UYARI: Bölümün başında bir miktar +18 vardır. Yaşı 18'den küçük ve rahatsız olacakların 2. yıldızdan sonrasını okumaları gerekmektedir. ( Minik de bir not olarak ilk +18 denemem olduğunu bilerek okumanızı ve hatam varsa mazur görmenizi rica ediyorum.)
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
İyi okumalar...
*
"Daha çok senin üzerine gelecekler biliyorsun, değil mi?" derken gözüm evlilik cüzdanımızdaydı.
"Annem öldüğü için babamın gözünde de dayımın gözünde de dokunulmazlığım var ve bana olan sinirlerini de senden çıkaracaklar."
"İnan bana daha çok işime gelir..." derken uzanıp elimi kavramış ve dudaklarına götürmüştü. Teyzeme zaten söylemiştim bu sabah ama dayıma ulaşamamıştım. Görevde falan olmalıydı. Ancak babam öğrendiğinde çok geçmeden dayım da öğrenirdi. O yüzden çok da zorlamamıştım.
Mahalleye doğru ilerlediğimizi fark ettiğimizde Miraç'a döndüm.
"Bugün insanlara açıklamayacağız inşallah. Şahsen bugünü mahvetmek istemiyorum da..."
Hafifçe gülümsemiş ve başını da iki yana sallamıştı.
O an hiç nerede kalacağımızı sormadığımı da fark ettim.
"Umarım annenlerle birlikte kalmayacağız?" dedim bu kez de bir miktar da korkuyla. Dayımın haberi olsa annemin evlerinden biri hâlâ boştu ancak anahtar yoktu. Neyse en kötü çilingir falan çağırırdık ama annesiyle aynı evde tövbe yapamazdım.
Miraç bana ciddi olup olmadığımı sorgularcasına baktı ve cevap verme zahmetine girmeden önüne döndü. Umarım ki bu orada kalmayacağımızı anlatmak isteyen bir bakıştır.
Mahallenin iki, üç sokak yukarısında durduğumuzda Miraç'a dönmüş ve kemerini çözdüğünü görmüştüm. Onu taklit ederek ben de kemerimi çözüp arabadan indiğimde doğrudan bagaja gitmiş ve çok da dikkat çekmemek için hazırladığım minik çantamı almıştı. Yanıma gelip iki elimi de ellerinin arasına alarak beni kendisine çevirmiş ve alnıma minik bir öpücük bırakmıştı.
"Bu eve yerleşmek için Arda'nın biraz daha büyümesini bekliyordum, ben gelene kadar yalnız başına kalabileceği kadar büyümesini... Çok bir eşya yok ama zamanla tamamlarız."
Bir eve bir de tekrar Miraç'a baktım. Tek katlı, beyaz boyalı, müstakil bir evdi. Bize yeter de artardı.
Ben hâlâ eve bakarken tek elimi bırakarak peşi sıra onu takip etmeme neden olmuştu. Cebinden çıkardığı anahtarla kapıyı açarken ben bahçeye bakınıyordum. Bu bahçede çok güzel çiçekler yetişirdi.
Birden havalanmamla boş bulunarak çığlık atarken kollarım da omuzlarına tutunmuştu.
"Bari bir âdet yerini bulsun..." demişti kucağında benimle eşikten içeri geçerken. Bu minik, zevk dolu bir kahkaha bırakmama neden olmuştu.
Kapıyı ayağıyla kapatırken beni de yere indirmişti ancak ondan uzaklaşmadım ve omuzlarımda emanet duran montun düşmesini umursamadan kollarımı boynuna doladım.
"Sanırım artık öpebiliyorum..." derken öpmüyordum ancak konuştukça dudaklarım dudaklarına değiyordu.
Gülerken başını da hafifçe iki yana sallamış ve "Hoş geldin evimize..." demişti. Benim tam genişçe gülümsediğim sırada da kendisi dudaklarıma minik bir öpücük bırakmıştı. Ve hemen ardından bir tane daha... Ve bir tane daha... Ve bir tane daha...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Metresin Kızı
Teen FictionKumral olan "Metresin kızı değil misin?" dediğinde donup kalmıştım. Küçük çocuklardan duymak başkaydı, aklı başında insanlardan duymak başkaydı. Arkamdan konuşmaları bir yere kadar tamamdı, korkak işiydi de yüzüme söyleyecek haddi, cesareti nereden...