Ellerini Uzat

11.7K 826 136
                                    

Uykusundan uyandığında hala Alparslan'ın boynundaydı. Alparslan ise dalgın gözlerle maçı izliyordu. Diline pelesenk olan küfür tam  da olması gereken vakitte yoktu. Beş yemişlerdi lakin sakin tenis maçı izler gibi olağan bir durumu seyreder gibi bakınıyordu ekrana. Alparslan göğsünde uyuyan oğlanın uyanma nedeniyle birlikte bir küfür savurmuştu.

Mustafa kapısız yerden çıkmış gibi hem zile basıyor hem de kapı tekmeliyordu. Aral gözlerini araladığında Alparslan yeniden seslice yutkunmuştu. Uyuyup uyanınca gözleri kızarıyordu. Sanırım sabahları bu bakışı görmek isterdi. Aral kaş çatıp kapıya baktığında maçın son dakikalarıydı. Ercan sertçe bilgisayarın kapama tuşuna bastığında yüzünü ekşitmişti.

"Elek yaptılar bizi."dedi Ayhan huzursuzca. "Benim de kupon yattı."

"Nerde mal mal bahis var ona oynuyorsun."dedi Alparslan içinde tuttuğu laf sokmalarını nihayet diline dökebilmişti. Kuş uykusundaki oğlan uyanınca Alparslan'ın göğsünden kalkmıştı. Alparslan bir anda hissettiği soğuklukla birlikte tuhaf hissetse de Aral gözlerini ovuşturmuş ve geçmişti.

Ercan,Mustafa için kapıyı açsa da umutsuz vakaydı. Kızın ağabeyi hem küfrü basmış hem de Mustafa ekilmişti. Hem maçı izleyememiş hem de maçı kaybetmişlerdi. 

"Ben biliyorum ağa."dedi Ercan. "Seko ekti bizi,sen de yenge diye kafamızı belledin. Ya da Ayhan taze osbir patlattı amına koduğumun ergeni anime kızlardan kafayı kaldırmıyor. O yüzden cenabettik ,uğursuzduk."

Alparslan "Kes."diye mırıldandı. "Hadi herkes eve."

"Alparslan Abim bugün bir garip."dedi Ayhan kaş çatıp. "Ara sıra boğa gibi hır gür sesler çıkardı ama sövmedi. Bir kaç kez siktir çekti. Ama Alparslan Abim için yetersiz küfür stoğuydu."

"Alparslan'ı dansöze götürelim."dedi Mustafa alayla ağzına cips tıkıştırırken. "Alparslan'ın işten beyni pelte oldu,kanka seversinnnn."

Aral huzursuzca elleriyle oynasa da dünyanın en komik şeyiymiş gibi yüzüne umursamaz bir gülüş yerleştirmiş ve çatık kaşlarla dikilen Alparslan'a aldırış dahi etmeden "dansöz" şakasına gülüvermişti. Hiç bir şey olmamış gibi "Duolingo" bildirimlerine sanki çok önemli bir şey gibi göz atmıştı.

Hatta sanki çok önemli birinden mesaj gelmiş adeta "gömülüvermişti." Alparslan dansöz mevzusunu küfürle ve sert bir biçimde kapatırken kendisine bakmayan yeşil gözlü oğlana ters bir bakış yollamıştı.Ayhan ve Mustafa çerezleri mutfağa koymak üzere ilerlerken Ercan da Serkan'ın burada olmayışına söve söve laptopu toplamaya devam ediyordu. Laptopu çantasına atarken bir yandan sövüyor diğer yandan da maçın hakemine hakaretler ediyordu.

Simba devriye gezen bir zabıt gibi sırtını kamburlaştırıp evdeki erkek yığınına "tısss" gibi bir görüntüyle pati ucunda yürüyordu. Göbeği mayalı bir hamur gibi sallanıyordu. Kamburlaştırdığı vücuduyla evdeki erkeklerin sesine "tıss"sesi yapmaya devam ediyor,boş bulduğu koltuğa ilerliyordu.Aral herkes kapıdan çıkmak üzere hazırlığa geçtiğinde yeşillerinin sulanmasına izin vermişti. Her ne kadar herkesin içinde ağlamak istemiyor olsa da kendini dizginlemekte zorluk yaşıyordu.

Bir zar tutmuştu düşeşe gelmesi mucize olurdu.

Alparslan ona eriyordu,bitiyordu. Ona bakarken titreyen gözleri de deli gibi çarpan kalbi de yalan olamazdı. Nefesi dahi kesiliyor,Aral konuşurken ağzının içine bakıyor tek cümlesine kapılıp gidiyordu. Alparslan'ın fırtına grileri meraklı ufak bir çocuğu anımsatıyordu. Saf,masum ve gerçekten güvenini hak edecek bir ufak çocuğu anımsatıyordu üstelik.Daha önce incinmiş ve incitmek harici nasıl oyun oynayacağını bile bilmeyen bir çocuk gibiydi. Kim ona ne yapmasını söylerse onu yapan bir çocuktu. Duyduğu doğruları yanlışları kendine göre hesaplamadan ortaya koyan ufak bir çocuk gibiydi sadece.

Dev cüsseli ve korkutucu bir mahalle abisi gibi dolanması bir şeyi değiştirmezdi.

Aral ona tamamen kalbini emanet etmeden evvel bir şeyden emin olmalıydı. Bu adamın çocuksu kalbi sadece dört duvar arasında mı Aral'ı tanıyacaktı ? Arkadaşlarının yanında misal nasıl olacaktı. Yine bağıran,çağıran kırıp döken bir serseri gibi davranacaktı. Dahası bir "eşcinsel" ithamı duysa surat mı ekşitecekti.

Kendisine bakan kızlarla övünürken karanlık olduğunda Aral'ın yatağına mı girecekti ?

Mükemmel bir heteroymuş gibi gezinirken Aral'ı dört duvar arasında mı sevecekti ?

Bu duygular yalnızca ikisinin bildiği kör duvarlar ya da dilsiz taşlar arasında kalacaksa Aral kendine dair inşa ettiği kişiliğini yine en ufak fırsatta yıkmış hale gelecekti. Bu sevginin tenhada kalmasını istemiyordu. El ele caddelerde gezecek kadar riske atmak değildi zaten kastı,en azından  onun dört duvara hapis bir sevdaya mahkum kalmasına izin vermeyecek kadar onu önemseyip önemsemediğini bilmesi gerekliydi.

Alparslan'ın kasıklarını zevke doyurmuştu.Eğer cidden onu dört duvar arasındaki sevdası olarak belleyecekse şuan "rahatlamış erkekliği" almak istediği hazza sahipti zaten.

Aral "Bir gün ağlayacağım,her gün ağlamayacağım."diye yineliyordu kendine. Toplu birlik "İyi geceler,hayırlı geceler reis,kesene bereket Aral.."diye cümleler yankıladığında Aral seslice yutkundu.

Herkes ayaklanmış,kapıdan çıkmak üzereyken elini usulca Alparslan'ın eline uzatmış,yeşillerini dikmiş ve bütün gün yaptığı  gibi aynı ses tonu,aynı bakışlarla Alparslan'a seslenmişti.

"İyi geceler Alparslan."demişti Aral hafifçe Alparslan'ın elini tutarak. Yine aynı yeşilleri aynı sevimli ve aşık sesiyle dikmişti. Bütün günün aynısıydı.

Alparslan ise elini onun elinden hızla çekmişti bile.

Yeni Oğlan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin