10

1.2K 156 60
                                    

OY SINIRI: 25

YORUM SINIRI: 30 (Harf, sayı, random gibi şeyler geçersizdir.)

*****

Benim gergin olduğum anlar bir elin parmağını geçmezdi. Kolay kolay gerilmezdim ama şimdi gerginlikten ölünebilseydi eğer, ben gerginlikten ölmüş olurdum. Annem misafire içecek bir şeyler ikram etmek adına mutfağa gitmişti ve beni tam karşımdaki tekli koltukta oturan kişi ile baş başa bırakmıştı. Mavi gözlerin hedefi benken, gerilmeden durabilmek mümkün değildi. Ona bakmamak için kendi evimizi ilk defa görmüş gibi inceliyordum ama ona bakmasan bile gözlerinin ağırlığını yan profilimde hissedebiliyordum. 

Bu ortamda tek sevinebildiğim, annemin üzerimdeki peluş takımımı gördüğü gibi odama gidip değiştirmemi istemesiydi. Vincent'ın kapıdayken bacaklarıma ve açıkta kalan belime gözlerini dikip bakması beni rahatsız ettiği için, şu anda üzerimi değiştirmiş olmam ve daha uzun şeyler giymiş olmam içimi bir nebze dahi olsa rahatlatıyordu. 

Onunla baş başa kalmış olmanın getirdiği gerginlikle nefes almayı bile ara ara unuttuğum dakikaların sonunda annem elinde küçük bir tepsiyle salona giriş yapmıştı ve benim rahatlamayla derin bir nefes almamı sağlamıştı. Tepside sadece iki bardak kahve vardı, bana getirmemesi beni biraz kırmıştı ama üzerinde fazla durmayarak ortama ayak uydurmak adına yüzüme sahte bir tebessüm kondurmuştum. 

Annem elindeki kahvelerden birini sözde misafire ikram ederek kendi bardağını da alıp tepsiyi boş sehpaya koyduktan sonra hemen benim yanıma oturmuştu. Annemin oturmasıyla üzerimdeki gözlerin ağırlığı da yok olmuştu ve bu daha da rahatlamamı sağlamıştı. 

"Jungkook, misafirimizle tanıştın mı?" Annemin sesiyle ona dönmüştüm. Soruyu bana sormasına rağmen gözleri Vincent'ın üzerinden ayrılmıyordu. Bu durum garip bir hisle kaşlarımı çatmama neden olmuştu. İçimde adlandıramadığım ama beni rahatsız eden tuhaf bir his oluşmuştu ve bu anneme nefret edermiş gibi bakmama neden olmuştu. Bunu fark ettiğim an hızla gözlerimi yere çevirmiş, yerdeki halıya odaklanmıştım. 

"Yok anne, daha tanışma fırsatımız olmadı." diye içime kaçmış bir sesle mırıldanmıştım. Zaten cevabım annemin umurunda bile olmadığı için dediğim şeyi duyup duymadığını düşünmeme gerek kalmamıştı.

"Benim çalıştığım yerin yeni patronu olur kendisi. Hoş geldin olarak eve davet etmiştim ve sağ olsun kendisi beni kırmayarak evimize kadar geldi. Ona iyi davran Jungkook." Annemin dediklerinden iki yere takılmıştım. Vincent'ın yeni patronları olması ve annemin ona 'siz' diye değil 'sen' diye hitap etmesi. Aradaki resmiyete ne olduğunu merak etsem de soramayacağımı bildiğim için sessiz kalarak, annemin dediklerini ufak bir homurtuya benzer ses çıkararak onaylamıştım. 

"Sizin nazik teklifinizi geri çevirmek aptallık olurdu bayan Jeon." Onun sesini duyduğumda istemsiz şekilde sırtımı dikleştirmiştim. Bu adamın yakınlarında olmak beni tuhaf bir şekilde fazlasıyla geriyordu. Ama şu anda gerginliğimi bir merak oluşmuştu içimde. Annem ona sen diye hitap ederken, Vincent resmiyetini koruyarak siz diye hitap etmişti. Bu ayrıntılara neden takıldığımı bilmesem bile saçma bir şekilde Vincent'ın anneme karşı resmiyete bürünmesi beni biraz mutlu(?) etmişti.

Annem minik bir gülüş sonrası, "Teşekkür ederim Vance, asıl sen çok naziksin. Sıradan bir çalışanın teklifini kabul etmek zorunda değildin." diye abartı bir kibarlıkla konuşmuştu. Aslında o gülüşün altında yatan cilveyi sezmiştim ama bunu belli etmeyip, kendi içimde mide bulantısıyla eş değer iğrenç bir hisle birlikte sessiz kalmıştım. Annemin Vincent'ın gerçek adını bilmemesine sevinmiş olmam normal mi bilmiyorum ama bunu bile düşünmeye fırsatım olamadan, annemin babamdan hemen sonra gördüğü ilk erkeğe karşı cilve yapması mide bulantısı olarak bana dönüş yapmıştı ve bu yüzden sevinecek bir tarafım kalmamıştı. 

Snake || TaeKookVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin