Bölüm 8-12 Sahir Ryita Efsanesi

162 84 13
                                    


    "Magga"


   "Büyü kullanmak yasak, birbirinizin kafasına vurmamaya dikkat edin. Başka da sözüm yok."
Sahire İkram gür sesiyle konuştu. Asger ağır adımlarla etrafı eskimiş ve yosun ile nemden yeşermiş çitlerle kaplı arenanın karşı köşesine geçti. Elindeki talim baltasının kabzasını iki eliyle isteksizce kavrayıp belinin bir karış üstünde hazır şekilde bekletti.
Anlaşılan adı olan kılıcımı sağ elime aldım, talim derslerinde öğrendiğimiz gibi bel hizamın biraz ilerisinde tutup belimi, sol ayağımla beraber hafifçe geriye attım. Bu sayede bir hedef olarak incelmiş oluyorduk ve kendimizi korumak kolaylaşırken, darbe mesafemiz aynı kalıyordu.

Sıcak ve sakin bir hava vardı, havadaki durgunluk ve sessizlik buralarda çok alışagelmiş bir durum değildi. Havanın basıklığı özellikle böyle açıkta kalmış yerlerde beklerken daha da belli oluyordu. Anlıma yapışmış saçları sol elimin avucuyla geriye doğru taradım, Asger'e doğru baktığımda ise hala aynı pozisyonda sabit bekliyordu. Birbirine karışmış kulağında biten sarı saçları kafasını olduğundan büyük gösteriyordu. İnce bir vücudu olsa da her halinden kuvvetli olduğu anlaşılıyordu. Koca baltayı sanki bir sepet tutarmış gibi hiç zorlanmadan kaldırıyordu.

Taktiğimi kafamda kurmaya başlamıştım, önce hızlı bir adım alıp daha sonra adımlarımın ritmini bozacaktım. Elimde tuttuğum kılıç, diğerlerinin aksine bana direnç göstermiyordu. Hızlıca havaya doğru çapraz şekilde iki defa salladım, ağırlık merkezi sanki hareket ediyormuş gibiydi. Hızlandıkça bana yaklaşıyor, hafifledikçe benden uzaklaşıyordu. Silahın stratejim için uygun bir alet olduğuna kanaat getirmiştim...

"Nasılsın?" Asger sabit duruşunu bozmadan, zar zor duyulan bir sesle konuştu. İlk başta dediğini yanlış duydum sanmıştım, bunun sebebi daha çok böyle bir konuşma beklemiyor olmamdı.

"Ha? İyiyim işte... Sen nasılsın?"

"Bugün hava çok güzel değil mi?" Şimdi de havadan sudan konuşmaya başlamıştı. Bir şey mi planlıyor bu çocuk?

"Bence biraz bunaltıcı, durgun havalar bana göre değil."

"Ben dağlık bir kasabadan geliyorum, rüzgardan dayak yemediğim zamanlar benim için güzeldir."

Benzer bir coğrafyadan gelsek bile havaya dair düşüncelerimiz çok farklı.

"Ben de Maradon vadisinden geliyorum, senin aksine alıştığım havalarda daha rahat ediyorum." Ne konuşuyordum ki ben? Sanki kafamda kurduğum bütün stratejiler, planlar ve onlara bağıntılı düşünceler yok olmuştu. Yazılar dolu bir kağıdın üstüne dökülen kaynar suyla akan mürekkepler gibi; her an daha da bulanıklaşıyor, elimden kayıp gittiklerini hissediyordum.

"Bu kadar muhabbet yeter, hazırsan geliyorum!"
Sözlerim onda hiçbir etki bırakmamış gibiydi; güçlü, genç bir ağaca benzeyen bedeni hiç kımıldamadı.

İlk adımımı hızlıca aldım, kafamdaki düşünceler eriyip gitmiş olsa bile bedenim halen yapacaklarını hatırlıyordu. İkram hocanın hiç bitmeyen, ıstırap dolu talimlerinin bana kazdığı sonuçlar buydu.
Kılıcı omuz hizama getirip yatay bir pozisyon aldım...

"Saçların gerçekten çok güzel."

"Ha!" Topuklarımla kendimi frenleyip bir adım geri çekildim, kılıcı indirip sinirle kollarımı sallayarak konuşmaya devam ettim.
"Ne diyorsun lan?"

"Rengi çok güzel, ayrıca her zaman düzgün duruyor gibi. Benimkiler sürekli keçe gibi birbirine yapışıyor." Asger eliyle nazikçe saçlarını havaya kaldırıp, kalıplaşmış saç öbeğini gösterdi.

SAHİR [2] - MİRASHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin