OY SINIRI: 25
YORUM SINIRI: 30 (Harf, sayı, random gibi şeyler geçersizdir.)
*****
Okuduğum mesajdan sonra ne düşüneceğimi şaşırmıştım. Ne ara odamdan çıktım da aşağı inip kapıyı açtım, anlayamadım. Sanki bedenim benim kontrolümden çıkmış gibiydi. Kapıyı açıp, karşımda bana gülümseyerek bakan adamı gördüğüm an bedenim bana geri dönmüştü. Taehyung'u gördüğüm an hiç düşünmeden boynuna atlayarak sımsıkı bir şekilde sarıldım. Yüzümü boynuna gömdüğüm için kokusunu çok net bir şekilde alabiliyordum. Kokusuyla beraber korkudan kasılmış olan vücudum anında gevşemişti. Kokusuyla birlikte varlığı, beni tüm korkularımdan arındırmıştı. Şu anda şimşek çakmaya devam ediyordu ama benim bedenim korkuyla kasılmıyordu ya da kalbim korkuyla atmıyordu.
"Ne zamandır aşağıdasın?" diye sorduğumda, aramızdaki sessiz atmosfer bozulmuştu. Kafamı kaldırarak, soluk bir renkte olmasına rağmen bana baktığı için ışıl ışıl parıldayan gri gözlerine baktım. Orada yatan duyguları kalbimde hissettim.
"Şimşekler dünyaya düşmeye başladığından beri. Senin korkunu kendi içimde hissetmeye başladığımdan beri kapında bekliyordum, minik kamelyam." dediği an gözümden bir damla yaş akmıştı. Bana olan yoğun duygularından mı, bana karşı nazik tavırlarından mı yoksa korktuğumdan doyalı fazla duygusal olmamdan mı kaynaklı bilmiyorum ama içimden gelen duyguların hepsi, gözlerimden akıp yanağıma ulaşan tek bir gözyaşında toplanmış gibiydi.
Ağladığımı düşünen Taehyung, telaşa kapılmış ve çokça endişelenmişti ama gözümden sadece tek bir damla yaş akmıştı. Bana karşı bu kadar ilgili olması hem beni mutlu ediyor hem de heyecanlandırıyordu. Bu duygular neyin nesiydi? Bu sorumun cevabını tam olarak bilmiyorum ama Tanrıya bu duyguların hep kalbimde varlığını koruması adına her gün dua edebilirim.
"Neden ağlıyorsun? Neden incilerini akıtıyorsun güzelim?" Telaşı ve endişesi sesine de yansımıştı. İki elini belimden ayırarak, yüzümü avuçlarının içine aldı ve bu yüzümü minicik hissetmeme neden oldu. Sağ elinin baş parmağıyla yanağıma kadar ulaşan gözyaşını nazikçe sildikten sonra yanağımı okşamayı kesmeyip, yanağımı nazikçe sevmeye devam etmişti. Gözlerinde varlığını koruyan parıltıların aynısının benim de gözlerimde olduğundan eminim. Ona aynı şekilde baktığımı, gözlerindeki kendi yansımamdan görmüştüm.
"Bilmiyorum. Ayrıca ağlamıyorum Tae, sadece minik bir yaş düştü gözlerimden. Duygu yoğunluğundan olmalı, bilmiyorum." diye çok hafif bir sitemle konuşmuştum.
"O zaman ağladığını söylemek benim hatamdı, özür dilerim." dediğinde belki söylediklerine mutlu olabilirdim ama söylerken ki tavrı ve dilinde yatan muziplik, benden gereksiz bir şey için özür dilemesine sevinemeyeceğim kadar rahatsız ediciydi.
Gözlerimi kısarak dik dik yüzüne bakmaya başladığımda, gülerek ellerini havaya kaldırıp teslim oluyormuş gibi yaptı ve bu sevimliliği karşısında ciddilik maskemi düşürerek gülmeye başladım.
"Sinir bozucusun."
"Kabul et minik kamelyam, bana kıyamıyorsun."
Son dediğinde göz devirerek arkamı döndüm ve onun peşimden geldiğine emin bir şekilde odama doğru yürümeye başladım. Çok geçmeden odama girdiğimde, Taehyung peşimden odama girdikten sonra kapıyı kapatıp yanıma geldi. Tam önümde durduğunda, az önceki gülen ifadesi olmadan ciddiyetle gözlerime bakmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Snake || TaeKookV
FanfictionYılan iblisin herkesten gizlediği bir ikizi vardır. Yılan iblisin gölgesinde kalan ve yılan iblislerin kanını kirleten melez ikiz, bir insana aşık olarak en büyük yasağı çiğner. Ve ikizini insandan uzak tutmaya çalışan yılan iblis ise kendisinin bil...