"Bizim için gülümse; bu bana yeter."
Siz her yerdesiniz.
Benimle başladınız.
Burası nehriniz.
Ebediyen akacaksınız.
Yolunuz ne gök ne yer,
Ait olduğunuz yer kalpler.
Kalbiniz hırsından arınsın.
Kalbiniz arzudan arınsın,
anca o zaman korkudan kurtulsun.Korkma! Ne yazık arzularını terk edene.
Korkma! Ne yazık hırslarının hedefini görmeyene.
Yeni başladık seninle.
Dönmeyeceğiz seninle.
Yerle gök arasındayım.
Sisle kaplı mehtaptayım.
Ruhumun parçasından kalan hikayeyim.
Ben mucizeyim.
Yelbegen vakasından "elli yedi" ay önce...Kabalığın sesleri her zaman gariptir. Kalabalığın niteliğine göre değişse bile temel benzerlikler halen aynı. Mesela aniden başlayıp biten, büyük, tiz bir sesi normalde duysak hemen heyecanlanmaya ve merak etmeye başlarız. Kalabalık içinde böyle sesleri çok önemsemeyiz; aniden gelen bağırışlar, ağlayan çocukların sesi, ne olduğunu bile anlamadığımız garip çatırtılar. Yardımcı olma hissi kalabalıkta çok gerçekleşmez; sanırım her zaman birilerinin bizim yerimize elini taşın altına sokacağına olan inancımız, her zaman iyi birilerinin olacağına olan inancımız bizi bu güdüye itiyor. Ya da basitçe kalabalığın kendisinin yarattığı bu karışıklık içinde bu sesler anlamını yitiriyor; ortam ne kadar kalabalıksa, normalde bizi endişelendirecek garip seslere toleransımız artıyor. Ağlayan bir çocuğun sesini duyduğumuzda gelen yardım etme isteği şüphesiz tıklım tıklım bir yer ile boş bir sokakta olduğundan farklı.
İnsanlar doğru şartlarda gerçekten her şeye alışabiliyor. Onlara kötü denmesinin bir sebebi de bu galiba. Hayır; ben buna hiç inanmadım, hiç kötü olduğumuza inanmadım, inandığım sadece bir şey var.
İnsan oğlu kalabalıklaştıkça kötüleşiyor...Yine de her kalabalık şer anlamına gelmiyor. Her yaz sonu ikinci bölgede büyük bir panayır düzenlenir. Şehrin her yerinden bütün insanlar gelir ve hep beraber eğleniriz. Tabi her seferinde kavgalar ve arbedeler çıkmadığını söylemezsem adil olmaz. Yine de olaylar hiçbir zaman çok büyümez, insanlar hep beraber güzelce eğlenir. Sokak sanatçılarından tut büyük aktörlere, ozanlara ve sihirbazlara kadar bir çok çeşitli insan burada gösteri yapar.
Birbirimizin altında ve üstünde yaşadığımız bu şehirde insanlar sürekli birbirilerine bir aşağıdan bir yukarıdan bakar. Zamanında okuduğum bir kitap da insana nasıl baktığımız onlara olan düşüncemizi kökten değiştirdiğini söylerdi. Bu sebeple krallar tahtlarını yüksek yerlere yerleştirirmiş. Bugün o gün değil, bugün herkes birbirine eşit bir mesafeden bakıyor.
Hayatımda hiç kral görmedim neye benziyorlar gerçekten merak ediyorum. Duyduğuma göre sarayları hep yüksek yerlerde ya da devasa uzunlukta merdivenleri olan girişlere yapılıyormuş.
Maradon'un Kara Kulesi böyle değil, şehrin her bölgesinden giriş yapılabiliyor. Panayırın konumu da tam bu kulenin girişlerinden birinin bir sokak ötesinden başlayıp, neredeyse ikinci bölgenin tam bir çeyreğini kaplıyordu. Devasa kule yükseldikçe biraz daha inceliyordu, bizim sık sık onu gördüğümüz dördüncü bölge de daha çok; metalden yaşlı bir ağacın gövdesine benziyordu. Kaba ve devasa kapılarının önünden her zaman garip görünüşlü, beni huzursuz eden uğursuz insanlar geçerdi.
İki kısa kavisli köprünün arasındaki büyük bahçeye kurulup, tiyatro salonu ve ara sokakları kaplayan atölyelere doğru devan eden panayır. Farklı renklerde tezgahların, salaşların ve küçükten büyüğe rengarenk çadırların birleşiminden oluşuyordu. Çadırların ve binaların arasına gerilmiş iplerle konulan farklı renklerde kandiller vardı. Geçen sene bu kandiller sadece gece yanıyordu, bu seneki festival kapalı bir havaya denk gelmişti. Başlarda herkes gibi bizde yağmur yağmasından endişelenmiştik ama kara bulutlar, sanki sırf festival hatırına başımızda dikilmesine rağmen bir damla bile düşürmemişti. Neticede Kaçak Cennet olarak buraya sadece eğlenmeye değil aynı zamanda para kazanmaya da gelmiştik. Her zaman kullandığımız taşınabilir sahneye ek olarak, Atya ve Ömer ondan çok daha büyük ikinci bir sahne inşa etmişlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAHİR [2] - MİRAS
FantasySAHİR - Balamir Efsanesi isimli kitabın devamıdır. Geçmişin sırları ve gömülü kabusları birer birer ortaya çıkarken, Balamir'in dünyaya açtığı savaş başlar. Dünyayı sarsacak kadının intikamı altında, kader hiç tanışmaması gereken insanların iplikler...