Bir Deri Kayış

16.3K 1K 84
                                    

Alparslan belindeki deri kayışın tokasını çözdüğünde savrulan kayışın metalik kısmı merdiven korkuluklarına çarpmış,apartman boşluğunda sesini çınlatmıştı.
Aral aceleyle kapattığı kapıyı yine aynı acele hareketlerle geri açmıştı.
Alparslan'ın belindeki kemer elinde sallanıyor,metalik toka kısmı merdiven korkuluklarına çarptıkça apartman boşluğunda yankı yapıyordu.

"Dur !"diye gürledi Aral.
İrileşen yeşillikleri telaşla Alparslan'ın yüzüne konuşlanmıştı.
Şakaklarından alnına uzanan uzun ince bir damar vardı ve adeta derisinin altında kabartı halinde belirmişti.
Fırtına grisi renkteki gözleri puslu bir lacivert rengine bürünmüştü.
Burun yatakları iki yana şişe gibi açılmıştı o kadar öfkeli nefes alıp veriyordu ki kırmızıdan tahrik olan bir boğanın öfkesi bile anlamsız kalırdı.
Komple matadoru bitirmeye odaklı bir boğanın düello öncesi toprakta eşelenme hissini anımsatıyordu.

Alparslan merdivenleri uzun adımlarla ikişerli tırmanırken Aral yeniden "Dur!"diye ikaz etmişti.
Alparslan onu duymuyor,duyuyorsa da duymazdan gelmeyi tercih ediyordu.
Eline doladığı kayışla yukarı çıktığı vakit Aral cılız bir inilti kopardı.

"Benim yüzümden onları dövmeyeceksin çünkü daha da takıntılı olurlar bana !"
Aral merdiven basamaklarına adımlasa da Alparslan onu küçük bir çocuk gibi yakalarından kavramıştı.
Tek eliyle yakasından ittirdiği oğlanı evinin içine geri ittiğinde cevapsız bırakmıştı.

"Sikik kapını kilitle."diye fısıldadı Alparslan. Koyulaşan harelerini oğlanın gözlerinde kısacık bir an gezdirmişti. Demir kapıyı oğlanın suratına "küt"diye kapatırken sesi tok sesle yankılanmıştı.
"Ve ayak altımda dolanma."

Aral , Alparslan'ın arkasından bir küfür savurmuştu.
Kahramancılık oynamaya da köprü vazifesi görmeye de ihtiyacı yoktu o an.
Alparslan karşına alıp tane tane açıklamaya yapabileceğin kapasitede bir adam değildi.
O ancak ve ancak gürültüden,patırtıdan,yumrukların sert rüzgarlarından anlardı.
Aral evinin kapısını sertçe kapattığında duvar dibine sırtını yaslayıp,çökmüştü.

Tek istediği başını sokacak sikik bir dört duvar bulmaktı.
Kendi yıkımını kendi toplayabileceğine o kadar inanmıştı ki bu ahraz mentaldeki laftan anlamaz sözde ağır abilerin kucağına düşeceğine hiç olanak vermemişti.
O sadece "Günaydın komşu!" ya da "İyi akşamlar komşu!" diye çağırıp akşamdan sabaha selam verip geçeceği insanlarla dolu bir yer bulma arzusundaydı.

Siktir ! Aşure getirdikleri zamanları geri planda tutarsak,komşular kimin sikindeydi ki?
Büyükannesinin apartmanında büyücü yengesi,kokona halaları ve askerlik anılarını anlatmaya yer arayan dedesiyle yaşasa bundan çok daha steril ve kesinlikle çok daha kafa rahatlığına erişebilir bir halde bulunurdu !

"Burası kocaman bir ucube şov!"diye tısladı kendi kendine.

"Bak Alparslan,senin bu piçlere dayak atman seni onlardan iyi bir adam kılmıyor. Bak Alparslan sen onlara ceza kesince onlar da bana misliyle ceza kesmek için devam edecek...."
Bu cümleleri işitse de idrak edebilecek bir Alparslan yoktu zira karşısında.
Tek bildiği yumruk savurmak,birilerinin canını yakmak ve küfür etmekti.

"Sikimde değil!"
Aral kendine bir kahve yapmak üzere mutfağa adımlamıştı.
Filtre kahve makinesinin "pıtttt pıtttt"sesiyle burnunu çekmiş,hırkasının ucuyla oynamaya devam etmişti.

Burası kıyamet yeriydi.
Üst kattan gelen sesler, kapıların çarpma sesiyle başlamıştı.
Kambersiz düğün olmaz gibiydi ve üç beş adet erkeğin gür sesi birden apartmana dolduğunda Aral bir küfür daha savurdu.

