9

1.1K 147 56
                                    

*****

Çoğu dersin boş geçtiği bir okul gününün ardından eve gelmiş, sıcak bir duş aldıktan sonra odama çıkarak yatağıma girmiş, bilgisayarımdan bir film açmış onu izliyordum. Her zamanki gibi annemin evde olmayışıyla beraber daha rahat bir şekilde takılıyordum evde. Mesela annemin yanında hiç giymeyeceğim pijama takımımı giymiştim. Dizlerimin biraz yukarısında kalan kısa mavi bir peluş şort ve üst takımı olan mavi renkteki peluş crop giymiştim. Annem yokken feminen tarzda giyinmeyi seviyordum. 

Ben bunları düşünürken, alt kattan gelen tıkırtı sesleri dikkatimi çekmişti ama umursamadan tekrardan durdurduğum filmi açmış, kaldığım yerden izlemeye devam etmiştim. Ama çok geçmeden aynı tıkırtıları yeniden duyduğumda, filmi durdurarak bilgisayarı yatakta yanımda koymuş, yorganın altından çıkarak ayağa kalkmıştım. Ses çıkarmamaya özen göstererek odamdan çıkıp merdivenlerin başına gelmiştim ve sessizce durarak alt kattan gelen sesleri dinlemeye başlamıştım. 

Ufak ufak gelen tıkırtılardan başka bir ses yoktu. İnsan olsa adım sesi falan olurdu ama bu ses neyden çıkıyorsa ya da nereden çıkıyorsa sadece tıkırtı benzeri bir sesti. Kedi falan olacağını düşünerek yavaş adımlarla merdivenden inmeye başladım. Her indiğim basamakta korkum biraz daha artıyordu ama korkumu geri plana atarak ilerlemeye devam ettim ve en sonunda merdivenlerden indiğimde gözüme ilk çarpan yer salon oldu. Salona kısaca göz gezdirerek sesin oradan gelmediğini anlayıp, bu sefer mutfağa yöneldim. 

Merdivenlerin hemen sağ çaprazında kalan mutfağa doğru ilerleyip, mutfak kapısına geldiğimde durdum. Kafamı eşikten içeri uzatarak dolaplara falan bakmaya başladım ama görünürde hiçbir şey yoktu. Asıl korkmamı sağlayan ise buydu zaten, çünkü tıkırtılar mutfaktan geliyordu ama mutfakta kimse yoktu. Yine de fare falandır diye düşünerek yavaş adımlarla mutfağa girdim ve ellerim korkudan titrese bile kapalı dolap kapılarını aralayarak içlerine bakmaya başladım. 

Her açtığım dolap boş çıkıyordu fakat tıkırtı sesine gittikçe yaklaşıyordum. Üstte duvara asılı olan dolapların hepsine baktıktan sonra bu sefer yerdeki dolaplara bakmaya başladım ve üçüncü dolabı açtığımda evi inletecek kadar yüksek bir seste çığlık attım. Korkudan geri doğru kaçarken kendi ayağıma takılarak kalçamın üzerine düştüm, bu sırada hâlâ çığlık atmaya devam ediyordum. Tanrı aşkına, kimin mutfağında karşısına bir tilki çıkabilirdi ki?!

Beyaz renkli tilki benim çığlığımla birlikte korkup yerinde sıçramıştı ve kaçmak için etrafına bakınmaya başlamıştı ama tek çıkış yolu benim düşüp kaldığım yerden geçiyordu ve tilki bana yaklaşmaya korktuğu içinde dolabın içinde bir o yana bir bu yana korkuyla dolanıp duruyordu. Onun benden daha çok korktuğunu görünce çığlık atmayı kesmiştim ve daha sakin bir şekilde karşımdaki hayvana bakmaya başlamıştım. Bana saldıracak gibi durmadığı için korkum az da olsa hafiflemişti. 

"Sen buraya nereden geldin?" demiştim, sanki tilki bana cevap verebilecekmiş gibi. 

Benim konuştuğumu duyan tilki de hareket etmeyi kesip, turuncu gözlerini bana çevirmişti. Bu sırada tilkiyi inceleme fırsatım oldu. Kar kadar beyaz tüyleriyle bir kutup tilkisi olduğunu düşünüyorum ama burası kutup olmadığı için burada bu renk tüyleri olan bir tilki mucize gibi bir şey bana göre. Asıl tuhafı ise şehirde tilkinin olması. 

"Ama sen çok güzelsin." dediğimde, tilki sanki anlamış gibi dikili kulaklarını geri doğru yatırmıştı. Bu hareketine karşılık kıkırdamıştım. Fazla sevimli bir hayvan. 

