*****
Günler geçiyordu. Okulların açılması yaklaşıyorken, aynı zamanda annemle babamın da boşanacakları gün her saniye biraz daha yaklaşıyordu. İçimdeki gerginlik ve korku hissi okulların yaklaşmasından mı, yoksa annemle babamın mahkemesinden mi kaynaklı bilmiyordum.
Hoseok hyung'un geldiği gün ne de güzel geçmişti. O gün ilk defa tam anlamıyla mutluluğu hissettiğim gündü. Ama her güzel sonun mutlaka kötü bitecek bir devamı elbette ki vardı. Hyunglarımdan ayrıldıktan sonra hemen eve gelmiştim ve geldiğim gibi hayatın acımasızlığıyla bir kez daha yüzleşmiştim.
Annemin ağlayarak kapıyı açması, babamın gittiğini ve boşanacaklarını söylemesi tam o anda gerçekleşmişti. Anneme hak veriyordum, babama daha dazla katlanamamıştı ama atladıkları tek şey ben olmuştum. Bana ne olacaktı? Kimde kalacaktım?
Bu bilinmezlik canımı fazlasıyla sıktığı için anneme bir şey diyemeden eve girmiş ve hızla kendi odama geçerek kapıyı arkamdan kapatmıştım. Ve o anda güçlü duruşum bir anda yok oldu ve bacaklarım beni daha fazla taşıyamadı, kapının önüne çökerek sırtımı da kapıya yaslamıştım. Gözlerimi kapatmıştım ve ağlamak için saniyeleri sayıyordum ama olmamıştı, gözümden tek bir damla yaş bile düşmemişti. Kısa süren mutluluğum gibi gözyaşlarımda beni terk etmişti.
Burnumu çekerek gözlerimi aralamış, çocukluğumun geçtiği odaya bakmaya başlamıştım. Belki de bir daha bu odamı göremeyecektim. Belki de babamın yanında kalacak ve annemi bir daha göremeyecektim. Çünkü biliyorum ki babam boşandıktan hemen sonra başka bir ülkeye gidecekti. Arkasında bıraktıklarını umursamadan, yeni bir ülke ve yeni bir hayata adım atacaktı. Eğer olurda annem beni yanında istemezse babamla gitmek zorunda kalacaktım ve en kötüsü ise babamın da beni istemeyecek olmasıydı... İşte o zaman ne yapardım hiç bilmiyorum.
Şimdi ise biraz sakinleşmek adına geldiğim yoongi huyng'un evinde oturmuş, yoongi hyung ile dertleşiyordum. Annemle babamın durumunu ona anlatmıştım. Bana yardımcı olmasını, ne yapmam gerektiğini sormuştum ve aldığım cevap akışına bırak olmuştu. Zaten ondan sonra bir daha konuşmamıştık ve sessizce otururken akşam oluvermişti. Kısa bir vedalaşmadan sonra eve yürüyerek gitmeye karar vermiştim ve şu anda uzun aralıklarla araba geçen sessiz caddede yavaş adımlarla yürüyordum. Çoğu dükkan çoktan kapanmıştı ve kaldırımda yürüyen tek tük insan vardı.
Çevreme bakmak yerine kafamı yere eğmiş, kaldırım taşlarını izleyerek yürüyorken, yine aynı izleniyormuş hissi dört bir tarafımı sarmıştı. Tedirgin olmuş bir hâlde kafamı yerden kaldırarak ilk önce karşı kaldırıma bakmıştım ve o anda sırtını dükkanlardan birinin duvarına yaslamış, gri gözlü adam ile göz göze gelmiştim. Adamı gördüğüm gibi hemen tanımıştım. Geçen gün restoranda gördüğüm o tuhaf adamdı!
Adımlarım duraksamışken korkuyla yutkunmuştum. Onunla ikinci kez karşılaşmamız tesadüf olamazdı, özellikle de bana böyle bakıyorken. Gözlerinin tüm odağı bendim ve o gözlerde anlamadığım garip bir bakış vardı.
Aramızdaki bu bakışma tuhaf bir hâl almaya başlamışken, gri saçlı adam sırtını duvardan ayırarak öne doğru bir adım atmıştı ve işte o adım benim tiz bir çığlık atarak eve doğru koşmaya başlamama neden olmuştu. Korkmuştum, hem de deli gibi korkmuştum. Hayatımda ilk kez böyle bir olay yaşıyordum ve ne yapacağımı şaşırmıştım. Aklıma ilk geleni uygulayarak kaçmaya başlamıştım. Arkamdan beni takip edip etmediğini bilmiyor oluşum ise içimdeki korkuyu arttırıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Snake || TaeKookV
FanfictionYılan iblisin herkesten gizlediği bir ikizi vardır. Yılan iblisin gölgesinde kalan ve yılan iblislerin kanını kirleten melez ikiz, bir insana aşık olarak en büyük yasağı çiğner. Ve ikizini insandan uzak tutmaya çalışan yılan iblis ise kendisinin bil...