Bilen bilirdi mutfak dolaplarındaki üçüncü çekmece abur cuburlar,poşetler,gereksiz envanterle dolu bir noktaydı.
İlk çekmece nizamlı ve hizalı bir biçimde çatal kaşık takımları ile doluydu.
İkinci de ise mutfak araç gereçleri mevcuttu.
Üçüncü çekmece ise ilk ikiye ayrılmayacak kadar gereksiz ,atılmayacak kadar kıymetsiz şeylerin istifleme noktasıydı.

Aral sinirle üçüncü çekmececeyi savurduğunda duygu durumu tam olarak buydu.
Mutfaktaki 'bir ara lazım olur ' gereçleriyle dolu üçüncü çekmece gibiydi....

Lavanta kokulu çöp poşetlerini hırsla cırt cırt yerlerinden ayırdı.
Kahvesini avuçlamıştı.
Lavanta kokulu mor battal boy çöp poşetlerini hırsla savurdu.
Pelerin savuran bir çizgi roman karakteri değildi,o ruh hastası yazarının bitmiş mürekkepli kaleme "hoooh" yaparak alın yazısını yazmaya çalıştığı sefil bir karakterdi.
Sanki Rus Edebiyatı karakterleri gibiydi hatta.
Bir palto almak için aylarca çalışan sefillikleri nasılsa Aral da iki gram mutluluk için ekstra çaba sarf etmeliydi!

"Hayra vesile ol desen olmaz orospu çocukları!"diye gürledi.

Aral hüzünle balkonundaki rengarenk toplara bakındı.
Çorap içine sokuşturduğu pijama altını düzeltip hüzünle burnunu çekti.
Bunları çöp poşetlerine doldurup yakınlardaki kreşlerden birine verecekti.
Ya da kreşler kabul etmezse ,oyun parkına bırakacaktı.

Çocuklar rengarenk topları eğlenceli, oynamaya değer ve mutluluk verici bulabilirdi.
Aral anlamını bilmese balkonundaki top havuzunun içine çocuklar gibi atlayıp ,hayali bir denizde yüzüyor gibi yapabilirdi.
Anlamı çok kötüydü.
Yoksa...

"Siktir et..."

Aral buz gibi balkonunda rengârenk topların arasına gömülürken eline doladığı lavanta kokulu çöp poşetine boş bir bakış yolladı.
Bir yandan ayaklarını sallaya sallaya top havuzunu ileri geri ittirirken diğer yandan kolunun altında gelgit yaparak topları deviriyordu.
Eğlenceli sayılırdı.
Yukarıdaki küfür ve bağırış sesleri ,can yanması kaynaklı inilti seslerine dönüşürken Aral huzurla gözlerini yumdu.

Bir yandan topçuk havuzunu rengârenk bir okyanus olarak hayal etti diğer yandan bu saçmalıktan kurtulmak için poşetlere doldurdu.
Buz gibi bir ayazda balkonunda top havuzunda debelenen oğlanı biri görse meczup derdi muhtemelen.
Bazen insan kendini meczupa vurmadığı vakitler mecburiyetler altında boğulabilirdi.
Deliliğe oynamak,tamamen deli olduğunu göremeyecek kadar şuur kaybetmekten çok daha iyiydi.

Kahvesinden "hüppp"diye bir nefes alıp toplarlıyla ilgilenmeyi sürdürdü.
Yukarıdan cam kırıkları,kapı çarpma ve küfürler yoğunlaşırken komşuların korku dolu fısıltıları geceyi sarıyordu.

Balkonunda sigara içen yaşlı çiftin dedikodusuna kulak vermişti Aral.

"Bunlar kardeş gibi oğlanlar,kavga etmezlerdi ki."diye mırıldanmıştı sigaradan sesi toklaşmış yaşlı kadın.
"Kardeş kardeşe öyle vurur mu.."

"Elleme hanım,karışma. Kız mevzusudur."demişti pencereyi kapatan kocası telaşla.
"Yat hadi Allah rahatlık versin."

Topların içinde debelenen ve dudaklarında süt izi kalmış Aral küçümser bir bakışla gözlerini devirmişti.
"Alparslan'ın aşık olacağı kız olacağına git kendini kanalizasyona at daha iyidir."
Aral yüz ekşitip derin bir nefes verdi.
"En azından kanalizasyondan kurtulma şansın var,bu şiddet meyilli ruh hastasının elinden kurtuluş da olmaz..."

Yeni Oğlan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin