"1556 Yılında '**Sansür**' örgütü tarafından yapıldığına inanılan bir dizi isyan ve terör olaylar ile bağdaştırılan büyük felaket Yelbegen saldırısı Maradon nüfusunun neredeyse onda birinin katledilmesine neden olmuştu. Bükeler arasında en güçlüsü olarak kabul edilen hain Yelbegen; boyu on iki metreyi geçen pullu derisi ve insanın ruhunu titreten kükremesiyle bir şafak vakti şehre saldırdı. Hazırlıksız yakalanan şehrin birinci bölgesi tamamen yok olurken, aynı bölgenin kuzey-batı tarafındaki vadi plakaları tamamen çöktü. O günü hatırlayan kimseler kalmamış olsa da anlatılan hikayelerin yarattığı acı, keder dolu ağıtlar ve ozanların sonu gelmeyen dizeleri acı ile terörü halen iliklerimizde hissetmemizi sağlıyor.
En büyük kahramanların çabaları, en cesur askerlerin çelikleri, en masumun duaları bile korkunç Yelbegen'i durdurmaya yetmemişti. Dünyanın en büyük şehri alevler içinde kaderine teslim olmuşken beklenmedik bir lütuf şehrin üstünde parladı. İnsanlar onlara şeytan diyordu, paralı katiller diyorlardı ama o gün ki acıyı telafi edecek bir fiyat yoktu; yine de sahirler oradaydı...
Dördüncü Baş Sahir; görevinin birinci yılındaydı. Daha otuzuna basmamış bu çiçeği burnunda kahraman Yelbegen ile tek başına mücadele verdi, ateşler yağarken gerçekleşen büyük hesaplaşmanın sonunda Dördüncü Baş Sahir, iğrenç yaratığı şehirden uzaklaştırmayı başarmıştı. Denilene göre kahramanın güneş gibi parlayan saçları, en karanlık geceyi bile delecek kararlılıkta bakışları varmış. Yelbegen'e meydan okumak için savaş borusunu çaldığında yaratık korkuyla titremiş ve hayatında ilk defa tereddüt hissetmiş.
Dördüncü Baş Sahir, bükeyi şehirden uzaklaştırdıktan sonra iki gün boyunca onla aralıksız savaşmış. Savaşlarının sonucunda dağlar erimiş. Yemyeşil platolar, ölü bataklıklara dönüşmüş. Sonu gelmeyecek gibi duran bu savaş üçüncü günün şafağında Yelbegen'in dökülmüş pullarıyla yere yıkılması sonucu bitmiş ve herkes derin bir nefes almıştı. Hiçbir insanın ruhu o gün ki gibi hafiflememiş. Hatta öyle derler ki; Yelbegen'in düşmesiyle hastalar iyileşmiş, yatalaklar ayağa kalkmış, kısır insanların çocukları olmaya başlamış.
Bütün bu destansı anlatımlar ve hakkında dizilen methiyeleri Dördüncü Baş Sahir hiçbir zaman öğrenememişti, aldığı ağır yaralar ve yorgun vücuduyla Yelbegen ile beraber savaş alanında son nefesini vermişti."
Felaketler ve Efsaneler sf.14
-Karübatlı Ozan Esmay
"Esinti denilen ve herkes de bulunan hayat enerjisi aynı zamanda büyünün ana kaynağıdır. Bunlar dışında belirli büyü aletlerine, mühürlere ve eşyalar ile de paylaşmak mümkündür. Esinti'yi doğuştan kontrol etmek sadece sahirler için mümkündür ama insan dışında bazı canlılar da bu özelliklerle doğar. Bu canlılar 'Büyülü Yaratıklar' olarak sınıflandırılır farklı familyalar ve biyomlardan gelmeleri fark etmez. İkincil bir sınıflandırma olarak kullanılan ve doğa bilimciler ile druidlerin canlı incelemelerinde çok kullanmadığı bu sınıflandırma türü, canlıların gösterdiği fenomenlere açıklama olarak kullanılır.
İnsanlardan farklı olarak hiçbir hayvan Esinti kullanamazken, bütün Büyülü Yaratıklar tıpkı sahirler gibi doğuştan büyü yapma yeteneği ile doğarlar. Hayvanlar alemi arasındaki ayrım bu kadar keskinken insanlarda neden farklılaşma gösterdiği halen bir tartışma konusudur. Kimileri bu olguyu göstererek Sahirlerin aslında insan olmadığı teorisini ortaya atsalar da bu gerçekçi bir tartışma konusu değildir.
İçgüdüleri ile büyü yaptıkları tahmin edilen yaratıklar arasında ise büyülerin modifikasyonu veyahut gelişimi ve değişimi gözlenmemiştir. Belirli yaratıklara girişilen öğretme çabaları yeni araştırmalar olsa da henüz bir sonuç göstermemiştir.
Canlılar alemi arasında halen tartışma konusu olan iki tür bulunmaktadır.
İlki: Büke veya diğer adıyla Ejderha olarak bilinen canlılardır. Bükeler insanlar gibi kompleks sihirler üretebilirler, sürekli gelişen ve büyümesi hiç durmayan bu canlılar yeterince yaşlandığı zaman insanlarla bile iletişim kurabilir hale gelmektedirler. Bu vakalar bize yaratıkların büyü kapasitesinin Esinti ile değil zeka ile sınırlandırdığını düşündürmektedir.
İkinci: Örümcek familyası büyülü yaratık olarak sınıflandırılmasa da büyüye karşı bir anlayışları ve dikkatleri söz konusudur. Büyüyü ve Esinti'yi görebildikleri düşünülen bu canlılar, bazı büyü kaynaklarından kaçınırken bazılarında toplandıkları gözlemlenmiştir. Ayrıca bazı türler büyü yapamasalar da Esinti'yi bükerek ağlarını güçlendirme gibi ilkel bir büyülü alet yapımı/geliştirmesi örnekleri göstermişlerdir ayrıca Esinti'yi bacaklarını güçlendirmek için kullanarak olağanüstü zıplamalar yapan türleri de görülmüştür.
Aynı şekilde kedi familyasının da büyüye karşı bir duyarlılığı olduğu düşünülse de bununla ilgili somut bir araştırma yoktur. Kedilerin inatçı ve işbirliği yapmaz yapısı böyle deneyleri yapmayı neredeyse imkansız hale getiriyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAHİR [2] - MİRAS
FantasySAHİR - Balamir Efsanesi isimli kitabın devamıdır. Geçmişin sırları ve gömülü kabusları birer birer ortaya çıkarken, Balamir'in dünyaya açtığı savaş başlar. Dünyayı sarsacak kadının intikamı altında, kader hiç tanışmaması gereken insanların iplikler...