30.Bölüm

14.6K 1.3K 135
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

İyi okumalar...

"Söz veriyorum görevim biter bitmez geleceğim ama şimdi gitmelisin."

Onu mecburen başımla onayladım ve tereddütle arkama baka baka dediği gibi dümdüz ilerlemeye başladım. Artık göremeyene kadar beni orada beklediğine de emindim. Geri dönmek istiyordum ama bir bildiği olmalıydı ve işini de bozmak istemiyordum.

Tıpkı dediği gibi dakikalar sonra karşıma bir yol çıkmıştı ama o dakikalarda en ufak seste korkudan aklımı yitirebilecek raddeye gelmiştim. Yol önümün açık olması sebebiyle kendimi bir miktar daha güvende hissetmeme neden olsa da yine de korkuyordum. Bir avucumda sıkı sıkıya tuttuğum yüzük, diğer avucumda ise yine sıkı sıkıya tuttuğum silahla bomboş ve ıssız olan yolda arada dönüp arkamı da kontrol ederek öylece yürüyordum.

Dakikalar önce Miraç'ın kendini vurduğu silah...

Elimde bir silahla jandarma komutanlığının önüne gelmemle tabii ki silahlar bana doğrultulmuştu ve en rütbelileri gelip durumu anlayana kadar da inmemişti çünkü Miraç o silahı babamdan başkasına vermememi istemişti.

Elimdeki silahla öylece bekleme koltuklarında otururken birkaç jandarmanın da göz hapsinde olduğumun farkındaydım. Ne zamanki babam gelmiş ve bana doğrudan sarılmıştı o zaman jandarmalar gözlerini üzerimden çekmişti.

Babam bana sarılsa da ben ona sarılmamış ve yalnızca geri çekilmesini beklemiştim. Geri çekildiğinde Miraç'ın verdiği silahı ona uzattım.

"Sana vermemi istedi."

Saniyeler boyunca yalnızca gözlerime baktı. Bu sürede gözlerinden bir çok şey geçti. Belki korku, belki telaş, belki pişmanlık, belki bambaşka bir şey. Bilmiyordum çünkü çok da ilgilenmemiştim. Babam en sonunda gözleriyle bir şeyler anlatmaktan vazgeçerek bir şey demeden elimden silahı alarak beline yerleştirdi.

Ben ise tam da bu esnada koridordan gelen dayımı görmüş ve koşar adımlarla yanına gitmiştim. Sıkıca boynuna da sarıldığımda o da bana sarılmış ve başımın üzerine bir öpücük bırakmıştı.

"İyi misin?" derken de benden uzaklaşmış ve hasar tespiti için gözleri vücudumda dolaşmıştı. Yanağımda hâlâ bir iz olmuş olacak ki en çok orada oyalanmıştı gözleri ve anlık olarak tehlikeyle parladığını da görmüş ve parmağı olan herkesin bir yanağının kalmayacağına da emin olmuştum.

Hastaneye giderken babam da bizimle aynı arabadaydı ancak bunu sorgulamadığım gibi neden bir şeyim olmamasına rağmen yine de hastaneye gittiğimizi de sorgulamamıştım.

Yolda aynı Miraç'a anlattığım gibi Ali'lerle çıktığımız yemekten başlayarak her şeyi anlatmıştım dayıma hızlı hızlı, tabii ek olarak Miraç'la yaşadıklarımızı da eklemiştim.

"Kendini vurdu manyak!"

Özellikle kendini vurmasını bir beş yüz kez söylemiş olabilirdim çünkü hâlâ aklım nasıl böyle bir şey yapabildiğini algılayamamıştı.

Hastaneye geldiğimizde hızlıca muayene etmişlerdi sözüme itimat etmeyerek ve ardından da babam tekrar tekrar git gel yapmamam için hastane polislerinin hemen orada ifademi almasını sağlamıştı.

Ve böylece de çıkıp eve gelmiştik. O kadar yorgundum ki arabayı kullanan yakışıklı askere göz ucuyla dahi bakmamıştım. Arabadan babamın da inmesi beklediğim bir şey değildi. Dayım hemen önümde oturduğu için bana daha yakındı ve iner inmez de kapımı açmıştı.

"Yürüyemem... Jandarma komutanlığına giderken çok yürüdüm!" diye huysuzca söylendiğimde dayım herhangi bir yorumda bulunmadan beni kucağına almış ve eve doğru ilerlemeye başlamıştı.

Metresin KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin