*****
|2 Saat sonra|
Hiçbir şey düşünemediğim, ölü gibi yatağıma oturup nefes almaktan başka bir şey yapamadığım iki saatin sonunda yataktan kalkabilmiştim. Olayları idrak etmem ve Taehyung'un götürüldüğünü kabullenmem uzun sürmüştü, buna rağmen düşüncelerimi toplayabildiğim an Taehyung'u bulabilmem de yardım etmesi için Yoongi hyung'u aramak adına telefonumu elime aldıktan sonra hâlâ hissettiğim korkudan dolayı titreyen ellerimle zor bela şifreyi girip, arama yerine girerek Yoongi hyung'u arayabilmiştim. Birkaç çalıştan sonra telefon açılmıştı.
"Efendim kook?"
"Hyung yardımın lazım. Taehyung'u götürdüler ve ben onu nerede arayacağımı bilmiyorum. Şu an tehlike de mi bilmiyorum. Neden götürüldü bilmiyorum. Hyung ben hiçbir şey bilmiyorum ve yardım istemek için aklıma senden başka kimse gelmedi. Yalvarırım hyung, bana yardım et. Onu bulalım, kurtaralım onu. Ne gerekiyorsa yapmaya hazırım, yeter ki Taehyung'u bulalım ve Taehyung iyi olsun." Tek nefeste konuşmamdan sonra derin bir nefes alarak sustum ve karşıdan gelecek cevabı beklemeye başladım.
"Öncelikle sakin ol minik." dediğinde sakin sakin nefes alıp verdim. "Şimdi tane tane anlat, ne oldu?" Bu soruyu bekliyormuş gibi iki saat önce yaşanan her şeyi kısaca anlattıktan sonra sessiz kalarak Yoongi hyung'un söyleyeceklerini gergin bir şekilde beklemeye başladım.
"Ben galiba Taehyung'un kimler tarafından götürüldüğünü ve nereye gittiklerini biliyorum. Yine de kesin bir şekilde emin olmadığım için ben aklımdaki yeri kontrole giderken, sen evde oturup benden gelecek haberi bekleyeceksin. Anlaşıldı mı?"
"Anlaşılmadı. Tae yokken ben evimde boş boş oturamam, ben de geleceğim hyung!" diye hemen onun lafının ardından hızlı hızlı konuştuğumda, sıkıntıyla iç çekmişti.
"Seni yanımda götürdüğümü öğrenirse kızabilir kook."
"Kızabileceği kadar yakınımda olsun, o bana yeter hyung. Kızmasına bile razıyım, bu yüzden Tae'yi aramaya geleceğim."
"Tamam baş belası, arabayla seni almaya geleceğim. Bir saat sonra kapının önüne in."
"Tamamdır hyung." dedikten sonra telefonu kapatarak hızla üzerimi değiştirmek için dolabıma yöneldim. Havanın soğuk olduğunu bildiğim için şortumu çıkararak kalın bir eşofman giydim ve üzerime tişörtümü çıkarmadan sweat giydim. Yatağın üzerine bıraktığım telefonu alarak odamdan çıktım ve oturma odasına geçerek rastgele bir koltuğa oturup Yoongi hyung'u beklemeye başladım.
Tam bir saat sonra üzerime siyah şişme montumu alarak evden dışarı çıkmış, bizim sokağa dönecek tanıdık arabayı beklemeye başlamıştım ve çok geçmeden araba görüş açıma girmişti. Araba tam önümde durduğunda, hızlı adımlarla yolcu koltuğuna geçerek kemerimi takmıştım. Yoongi hyung benim binmemle hiç beklemeden gaza basarak yola koyulmuştu.
Sessiz geçen saatlerin ardından eski püskü bir evin önünde durmuştuk. Buraya ev demek için bile bin şahit gerekirdi. Minicik bir dokunuşla yıkılacak gibi duran eve bakarken, Yoongi hyung beni beklemeden arabadan inip eve doğru yürümeye çoktan başlamıştı. Bende eve bakmaya bir son vererek hızla arabadan inmiş ve Yoongi hyung'a yetişmiştim.
