"Dukkha"
Yelbegen vakasından "elli dört" ay önce...
Nefesimle çıkan duman, eski toprak tasta duran sıcak suyun dumanıyla karışıyordu. Bütün parmaklarımı ısıran soğuğun yavaş yavaş bütün vücudumu ele geçirip uyuştuğunu hissediyordum. Eski çamaşır çitisine kıyafetleri daha da hızlı sürtmeye başladım, çıkmayan kan lekeleri için tekrar sıcak suyu çite ile kıyafet arasında gezdirerek döktüm. Tekrar sanki hıncımı almak istiyormuş gibi sürtmeye başladığımda tanıdık bir ses beni uyardı."Yırtılırlarsa İffa bizi gebertir."
Sesin kaynağı Everest'ti buraya geldiğimde edindiğim ilk dostlardan biriydi. Kısa boylu, pembe güzel yanakları olan balık etli bir kızdı. Güçlü ama narin bilekleri vardı; neredeyse bir saattir burada çamaşır çitilememize rağmen halen yorulmamıştı ve ilk dakikadaki gücünden bir şey kaybetmemişti. Soğuk da onu etkiliyormuş gibi durmuyordu. Arada dalgalar gibi yoğun esen soğuk rüzgar kıvırcık saçlarını bir anlığına bile sallamıyordu, sadece çitilerken hafifçe ileri geri giden vücudu ile sallanan saçları bir kalıp gibi hareket ediyordu. Bu bana garip gelmişti ve uzun süredir izliyordum, onun aksine benim saçlarımın uçları çoktan buz kesmeye başlamış ve parçalanmış kırıklar kafamım dört bir yanına dağılıp bir çalıya benzemişti. Önceleri bunu dert etmezdim ama İffa'dan sürekli, her daim güzel görünmemiz gerektiğine dair azar yemekten bıkmıştım.
"Neden bunu dışarıda yapmak zorundayız?" Cümlemin ortasında üşüyen vücudumum dişlerimi birbirine vurmaya başlamıştı bile, çıkan takırtı sesleri arasından dediklerim zor anlaşılıyordu.
"İffa içerinin kokmasını istemiyormuş." Everest bir an çitilediği tuniği kenara koyup dudaklarını büktü, tırnağı ile tuniğin kenarını iyice kazıdıktan sonra konuşmaya devam etti. "Eskiden balkonun etrafını sunta ile kapatmışlardı, son fırtınayla beraber uçup gitmiş olmalı."
"Şahane." Alayla sırıtmaya çalışsam da soğuktan kurumuş dudaklarım acıyla çatlamaya başladığı için bundan hemen vazgeçtim, kenarda duran sıcak sudan bir yudum alıp dudaklarımı ıslattım. Bana nedense bambaşka bir hissi hatırlatmıştı; bir süre öncesinden kalma anılar.
"İnsanlar geçmişi kadar vardır; geçmiş bize yol gösterir, bize verdiği tecrübelerle geleceği aydınlatır... Ama dikkatli olun geçmiş bağımlılık yapan bir ilaç gibidir. Sizi kollarına bir defa düşürdüğünde sürekli daha fazla istersiniz, daha fazla aldıkça zehirlenmeye başlarsınız." İffa'nın bize ilk derste söylediği sözler bunlardı. Düşünüyorum da arada bir kendimi geçmişe dalarken, eski anılarımı hatırlarken buluyorum. Yine de hiçbir zaman geçmişi hatırladığım bir anı hatırlamıyorum. Oturup geçmişi düşündüğüm anlar hiçbir zaman aklıma gelmez, belki de onlar gerçekten var olan zamanlar değillerdir. Onun yerine daha da geçmişteki daha büyük bir anıyı besleyen ufak yemlerdir. Bir anımızı her düşündüğümüzde onu daha da besleyip büyütüyoruz; bu isterse acı dolu bir trajedi, isterse sevgi dolu mutlu bir hatıra olsun. Ne olduğu fark etmeden git gide büyüyüp sırtımıza kambur bir yük gibi oturuyor, farklı şekillerde bizi zehirliyor... Yine de bazı zamanlar onlara sırtımızı yaslamamız gerekiyor, boş bir kalıba dönüşmemek için yürüdüğümüz bu tehlikeli ipte nasıl yürüneceğini asla öğrenemiyoruz.
Bence en zalimleri mutlu anılarımız, en karanlık zamanlarda sarıldığımız hislerin yokluğu pek çoğumuzun kanını aç gözlülükle emen sülüklere dönüşüyor. İnsan tatmadığı şeylerin yokluğunu hissedemezken. Kalıcı olarak kaybettiğimizi bildiğimiz şeylerin acılarını sonsuza kadar sırtlanmamız gerekiyor. Belki de bu yüzden ölümden bu kadar korkuyoruz, ölecek olmanın gerçeğinden çok sonsuz şehvetimizin yok oluşuyla. Asla tatmin olmayacağımıza derinlerde bir yerlerde emin olarak. Bu korku beni buraya getiren güdüydü, uzun süredir görmezden geldiğim bu ağırlıktan kurtulma istediğim. Hiç var olmamış anılardan gelen yük.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAHİR [2] - MİRAS
FantasySAHİR - Balamir Efsanesi isimli kitabın devamıdır. Geçmişin sırları ve gömülü kabusları birer birer ortaya çıkarken, Balamir'in dünyaya açtığı savaş başlar. Dünyayı sarsacak kadının intikamı altında, kader hiç tanışmaması gereken insanların iplikler...