiş olabilir mi?"
Bangchan yorulmuş bir şekilde "Evet, daha da yayılmadan biri kanındaki zehri emsin." dedi.
Kanamaya devam ettiği için Leeknow'un gözleri kıpkırmızıydı. Seungmin şu an en uygun kişi olduğunu düşünüp Han'ın bileğine yaklaştı.
Leeknow hemen araya girdi ve onu durdurdu. "Dur, kendini kontrol etmezsen o ölebilir."
Bunu duyunca hepimizin kafasında soru işareti oluştu. Leeknow kendini kontrol etmezse Han ölmeyecek miydi yani? Bu iş bittiği gibi onunla konuşmalıydık...
Vakit kaybetmeden bir eliyle Han'ın elini diğer eliyle de kolunu tuttu. Bileğine eğildi, dudaklarını araladı ve dişlerini geçirdi.
Han'ın bir süre sonra yüzündeki acı ifadesi düzeldi, zehirden kurtulduğunu anlamıştık. Ama Leeknow kanını emmeye devam etti. Han da yavaş yavaş mayışmaya başladı.
Bangchan'ın "Onu artık bırakman lazım!" diye bağırmasıyla hepimiz panik olduk.
Leeknow gözlerini açtı ve olduğu duruma baktı. Han gözlerini kapatmış bir şekilde başını geriye yaslamıştı. Kalkıp nabzını kontrol etti. "Bir sıkıntı yok, sakin olun."
Hepimiz oh çektikten sonra etrafa dağıldık. Leeknow "İyi misin?" deyince Han başıyla onayladı. Gülümseyip akan kanı yaladı. "Biriniz bana sargı bezi getirebilir mi?"
Seungmin içeriden getirdiği çantayı ona uzattı. Han'ın kolunu sardıktan sonra birlikte içeri gittiler.
🩸🩸🩸
"Hyung, Jungwon'a uygun kıyafet var mı? Planın ne zaman yapılacağını bilmediğimiz için yanımıza hiçbir şey almadık."
Niki'nin bu cümlesiyle herkes Felix'e döndü. Evdeki en zayıf beden oydu. Gülümseyerek "Tamam, bekleyin getiriyorum." dedi.
Birlikte vakit geçirdikten sonra etrafı toplayıp mutfağa gittik. Arkamda kardeşimi görünce korktum. "Bir şeye mi ihtiyacın var-"
Niki bana sımsıkı sarılmıştı. Burnunu çekişinden ağladığını hissedebiliyordum. "Seni çok özledim Hyung..."
Kollarımı ona sarınca ben de özlemle gözyaşı döktüm. Sonra yanımıza Jungwon geldi, onun da başını okşadım.
"İkiniz de çok cesurdunuz."
Bunu duyduğu gibi diğeri da bana sarıldı. "Beni aranıza kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim Hyung!"
Üçümüz birbirimize sarılırken Felix arkamda belirdi. Kapıdan başını çıkarıp "Ben de geleyim mi?" deyince güldüm ve ona da kolumu açtım. Hepsi sımsıkı sarılıyordu, şu an üç bebeğe bakıyormuş gibi hissediyordum.