OY SINIRI: 50
YORUM SINIRI: 50 (Harf, sayı, random gibi şeyler geçersizdir.)
*****
Sabah gözlerimi açtığımda, başımda tarifi zor bir ağrı vardı. Gözlerime dahi vuran ağrı yüzünden yerimden kıpırdayamadan yatmaya devam ederken, gözlerimi de açma zahmetinde bulunmuyordum. Bu ağrının nedenini az çok tahmin etsem bile yine de neden bu denli ağrı çektiğimi anlayamamıştım. Vampirler hakkında izlediğim ya da okuduğum bilgiler tamamen saçmalıktan ibaretmiş meğer.
Kımıldamadan yattığım dakikalardan sonra ağrı hafiflemeye başladığında gözlerimi açarak oturur pozisyona geçtim ve ayaklarımı yatağın kenarından yere sarkıtarak parke zeminde oynatmaya başladım. Zemin soğuk muydu bilmem ama ayakkabım ve çorabım olmadığı hâlde zeminin sıcak veya soğuk olup olmadığını algılayamıyordum. Bunun nedeni vücut soğukluğum muydu, bilmiyorum.
Ağrı tamamen geçtiğinde yataktan kalkarak yine günlük rutinimi halledip, odamdan çıkmıştım ve bu sefer beni bekleyen kişilerin olmaması bir nebze daha rahat hissetmeme neden oldu.
Odamın kapısını arkamdan kapayarak koridorlarda dolanmaya başladığımda, saniyeler içinde soğuk bir rüzgâr esintisiyle gelen Drakula hemen yanımda durarak benimle beraber yürümeye başlamıştı. Artık bu hıza alışmıştım ve tuhafıma gitmiyordu. Aniden beliren kişilerin olmasına alışmak da ne kadar normaldi, işte orası da tartışılır.
"Alıştın mı?" Sorusu çok genel olmuştu.
"Hangi anlamda sorduğuna bağlı. Ev içinse alıştım sayılır ama yeni yeni öğrenmeye başladığım güçlerim için sorduysan eğer, henüz alışamadım ve hâlâ öğrenme aşamasındayım." dediklerimden sonra yine sessizleşmiştik. Konu açmak için ikimizde bir adım atmıyor, sohbet başlatmaya uğraşmıyorduk. Belki ikimizin de birbirimiz hakkında öğrenmek istediklerimiz vardı ama sorularımızın cevaplarını almak için çabalamıyorduk. Ben uzun zamandır doğru bildiklerimin yanlış çıkmasına alışmaya çalışırken, bir anda ortaya çıkan baba figürüne alışmak daha zorlayıcı olduğu için sorular soramıyor ve bu konuda çekingen davranıyordum ama onun neden çekingen davrandığını anlayamıyorum. Belki de hakkımda merak ettiği şeyler yoktur.
"O iki yılan, senin sadece arkadaşın değil galiba?" dediğinde, bir saniye kadar kimden bahsettiğini düşünmüştüm ama ima ettiği kişileri direkt anladığım için düşünmem yersiz olmuştu. Sorusuna hemen bir cevap vermeden önce biraz düşünmüştüm. Bunu düşünme nedenim Tae değildi, Vincent'tı. Onun hakkında ne hissettiğimi düşünmem gerekmişti.
"Taehyung benim sevgilim. Vincent ise hâlâ aklımı ve hislerimi karıştıran birisi. Yeterli bir cevap mı?" Drakula'ya karşı bu kadar sert ve soğuk olmayı istemiyorum ama yine de aramıza bir duvar örmeyi de engelleyemiyorum. Baba kelimesi artık bana sadece acıyı çağrıştırırken, şimdilerde normal bir baba figürüne alışmam ve samimi olup baba demeye başlamam oldukça zor. Bunu kalbim kabul etse aklım bir engel çıkartıp mantıksal yaklaşmaya devam edecek ve ben belki de bu konuda aklımı dinlemeye devam ettikçe, Drakula'ya hiçbir zaman baba diyemeyeceğim. Aramızda hep bir soğukluk olacak. Peki ben bu soğukluğun yok olmasını istiyor muyum? İşte bu şu anda cevap veremeyeceğim bir soru.
"Yani ikisi de sevgilin. Yeterli bir cevap." Dediğiyle kaşlarım çatılmıştı.
"Vincent benim sevgilim değil."
"Çok yakında olur, merak etme." Ses tonu, dedikleriyle çelişiyordu. Normal bir şeyden bahsediyormuş gibi davransa da sesi sinirli geliyordu. Ama bu sinirin nedeni nefret gibi bir duyguyla bağlantılı değildi, bu sinir bir babanın oğlunu kıskanmasına benziyordu. Hatta benzemek demek az kalır, resmen Drakula beni ikizlerden kıskanmıştı. Buna gülsem mi yoksa öfkelensem mi, bilememiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Snake || TaeKookV
FanfictionYılan iblisin herkesten gizlediği bir ikizi vardır. Yılan iblisin gölgesinde kalan ve yılan iblislerin kanını kirleten melez ikiz, bir insana aşık olarak en büyük yasağı çiğner. Ve ikizini insandan uzak tutmaya çalışan yılan iblis ise kendisinin bil...