"İnsanız arada bir dengemiz şaşabilir..."
Aral telefonla konuşmak üzere kendine en sertinden güzel bir kahve demlemişti. Elindeki gülle oynamadan edemiyordu. Gülünü o kadar çok seviyordu ki neredeyse Küçük Prens'in gülü ile eş değer seviyordu.
"Gülü senin için bu kadar önemli kılan şey, ona harcadığın zamandır."
Zihninde yankılanan satırlarla birlikte gülüne bir öpücük kondurup,onu bardağın içine koydu. Ona çok güzel bir vazo ayarlayacaktı. Hakan yolda durmuş,çiçekçiye girmiş ve devasa bir buket kırmızı gülü kucağına yerleştirivermişti. Aral o an en az kucağındaki güller kadar kırmızı hale gelmiş,utancından allanmıştı. Eve gelip ona su ayarlamaya çalışmak ,bir yandan kahve demlemek ve Çiko'yu aramakla meşguldü.Gülü kendisiyle birlikte adeta seyahat ediyordu. Ellerinden bırakmaya kıyamıyordu. Koklayıp,öpüp duruyordu.Tıpkı Hakan'ın yol boyunca onun yanaklarına kondurduğu öpücükler gibi o da güllerini durmaksızın koklayıp öpüyordu.
Boktan,aldatıldığı,geceleri yatakta tek kaldığı o lanetli ilişkiden sonra adeta bir peri masalı altın tepside önüne sunulmuştu. Aral bunu hak edecek ne yaptığını bile bilmiyordu.Gerçek anlamda bulutların üzerinde süzüldüğü ve yumuşacık bir hisle karnının ılıdığı hissi çok seviyordu. Özellikle harcanan zamanın hiçe sayıldığı bir ilişkide halı gibi ayaklar altında olurken bir anda baş tacı olmak bütün dünyasını iyi anlamda sarsıvermişti.
Gülünü balkona yerleştirirken eğilip biraz daha öptü ve kulağını tırmalayan yüksek müzik sesine gözlerini devirdi. Alparslan.Üst balkonunda peyniri,rakısı,afillisinden son ses Kibariye müziği ve kan çanağı renginde fırtına grileriyle orada pinekliyordu. Üç numara saçlarını kapşonla kapatmıştı,kaşındaki derin çizik,parmakları üzerindeki dövmeler ve dudak kenarında tembelce sallanan sigarasıyla oturuyordu.
Aral kahvesini yudumlayıp Çiğdem'i aramıştı ve Çiğdem heyecanla telefonu açtığında ilk sözü şu olmuştu ;
"NASIL GEÇTİ ?"
"Müsait misin?"dedi Aral kızın heyecanlı sesine sırıtarak.
"Evet evet,bekliyordum bende aramanı."
"Fevkaladenin fevkinde."diye yanıtlamıştı Aral. Balkonuna pinekleyip bacaklarını sandalyeye uzandırmış ve çiçeklerini okşamaya devam etmişti. "Resmi olarak artık bir enişten var. Ve resmi olarak sevgili olduğumuzu tescilledik.
"Yattın mı?"
"Yattık."dedi Aral alayla. "Enfes bir şeydi."
"Hadi ya. Hızlı oldu bence. Bıkmasın ?"
"Benden mi ?"dedi Aral tersçe. "Dünyanın en romantik adamı falan olabilir,Prens Charming gibi bir adam. Tam umudu kesince beşinci günün şafağında gelen Gandalf..."
"Sarumandır o. Gandalf olsa duramazsın."diye gürledi üst kattan Alparslan. Sesi bile anason kokuyor,sarhoşluğu buradan işitiliyordu.
İşte bir söz vardı ya nereye dönersen dön götün hep arkandadır,ha. Nereye oturursan otur,kıçın hep seninle olacaktır. İşte dünyanın en güzel gününü yaşasan da Alparslan bir şekilde komşundur ve mahvedecektir mottosu hakimdi! Aral gözlerini devirip Çiğdem'e odaklandı.
"Çiko? Neyse lazanya yemeye gittik,bana çiçek aldı. Sonra birlikte Ankara'ya gideceğiz bir hafta falan. Tatile gitmek istedi."
"Aral."dedi Çiğdem durgunlukla. "Şuan işim var sonra konuşalım mı?"
"E,ha. Kusura bakma,sen müsaitim diyince anlattım öyle. Bölmeyeyim ben seni. Dönersin müsaitken."
Aral suratına kapanan telefonla birlikte şaşkınca kalmış fincanı tutan eli de havada asılı duraksamıştı.Yukarıda hala arabeskin dibini sıyırıp içkisine devam eden Alparslan'ın kahkaha sesi yankılanırken Aral gözlerini tekrar devirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Oğlan
RomanceSiteye yeni taşınan çocuk kesinlikle "toptu" ve uğraşacak birilerini arayan semtin ağır abileri afilli bir iddiaya tutuşmuştu. Kesinlikle onun top olduğuna hemfikirlerdi. Geriye kalan tek şey kanıtlamaktı.