*****
Uykusuzluktan kapanmak için direnen göz kapaklarımı güçlükle aralayarak, yatağımın hizasındaki pencereden güneşin tamamen aydınlattığı gökyüzüne baktım. Dünya yaşamak için güzel bir yer, diye geçirdim içimden. Ama şanslı bir insan olarak doğanlar için, diye de ekledim. Kendi iç sesimde bile olumlu düşüncelere yer veremeyecek kadar yaralı bir çocuğum aslında, tabii bunu benim dışımda kimse bilmiyor.
Kendi karamsarlığımda boğulmadan önce derin bir iç çekip yataktan kalktım. Bedenim gönlerce yol koşmuşum gibi yorgun ve ağrıyordu ama buna rağmen yataktan adım adım uzaklaşarak, karnımı doyurmak için mutfağa doğru yöneldim. Bu saatlerde annem işte olduğu için ev her zamanki gibi sessizdi. Bu sessizliği sevdiğim için annemin evde olmadığı zamanların çoğunda daha mutlu oluyorum.
Mutfaktan içeri girdiğimde ilk iş buzdolabına bakmak olmuştu ama içinin boş olduğunu ve doğru dürüst yiyebileceğim bir şeyin kalmadığını görünce kapağını yavaşça kapattım ve ne yiyebilirim diye düşünmeye başladım. Markete gidip noodle alabilirim ama bunun için uzun bir yol yürümem gerek ve ben bugün yürüyebileceğimi Sanmıyorum.
Ben ne yiyebileceğimi düşünürken çalan zille birlikte olduğum yerden ayrılarak kapıya doğru yöneldim ve çok geçmeden kapıyı açarak, yoongi hyungla göz göze geldim. Bugün geleceğini düşünmediğim için şaşırmıştım.
"Hyung?" diye şaşkınlıkla konuşmam, onu daha da eğlendirmiş olacak ki yüzündeki sırıtma büyüdü.
"Şaşkın tavşan, şaşkın şaşkın bakmaya bir son ver de şu elimdekileri mutfağa taşımamda yardım et." dediğinde, elindeki poşetleri daha yeni fark edebilmiştim. Üzerimdeki şaşkınlığı hızla atarak elindeki poşetlerden bir tanesini aldım ve o önden mutfağa yöneldiğinde, bende kapıyı kapatarak peşinden onu takip etmeye başladım.
Mutfağa girdiğimizde yoongi hyung poşetleri tezgaha yerleştirdi ve içindekileri sırayla çıkarmaya başladı. Ben de ona yardım ederken, her çıkan ürünle daha da şaşırıyordum. Yoongi hyung neredeyse aylık alışverişimizi yapmış.
"Burada bir adet aç kalmış bir tavşan olabileceğini düşünerek gelmiştim ve düşüncelerimde de haklı çıkmışım. Ben gelmeseydim acaba ne yemeyi planlıyordun kookie?" Sorusuna vereceğim bir cevap yoktu, çünkü o gelmeseydi eğer hiçbir şey yemeden annemin gelmesini bekleyecektim.
"Tamam sormadım say, asma şu yüzünü. Hadi bana yardım ette güzel bir kahvaltı hazırlayalım. Sonra seni götüreceğim bir yer var."
"Nereye gideceğiz hyung?"
"Gidince görürsün kook."
ೃ⁀➷
Saatlerdir yoldaydık ve yoongi hyung hâlâ nereye gittiğimizi söylememişti. Yol boyunca ağzından laf almaya çalışmıştım ama tek bir kelime bile söylememişti. Bu yüzden bir zaman sonra bu boşa çabamdan vazgeçerek sessizce akıp giden yolu izlemeye başlamıştım. Dakikalardır böyle sessizce devam ediyorken en sonunda araba yavaşladı ve kenara çekerek durdu. Heyecan ve merakla yoongi hyung'a bakmaya başlamıştım. Çünkü geldiğimiz yer ormanlık bir alandı ve etrafta bizden başka araba yoktu. Bu durum merakımı hepten arttırmıştı.
"İn bakalım kook." Sanki bunu demesini bekliyormuş gibi kemerimi çözerek hızla arabadan indim ve etrafımda 360 derece dönerek çevreye baktım. Burası gerçekten muhteşem bir yerdi. Araba yolunun sağında ve solunda metrelerce uzunluktaki çam ağaçları vardı ve arabayla yolda ilerlerken resmen her tarafınıza huzur aşılıyordu.
"Şuradaki patika yolu takip et, kook. Ben buradan sonrasını gelemem." Etrafa hayran hayran bakmaya bir son vererek, yoongi hyung'un konuşmasıyla ona döndüm ama dedikleriyle birlikte kaşlarım hafif çatılmıştı.
"Niye tek gidiyorum? Daha doğrusu biz buraya neden geldik hyung?" desem bile bana verdiği tek cevap şu olmuştu:
"Gidince anlayacaksın kook."
Dediklerinden hiçbir şey anlamamıştım ama yine de onun söylediklerine uyarak, gösterdiği patika yolu takip ederek ilerlemeye başladım. Ne kadar zaman bu şekilde ilerledim bilmiyorum ama görüş açıma ahşaptan bir ev görecek kadar çok ilerlemiş olmalıyım. Eve şaşkın şaşkın bakarken ilerlemeyi unuttuğumu bile çok sonradan fark edebilmiştim.
Evden gözlerimi bir an olsun ayırmadan, eve doğru yaklaşmaya başlamıştım ve her adımımda ev netlik kazanarak daha da güzel görünmeye başlamıştı. Bu ıssızlığın ortasında, çok güzel bir dağ eviydi.
Eve gitgide yaklaştıkça daha da çok şaşırmama neden olacak bir şey yaşandı. Ahşap evin kapısı yavaş bir şekilde açıldı ve kapıdan dışarı çok tanıdık ama bir o kadar da yabancı olan kişi çıktı. Gördüğüm beden küçük dilimi yutmama neden olacak kadar şaşırtmıştı beni. Ve bu şaşkınlığımın getirisi olarak içimde tutamadığım ismi dudaklarımın arasından firar etmişti.
"Kim Taehyung?"
_________________________________________
Annyeonghaseyo yorobun!Nasılsınız?
Artık bölüm yazmaya bir sınır getirdim.
Bu durum bazılarınızı memnun etmeyebilir ama ben de hak ettiğimi istemekte haklıyım bence..
Beğendiyseniz oy ve yorum atmayı unutmayın sakın!!
Dedik ve bölümün sonuna geldik.
Yeni bölümlerde görüşürüz canlarım~👐🏻
Sağlıcakla kalın, hoşça kalın💜
_______~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Snake || TaeKookV
FanfictionYılan iblisin herkesten gizlediği bir ikizi vardır. Yılan iblisin gölgesinde kalan ve yılan iblislerin kanını kirleten melez ikiz, bir insana aşık olarak en büyük yasağı çiğner. Ve ikizini insandan uzak tutmaya çalışan yılan iblis ise kendisinin bil...