"Güzelim?"
Aral aceleyle taksiye atlarken bir yandan da telefondaki Hakan'ı yanıtlamaya çalışıyordu. "Günaydın Hakan,nasılsın ?"diye başlamıştı Aral cümlesine. İçinden kendine biraz sövmemiş değildi. Geldiğinden beri kıçını kaldırıp bir türlü otobüs kartı çıkarmaya gidememişti ve her yere taksiyle gide gide parayı şimdiden sıfırlar duruma gelmişti. Bir an önce kart alması gerekliydi ve otobüs güzergahını da dolmuşların saatlerini de kavraması elzemdi. Bugün çarşıya inmek gibi bir çılgınlık yapmaya karar vermişti.
"Neredesin sen? Dışarıda mısın ses geliyor."
"Taksideyim."diye mırıldandı Aral. "Sana geleyim mi? Müsaitsen tabi."
"Benim ufak bir işim çıktı yavrum kahvaltı planı iptal oldu."diye yanıtlamıştı Hakan. "Sen niye taksiye bindin ki? Ben seni evden alırdım."
"Yok gezmiş oldum hem."diye mırıldandı Aral heyecanla. "Şey ne zaman buluşuruz,o saate kadar eksikleri tamamlayayım ben de."
"Bir daha tek çıkma."diye buyurmuştu Hakan. "Yorulma taksiyle,ben götürürüm."
"Sağol,saat kaçta gelirsin sen?"
"Bir saate kadar bitecek işim. Ödeme almaya uğradım bir mekana,boş ver. Sıkıcı iş mevzuları." Hakan derin bir nefes vererek "Özledim bu arada."diye sıkıştırmıştı cümlenin içine.
Aral pembeleşen yanaklarıyla birlikte gözlerini süzerken istemsizce içindeki kıkırtıyı bastırma savaşı veriyordu. Şuan EsEs formalı,pala bıyık,sigara kokulu amca arka koltukta kikirdeyen bir süslü oğlan istemeyecekti muhtemelen.
"Ben de ama daha fazla."diye fısıldadı Aral. "Dün geceyi düşündüm sabaha kadar. Her neyse,telafisi için sözüm var. O halde ben alışveriş merkezine uğrayacağım,bir kaç parça eksiğim var ve...."
"Ne eksiği ?"dedi Hakan. "Ben gelince alırım,yorma kendini."
"Eve alacağım bir şeyler. Çok boş duvarlar falan bir de İstanbul'da bırakmışım kazaklarımı ve..."
Aral taksinin ortasında hıçkırarak ağlamamak için kendini zor tuttu. Turuncu kazağım diyecekti. Tıpkı Simba sarmanı renginde,turuncu bir portakala benzeyen kazağım diyecekti. Onu unutmuştu ve sıcak tutan bu enfes kazağı Yavuz'un evinde Simba ile ilelebet kaybetmişken aklına geldikçe başından aşağı kaynar sular dökülmesine engel olamıyordu.
Sikik kazak geri gelebilirdi. Binlerce mağazadan satın alınabilirdi.
Lakin Simba'nın "mırrr" sesi ile iri yeşillerini ona dikmesi bir daha insanoğlunun başına dünyada rastlanması güç bir mucizeydi. Onun somon kokulu ağzıyla uyanmaktan şikayet etmeyi de özlüyordu,kedinin gece üç sularında ayarsızca cinli gibi davranışlarına alay etmeyi de özlüyordu.
"Bebeğim?"diye mırıldandı Hakan. "İyi misin,nereden geçiyorsun sesin kesildi."
"Ben iyiyim,seni bekleyeceğim."dedi Aral tebessümle. "Yemek yiyim mi sensiz? Kahvaltı yapmadım."
"Bir mekan var, adres vereyim oraya geç,hazırlatayım sana. Ben gelene kadar kahvaltını et birlikte bir şeyler içelim."
Aral gözlerini kısarken "Dur!"diye mırıldandı. "Durur musun abi köşede.."
"Aral?"
"Seni arayacağım Hakan,mekanı konum at."diyen Aral telefonu hızla kapatırken taksici ani frenle durmuştu.
Ara sokaklardan birinde Alparslan'ı görmeyi beklemiyordu Aral. Kabanı omzunda sokağın başında tespih çekerek durmuş olan Alparslan,dükkanın önündeki sandalyelerde oturmuş diğer esnafla çay içiyordu. Aral gözlerini devirirken "Kart geçiyodu dimi abi..."diyerek taksicinin küfürbaz bakışlarına maruz kalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Oğlan
RomanceSiteye yeni taşınan çocuk kesinlikle "toptu" ve uğraşacak birilerini arayan semtin ağır abileri afilli bir iddiaya tutuşmuştu. Kesinlikle onun top olduğuna hemfikirlerdi. Geriye kalan tek şey kanıtlamaktı.