Aral son zamanlarda ekmeklerin üzerine çıkıp Shakira gibi Waka Waka dansı mı yaptığını merak ediyordu. Sanki hacca giden uçağı Amsterdam'a indirme deyimini yerine getirmiş gibi üzerinde korkunç bir basiretsizlik seziyordu. Bunu kendine her şeyin yolunda gittiğini anlata anlata yapsa da aslında hiç bir şeyin yolunda gitmediğini yeni idrak edebiliyordu.
Kendini sürekli başa saran bir video gibiydi. Sahneler ezberindeydi,diyaloglar hatta ve hatta karakterlerin birbirine benzerliği dahi ürkütücü boyutta bilindikti. Filmin sonunu biliyordu,bu sahne daha öncesinde zihnine mıh gibi kazınmamış mıydı zaten? Sanki tüm cevaplarını daha önce verdiği bir sınavın tekrarına kalmıştı. Birbirini tekrarlayan cevaplar veriyordu ve sonucun ne olacağını bilmesine rağmen boş kağıttan yüksek performanslar beklemeyi sürdürüyordu.
Aynı hisle cebelleşiyordu. Bir rüzgar geliyordu,sarsılmaz köklü bir çınar gibi dediği karakterini alabora ediyordu. Kendini ne zaman çok sevdiğine ve sevildiğine inansa içinde bitmek bilmeyen ses onu uyarıyordu "bir şeyler yanlış" diye avaz atıyordu. Buna rağmen Aral her şeyin ne kadar güzel ve tam da hak ettiği gibi gittiğini kendine durmaksızın yineliyordu. Bir şeyi kırk kere söylese de olmayacak şeyler olmuyordu.
Hakan'ın dediği cümle gecelerdir kafasını tırmalıyordu aslında. Sevdiği insanı kıskanmak ,geçmişini ne kadar da olsa duymak istememek herkesin ortak paydası olabilirdi ancak zevkle geçen iniltili bir sevişmenin ardından "Ona da mı böyleydin?"diyerek geçmişte yaşadığı ilişkinin,yatak muhabbetine açılması Aral'ı sonsuz kez irrite ediyordu.Hakan ile neden hep geceleri buluşuyordu? Gündüzleri buluştuğunda neden ya ıssız mekanlarda oluyorlardı ya da ne kadar hep mekanları kapatmış oluyordu ?Özellikle cinsellik mevzusunda Hakan'ın dediği cümleler Aral'ı aşırı derece darlar olmuştu. Aral kucakta olmayı sevdiğini söylese de Hakan bunu fazla "otoriter" bulduğunu söylemişti.
Aral dönüşümlü denememişti,aktif olan kısım olmayı da hiç aklından geçirmemişti ancak "cowboy/girl" pozisyonunda kucak üstünde olmayı bile Hakan bir ego savaşına çevirmişti ki Aral gidip gelip zihninde buna neden bulmaya çalışıyordu.Hakan üstte olmaya her manada takıntılıydı.İstese Simba'yı kırk kez getirebileceğini biliyordu. Aral aslında ondan öyle bir istekte bulunmamıştı. Bunu istemek hakkı da değildi zaten. O hayvan,Aral'ın sorumluluğundaydı ve ondan başka kimse hayvanını getirmek zorunda değildi. Ancak Simba mevzunda bile kafayı Yavuz ile geçmişine bağlayan Hakan artık onu cidden sinirlendiriyordu.
Velhasıl neticede Aral kendine bir ESKART edinivermişti. Bundan sonra yaz dizilerindekiler gibi her yere taksiyle gitmek zorunda kalmayacaktı. Ayrıca Hakan'ın onu alması hoşuna gitse de rahatsızlık duyuyordu.
Kendini bir parazit gibi hissediyordu. Erkek arkadaşı onun için yediği yemeği,suyu bile ödeyen bir parazit gibiydi. Öyle ki otobüs kartı çıkarmasına bile fırsat vermemişti. "Seni her yere ben götürürüm."diyerek ya da taksi çağırmasını isteyerek lafı kondurmuştu. Aral kendini artık tek başına taksi bile çağıramayacak gibi hissediyordu. Asansörde de Serkan ile karşılaştıklarında aralarında buz yelleri esiyordu adeta.
Serkan'ın kaşında patlaklar,dudağında morluklar görünce Aral insaniyet namına ona selam verme ihtiyacı duymuştu. Burnundan kan sızan Serkan'a cebinden mendil uzatsa da hiç beklemediği bir yanıt almıştı.
"Senden yardım veya şefkat dilenen oldu mu,ucube?"
Aral ciddi manada şok etkisi yaşadığını hissediyordu. Ağzını dahi açmamıştı. Serkan zaten yolda selam verdiği bir tip de değildi ancak onu kan revan içinde görünce gerçekten endişelenmiş ve en azından peçete uzatmak istemişti. Bunun karşılığında hakaret duymak Aral da "Ne halin varsa gör."diye mırıldanıp geçmesine neden olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Oğlan
RomanceSiteye yeni taşınan çocuk kesinlikle "toptu" ve uğraşacak birilerini arayan semtin ağır abileri afilli bir iddiaya tutuşmuştu. Kesinlikle onun top olduğuna hemfikirlerdi. Geriye kalan tek şey kanıtlamaktı.