"Acıktığın için mi geldin buraya?" diye sorduğumda, aslında sorumun hedefi bendim. Kendi kendime konuşmuş, bir çıkarımda bulunmuştum. Tilkiyi mutfakta bulmuş olmam da bu çıkarımım için bir kanıttı bana göre. Bu yüzden düştüğüm yerden kalkarak tilkiyi ürkütmeyecek kadar yavaş hareket ederek buzdolabına doğru yöneldim. Ben her ne kadar onu ürkütmemek için uğraşsam da hareket ettiğim an tilki korkuyla dolabın arkasına doğru biraz daha sinmişti. Bu ürkekliği onu daha da sevimli yaptığı için yüzümdeki minik tebessümle buzdolabının kapağını açmış, içinden bir paket salam alarak tekrar kapatmıştım. Son paramla aldığım bu salamın tilkiye gidecek olmasına üzülmemiştim bile. 

Tezgâhın üzerinden bıçağı alarak salamın yarısını kesmiştim. Bu sırada tilki sindiği yerden kafasını hafifçe çıkartmış, yaptığım şeyleri büyük bir dikkatle takip ediyordu.  Onun bu tatlılığı dişlerimi sıkmama neden oldu, yoksa gidip onu ısıracaktım. 

Salamı küçük dilimlere ayırarak bir tabağa koyduktan sonra tabağı fazla ani hareketler yapmadan tilkinin saklandığı dolabın bir kaç santim uzağına koyarak, yine aynı yavaşlıkla oradan uzaklaştım. Tilkinin turuncu gözleri bir müddet üzerimde oyalandıktan sonra minik hareketlerle koyduğum tabağa doğru yaklaşmaya başladı. İlk kafasını çıkararak tabağı ve içindeki salamları koklamış, ardından minicik olan vücudunun çok az bir bölümünü de çıkararak salamları yemeye başlamıştı. Tilki salamları afiyetle yerken, ben yüzümdeki minik tebessümle onu izliyordum. Sıkıntıma ne de iyi gelmişti bu minik ve güzel hayvan. 

Tilki fazlaca acıkmış olmalı ki tabaktaki salamları saniyeler içerisinde bitirmişti. Boşalan tabağı koklayarak biraz daha salam var mı diye bakınmıştı ama maalesef daha fazla salam veremezdim. Evdeki tek yiyecek hemen hemen salamdı ve onun hepsini tilkiye verirsem annem gelene kadar aç kalabilirim. Annem gelirken yemek getirecekti ama onun ne zaman geleceği belli değildi ki. 

"Üzgünüm ufaklık, başka salam yok." Sesimle birlikte tilkinin gözleri bana çevrilmişti.

Bulunduğum yerde dikilmeye bir son vererek yavaşça diz çöktüğüm de bile tilki gözlerini benden ayırmamıştı. Neden bu kadar dikkatli baktığını anlamasam da ben de ona bakmaya başlamıştım. Tilki gözlerini benden ayırmadan yavaş adımlarla yürümeye başladığında artık gideceğini düşünmüştüm ama o beni yanıltarak bana doğru gelmeye başlamıştı. 

Bana yaklaşmaya başlamasıyla gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Tilki çok yakınıma geldiğinde, dizlerimi yere koyarak hafif öne doğru eğildim. Elimi kaçırmaktan korkarcasına yavaş hareketlerle havaya kaldırıp kafasına doğru yaklaştırmaya başladığımda tilki kaçmak yerine daha da sokularak kafasını elime kendisi değdirdi. Yumuşacık tüylere temas eden parmaklarımla yüzümde kocaman bir gülümseme oluştu. 

"Çok yumuşak." Büyülenmiş bir şekilde tüylerini okşarken hayranlıkla dudaklarımdan firar eden sözler karşısında tilkiden mırıltı benzeri ince bir ses çıkmıştı. 

"Sen de güzelliğinin farkındasın değil mi?" dedikten sonra kıkırdamıştım. 

Sessizlik içerisinde tilkiyi sevmeye devam ediyorken evin kapısının çalınmasıyla tilki hızla geri çekilmiş, ardından koşarak mutfaktan çıkmıştı. Gelen kişinin kim olduğunu bilmeden daha ona karşı bir öfke oluşmuştu içimde. Tilkiyi kaçırdığı için kapıdaki kişiyi dövmek istemiştim nedense. Buna rağmen isteksiz bir şekilde mutfaktan çıkarak kapıyı açmış ve bana gülümseyerek bakan annemle göz göze gelmiştim. Fakat hemen sonra annemden kayan gözlerim bu sefer yanındaki adama tutunmuştu ve şaşkınlığım iki katına çıkmıştı. Çünkü annemin yanındaki adam, Taehyung'un kardeşi Vincent'tan başkası değildi. 

________________________________________
Annyeonghaseyo yorobun!

Nasılsınız?

Yarın bir bölüm daha gelecek, sonra artık oy ve yorum sınırı ne zaman dolarsa o zaman gelir :)

Beğendiyseniz oy ve yorum atmayı unutmayın sakın!!

Dedik ve bölümün sonuna geldik.

Yeni bölümlerde görüşürüz canlarım~👐🏻

Sağlıcakla kalın, hoşça kalın💜
______

~

Snake || TaeKookVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin