Yarısı buz gibi soğumuş kahve fincanı masanın ucunda sallantılı halde duruyordu. Aral o sabah yediye kadar fink atan gözleriyle boş bir diziye başlamıştı. Bazı geceler anlık olarak ses yapsın diye açılan daha sonrasında bir daha yüzüne bile bakmayacağı tarzda bir dizi bulmuş Netflix kendi halinde oynatmaya devam ederken sabah yedi güneşinde sızıp kalmıştı. Ta ki saat on bir sularında yukarıdan tabak çanak sesi gelene kadar.Hani yorgun ve aç geldiğin bir okul akşamında bütün apartmanı enfes bir kızartma kokusu sarardı ya böyle...Heyecanlanmamak gerekirdi zira muhtemelen o koku komşu teyzenin eve aitti,sizin evde sebze yemeği pişmiş olurdu katiyen. Aral tıpkı bu nostaljik his burun ucunda sallanarak uyandığında istemsizce yutkunmuştu.
Yukarıdaki biber ve patates kızartması eşliğinde apartmanı saran sucuklu yumurta ve çıtır böreklerin kokusuyla derin bir iç çekti. Kesinlikle Alparslan'ın yerinde olsa TLC'nin Ağır Yaşamlar belgeselinde Aral bir numaralı başrol alabilirdi. Alparslan ise bunca yemeğe karşın fit ve kaslı kalabiliyordu. Çatal bıçak sesleri ile birlikte uykusundan uyandığında yerinden zıplamıştı. Dış kapının açılma sesi ,Alparslan'ın kahvaltıyı es geçtiği anlamına geliyordu.
"Demek sevdiceğinle yiyeceksin."diye mırıldandı Aral kendi kendine.
Alparslan asansöre binmeden Aral ona gıcıklık olsun diye üstteki asansörü o daha binmeden alt kata çağırmıştı.
"Günaydın komşu."diye seslenmişti postallarını bağlayan Alparslan'a.
Alparslan ona cevap dahi vermeye tenezzül etmezken Aral sevimli bir gülüşle fincanındaki buz tutmuş kahveden uzun bir "hüp" çekti. "Günün en önemli öğününde bana eşlik etmek istersen kahvem var."diye yanıtladı Aral bu sessizliği.
"Sabah sabah rüyanda beni mi gördün."diye mırıldanmıştı Alparslan.
Siktir.Aral onun ilk buluşmaya giderken çoraplara sokuşturulmuş eşofman altı,kolları çıkık sweatshirt ve şişme mont falan giyeceğine o kadar emindi ki karşısındaki Alparslan'ı gördüğünde inceden bir şaşkınlık tüm ifadesini ele geçirmişti.
Slim ve tüm vücudunu saran enfes bir gömlek giymişti. Omuzlarına attığı kaban omuzlarını ve sırtını o kadar heybetli göstermişti ki neredeyse daha da genişlemiş gibi duruyordu. Hoş ve jilet gibi pantolonu,gıcır gıcır simsiyah postal botları geleceğinden daha parlaktı. Boynundaki zincir yine oradaydı. Göğsüne kadar açık düğmelerin arasında varlığını belli ediyordu,elindeki zümrüt rengi tespihi savurup duruyordu.
Aral'ın gözleri irileşip,tek kaşını havaya kaldırarak onu süzmekten geri duramamıştı.
"Vay."dedi Aral dudakları arasından bir ıslık savurup. "Kaynar su gibisin hem akıyorsun hem yakıyorsun Alparslan."
Alparslan fırtına grisi renkteki gözlerini oğlanın irileşmiş yeşilliklerinde gezdirip "Hasbinallah."diye mırıldanmıştı. "Sal şu asansörü amına koyayım,sana minnet edeceğime merdiven inerim daha iyi."
"Bayram değil seyran değil."dedi Aral dudak ısırıp. "Neden süslendin bu kadar?"
"Keyfim istedi."
Aral yanından geçip giden adamın kolundan kavramış ve alaylı bir gülüşe onu süzmeye devam etmişti. Saçlarındaki kusursuz şekilden bugün için epeyce özen gösterdiğine yüzde yüz emindi. Aral gözlerinde belli belirsiz bir parıltıyla Alparslan'ı tepeden tırnağa süzmeye devam ediyor,bu durum Alparslan'ın kaş çatmasına neden oluyordu.
"Böyle olmaz."diye fısıldadı Aral parmaklarını Alparslan'ın gömlek yakasında gezdirerek. "Kızlar ,bağrı açık sokak serserilerini sevmez."
Aral'ın elleri Alparslan'ın boyun zinciri üzerinde gezinirken irileştirdiği yeşillikleri düğmelerine kaymıştı. "İlk randevudan kızlardan tam puan almak istiyorsan,düğmelerinin sadece birini açık bırak. Sonra kız devamını açmak istesin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Oğlan
RomanceSiteye yeni taşınan çocuk kesinlikle "toptu" ve uğraşacak birilerini arayan semtin ağır abileri afilli bir iddiaya tutuşmuştu. Kesinlikle onun top olduğuna hemfikirlerdi. Geriye kalan tek şey kanıtlamaktı.