"Endişeler yarının kederini azaltmaz ama bugünün gücünü azaltır."
Ormanın güney doğu ucuna doğru izler ortadan kayboluyordu, taştan yapılmış eski bir yollar kesiştiği için yolu takip etmeye karar vermiştik. Ormanın köşesinde dallara takılmış eski bir ağ parçası vardı, üzeri paslanmaya başlamış eski bir metal plaka genç bir kestane ağacına saplanmıştı. Adanın bu kısmı uçuruma açılan bir çayırlıktı ve bu uçurumun biraz yakınında eski bir kulübe vardı.
"Odmund orada!" Asger eliyle Kulübenin bahçesini gösterdi, Reis dizlerinin üstüne çökmüş ve ellerini kavuşturmuş şekilde karşısında duran adama bakıyordu.
Yağmurdan çok anlaşılmıyordu ama karşısında dikilen adamın iri yarı biriydi, üstünde büyük sade bir kürk vardı, devasa çizmeleri çamurla kaplanmıştı. Yüzünden soğuk bir ifadeyle elinde deri yüzme bıçağı tutuyordu.
Büyü işaretini çiziğ ileri doğru sıçradım, adamı bileğinden yakaladığım gibi omuz vurup yere devirdim. İri yarı adam yere devrildiğinde tekrar büyü yapmak için parmaklarımı birleştirdim o sırada büyük bir beden bana çarpıp beni yere yuvarladı. Hızla ayağa kalkıp baktığımda karşımda iki kuyruklu devada gümüş kediyi gördüm. Bügem'in hayvanı neden bana saldırıyor diye telaşla etrafıma baktım.
"Ryita dur." Bügem kulübenin arkasından çıkıp ellerini kaldırdı. Devasa kedi hızlıca Bügem'in yanına gidip ona sürtünmeye başladı, boyu belinin iki karış yukarısına geliyordu.
"O adam, Odmund'un oğlu."Adam tekrar ayağa kalktı soluk mavi gözleri ruhsuzca bana bakıyordu, sanki ince bir buz çizgisi gibiydi. Çamurla kaplanmış kara saçlarını iki yana ayırdı ve yavaşça bıçağını çizmesinin koncuna yerleştirdi, daha sonra Odmund'a doğru yürümeye başladı. Tekrar ellerimi hazır ol konumuna getirdim.
"Niyeti kötü değil." Bügem eliyle yandan koşan Asger'in de durmasını işaret etti.
Adam, Odmund'a koluyla destek olup ağır adımlarla kulübeye doğru taşımaya başladı, Reis Odmund ise ifadesiz bir suratla yere bakmaktan başka bir şey yapmıyordu.
"İstiyorsanız yağmur dinene kadar kalabilirsiniz." Adam duygusuz bir sesle konuştu, sesi ince ama hırıltılıydı.Kulübe'ye ilk girdiğinde seni karşılayan şey büyük bir dolaptı, üstü raflarla çevrili olan dolabın içinde onlarca kavanoz vardı. Kavonozların içinde çeşitli şifalı otlar ve turşular vardı. Yoğun bir nem kokusuyla kaplıydı ve duvarlarına atılmış boyalar çok uzun süre önce akmışlardı, eskiden mavinin bir tonlarında olduğuna inandığım duvarların üzerinde şimdi turuncu renklerde damla lekeleri vardı. Tavanda ise büyük küf öbekleri birikmişti. Yine de kulübenin içi temizdi, basit bir mutfağı vardı, fırının yanına bir yatak atılmıştı on adım karşısındaki duvarda ise büyük bir masa vardı, masanın üstü hayvan derisi parçaları ve kurumuş kan lekeleriyle doluydu. Yakın zamanda bir hayvan temizlendiği belliydi, hemen arkasındaki halı ise şaşırtıcı şekilde temizdi.
"Benim adım Hüvar, bu ormanda avcılık yapıyorum." Adam oturduğu eski fıçıdan eğilerek, yuvarlak siyah işlemeleri olan camdan dışarıyı izliyordu. Yağmur damlaları kulübenin üç camını da sertçe döverken bir anlığına birbirimize baktık.
Kendimizi tanıttıktan sonra kapının kenarında dikilen Asger kafasıyla yatakya yatan Odmund'u gösterdi.
"Baban neden buradaydı?"Hüvar temiz traşlı keskin çenesinin üstünde elini gezdirdi, oturmasına rağmen hala çok iri gözüküyordu. Bu özelliğini Odmund'dan almış olmalıydı.
"Bilmiyorum. Yağmur kurduğum kapanları mahvetmesin diye ormana giderken onunla karşılaştım." Hüvar konuşurken ikinci bir gaz lambası yakmıştı, biçimli suratı şimdi daha net gözüküyordu, gerçekten Odmund'a çok benziyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/351185279-288-k990885.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAHİR [2] - MİRAS
FantasySAHİR - Balamir Efsanesi isimli kitabın devamıdır. Geçmişin sırları ve gömülü kabusları birer birer ortaya çıkarken, Balamir'in dünyaya açtığı savaş başlar. Dünyayı sarsacak kadının intikamı altında, kader hiç tanışmaması gereken insanların iplikler...