Yani Metresin Kızı'na dair başka bir şey atmayı planlamıyordum ama o kadar çok saçma olduğuna dair bildirim aldım ki bu açıklamayı topluca yapmanın en mantıklısı olduğunu düşünüyorum.
Normalde asla böyle bir şey yazmazdım ancak bu kadar kişi anlamadığına göre sorun bende. Yani geçirememişim, bir şeyleri anlatamamışım.
Bir kez daha söylememe izin verin: Sonu en başından beri aklımdaydı...
Yeni yazdığım, kurduğum bir son değildi.
Bazı şeyler havada kalmış gibi gelebilir ama havada kalan hiç bir şey yok bana kalırsa. Amir iki çocuğunu kaybetti, Ali kızını, karısını kaybetti, bir kızın ölümüne sebep oldu, cezalarını çektiler, çekiyorlar.
Ayrıca hikayeyi Bala'nın ağzından okuduğumuzu unutmayın. Kardelen ve Ali alakasız diyenler için söyleyeyim Bala, Elif ve Kardelen'in alışverişe çıktıkları o günden beri belliydi. O bölüme gidip tekrar okursanız bence bazı noktaları daha iyi anlarsınız.
Son olarak Bala, Ali, Hilal'i aldattığı için değil, Kardelen öldüğü ve bundan kendine de pay biçtiği için gitti.
Miraç'ın gerek devlet memuru olması sebebiyle, gerekse doğduğu günden beri Ankara'da bir düzeni olması, gerekse de önceliğinin oğlu olması sebebiyle pat diye Bala'yla şehir değiştiremezdi.
Önce tayin işlerini halletmeli, Arda'yla konuşmalı, kendini buna hazır hissetmeliydi.
Bala ise kendisinin deyimiyle her köşesini Kardelen'le keşfettiği bir şehirde ha bire babasıyla, Ali'yle yüz yüze gelerek yaşamaya devam edemezdi.
Bu durumda da gitmek en mantıklısıydı Bala için.
Miraç başta kızdı mı kızdı. Zaten boşanma davasını da o yüzden açtı. Ama bir o kadar da Bala'yı anladı.
Onsuz yapamayınca da böyle bir teklifle, her şeyi silmeye hazır bir şekilde İstanbul'a geldi.
Umarım bu sizin için yeterli olmuştur. Hâlâ saçma bulanlar varsa bir şey diyemem.
En nihayetinde kendi fikriniz.
Sağlıcakla kalın:)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Metresin Kızı
أدب المراهقينKumral olan "Metresin kızı değil misin?" dediğinde donup kalmıştım. Küçük çocuklardan duymak başkaydı, aklı başında insanlardan duymak başkaydı. Arkamdan konuşmaları bir yere kadar tamamdı, korkak işiydi de yüzüme söyleyecek haddi, cesareti nereden...