"Son dilek..."
Villanın büyük malikanesi üç katlı bir yapıydı, ahşap dirseklerden ve taşlardan oluşuyordu. Kuzeyli evlerini andıran yuvarlak ahşap kütüklerden geniş bir çatısı vardı. Bu kütükler daire şeklinde kazınmış ve iki köşesine yeni gibi duran temiz camlar yerleştirilmişti. Camların üstünde yıldız haritasını andıran işlemeler vardı, çatıya kazınmış iki camın da baktığı oda aynıydı. Tahta korkulukları olan ana salondaki basamaklardan çıktığında sola doğru giden, üç büyük camın olduğu koridorun sonundaki ek taştan basamaklar buraya çıkıyordu. Basamaklar çatı katı odasının alçak, bronz işlemeli kapısına yaklaştıkça daralıyor, sanki bir mağaranın içinden geçiyormuş gibi hissettiriyordu.Odanın içi gün içinde tamamen aydınlıktı yine de yerden destekli üç büyük şamdan odanın üç köşesine yerleştirilmişti. Altın halkalarla kaplı tutaçlarının üzerinde yeni ve temiz mumlar vardı. Beyaz ipekten bir çarşaf yere serilmişti, iki camın da hemen altında doğrudan güneş görmeyen yerlerde üst üste konulmuş ve demir dirseklerle birbirine bağlanmış raflar vardı. Odanın kapıya göre karşı tarafında taştan bir masa vardı, masanın tek ayağı diğerlerine göre daha küçüktü ve altına kitap koyarak dengelenmişti. Çatlaklar ve farklı renklerde lekeler ile dolu masanın üstünde simya için kullanılan damıtma aletleri vardı, hemen yanındaki eskiden kapısı olduğunu düşündüğüm büyük gardırobun içi farklı renklerde şişelerle doluydu. Gardıroba sonradan yerleştirilmiş rafların da üstünde benzer lekeler ve kalın bir toz tabakası vardı. Kapının hemen köşesinde yuvarlak, kırmızı kalın kumaşlarla kaplanmış alçak üç tane koltuk vardı. Yan yana dizilmiş koltukların tam karşısında ise bir operasyon masası vardı. Masanın yanında ise yüksekçe, dirseklikleri olmayan siyah bir koltuk vardı. Koltuğun sırt tarafı dik değil, beş karış kadar aşağıya doğru eğimliydi.
Siyah koltuğa oturdum, sırtım beklediğimden daha alçakta olduğundan bir an düşecekmiş gibi hissettiğimde ayaklarımı havaya kaldırdım.
"Yapacağımız şey Frej'li kabilelerin dövme sanatına benzer bir işlem." Orion'un erkek yardımcısı kalın ve kısık sesiyle konuştu. İnce çenesinin hemen altında, kalın boynunun başladığı yerde rünik dövmeleri olan bir erkeğe kıyasla kısa boylu ama geniş omuzlu bir adamdı. Hayat doluydu ve sürekli parlak dişleriyle gülümsüyordu, kara teninin göz altlarında büyük ve geniş kırışıklıklar vardı.
Adam taş masanın üstüne yerleştirdiği geniş kasenin içinde duran acı kokulu şeffaf sıvının içine damlalıkla parlak yeşil bir sıvı damlattı. Hemen köşede duran diğer yardımcıya kıvrımlı ve kalın ucu olan gümüşten bir iğne uzattı.
Diğer yardımcı kadın da siyahi adamla aşağı yukarı aynı boydaydı. Açık buğday rengi bir teni ve kestane rengi beline gelen saçları vardı, uzun saçlarını iki karış aralıklarla pembe kurdeleler ile bağlamıştı. Kalın kurdeleler büyük fiyonklarla bağlanmıştı ve her yürüdüğünde sallanarak, kanat çırpan kelebekleri andırıyordu.
Kadın hızlı adımlarla iğneyi alıp şamdanın üzerinde duran mumda ısıtmaya başladı. Bir anlığına vücuduma kızgın iğne sokulması fikri beni korkuttuğu için gözlerimi irileştirip kadını izlemeye başladım. Kadının dudakları içten bir gülümsemeyle aralandı, zümrüt yeşili gözleri şefkatle bana bakıyordu."Korkacak bir şey yok, doğrusu birazcık yanın yanacak ama sabit durman lazım. İstersen acıyı azaltacak bir şeyler verebilirim." Kadının sesi ince ve yumuşaktı. Yüksek sesle konuşsa kulakları tırmalayacak kadar inceydi ama tonuna eklediği yumuşaklık bunu kırıyordu.
Acıdan aslında çok endişem yoktu ama sabit duramazsam her şeye baştan başlamamız gerekeceği korkusundan onaylar anlamda kafamı salladım.
Hemen yanımda duran kase, adam karıştırdıkça yeşil bir renge bürünüyor ve hafifçe parlamaya başlıyordu.
Kadın bir süre ısıttığı iğnenin ucuna bakıp daha sonra iğneyi hızlıca içi su dolu bir bardağın içine bıraktı. Tam arkamda dolayısıyla görüşümün dışında kalan damıtma masasına doğru yürüdü, iki dakikalık cam şangırdaması ve takırtı sesleri ardından yanıma gelip ufak bir bardağın içindeki tatlı kokulu sıvıyı bana uzattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAHİR [2] - MİRAS
FantasySAHİR - Balamir Efsanesi isimli kitabın devamıdır. Geçmişin sırları ve gömülü kabusları birer birer ortaya çıkarken, Balamir'in dünyaya açtığı savaş başlar. Dünyayı sarsacak kadının intikamı altında, kader hiç tanışmaması gereken insanların iplikler...