"Burası neresi hyung?" diye sorsam da beni cevapsız bırakarak evin kapısını açmıştı. Ahşap kapı gıcırdayarak açıldığında ilk olarak burnuma küf ve rutubet kokuları doluşmuştu.
"Bu ev sadece bir maske. Gideceğimiz yere açılan geçit bu evin içerisinde. Buraya bu yüzden geldik." İlk başta sorduğum soruya cevabımı şimdi alabilmiştim. Kafamı sallayarak anladığımı belirttiğimde, Yoongi hyung önden ben de hemen onun arkasından evin odalarına tek tek girmeye başlamıştık. Her girdiğimiz odada yüzüm buruşuyordu çünkü ev o kadar rutubet yapmıştı ki, odaların içerisinde koku daha yoğun ve rahatsız ediciydi. Ama son girdiğimiz odada ne bir rutubet vardı ne de minik bir leke ya da koku. Yepyeni gibi duran bu odanın geçidin bulunduğu oda olduğunu daha kapıdan girer girmez anlamıştım.
"Geçit açıldıktan sonra elimi tutacaksın ve geçitten çıkana kadar da bırakmayacaksın, tamam mı?"
"Tamam hyung."
Yoongi hyung odanın tam ortasına doğru birkaç adım attıktan sonra durdu ve öne doğru uzatarak anlamını bilmediğim kelimelerle tuhaf cümleler kurmaya başladı. O konuştukça odanın içerisinde saçlarımı havalandıracak kadar hafif esen bir rüzgâr oluştu, ardından oda sabah vakti olmasına rağmen zifiri bir karanlığa büründü ve tam bu sırada korkum kendisini hafiften belli etmeye başladı.
Yoongi hyung'un sesi kesilene kadar etrafıma göremediğim hâlde korku dolu gözlerle bakmış, ardından Yoongi hyung'un susmasıyla ona dönmüştüm. Saniyeler sonra Yoongi hyung'un bir metre ilerisinden beyaz bir ışık çıkmaya başladı, hemen sonrasında gök gürültüsü gibi bir sesle beraber göz alıcı, mavi ve beyaz karışımı bir ışık saçan yuvarlak bir halka oluştu havada. Ben şaşkınlıktan cümle bile kuramazken, zifiri karanlık olan odayı gündüze çeviren geçide bakıyordum. Eğer Yoongi hyung elimi tutup beni çekmeseydi, büyük ihtimalle uzun bir süre daha geçide bakıyor olurdum.
"Şimdi sakın elimi bırakma. Bıraktığın an kaybolursun." dedikten sonra elimi sıkıca kavrayarak ilerlemeye başladı ve ben daha 'kaybolmak' derken neyden bahsettiğini soramadan geçide girdik.
_________________________________________
Annyeonghaseyo yorobun!Nasılsınız?
Aşk insana neler yaptırıyor be... Kook sevdası uğruna kim bilir nereye gitti ya da nerelere gidecek (:
Ayrıca oy ve yorum sınırı koymamamın sebebi, 15 günlük tatilde 3 günde bir fln yb atarak birkaç bölüm ilerletmek istediğim için sınırın dolmasını beklemeyeceğim. Bu yüzden oy ve yorum sınırı yok ve 15 tatilin sonuna kadar da olmayacak.
Beğendiyseniz oy ve yorum atmayı unutmayın sakın!!
Dedik ve bölümün sonuna geldik.
Yeni bölümlerde görüşürüz canlarım~👐🏻
Sağlıcakla kalın, hoşça kalın💜
______~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Snake || TaeKookV
FanfictionYılan iblisin herkesten gizlediği bir ikizi vardır. Yılan iblisin gölgesinde kalan ve yılan iblislerin kanını kirleten melez ikiz, bir insana aşık olarak en büyük yasağı çiğner. Ve ikizini insandan uzak tutmaya çalışan yılan iblis ise kendisinin bil...