Ellerimi daha sakin tutarak, Rick'in üzerinde gezdirdim. Canı yanıyordu ama elimden geldiğince canını yakmamaya çalışıyordum. Fazla hasar görmüştü. Kendine eziyet edildiğini söylemişti ama sonrası baygınlık olmuştu. Dylan'ın kollarına bayılmıştı. Şimdi ise elini hiç bırakmadan yanı başında duruyordu. Benim ellerime umutla bakıyordu. Uyanmasını istiyordu ve tek derman bendeymiş gibi geliyordu. Ellerimdeki dermana güç veren bir yaratan vardı. Tek dua onaydı.
Son gücümü kullanmama az kalmıştı o yüzden biraz dinlenmem lazımdı. Ellerimin hareketini kestiğim de Dylan, bana şaşkınca baktı. Hızla ayağa kalktı ve ellerimi tutup tekrar Rick'in üzerine tuttu. Ellerimi ondan yavaşça çekip, gözlerine baktım.
"Durma, devam et." Başımı olumsuz anlamda salladım. Ellerimi havaya kaldırıp hallerine baktım. Solgunlardı.
"Gücüm azalıyor. Biraz dinlenmem ve bir şeyler içmem gerekiyor." Bakışları ellerime kaydı ve derin bir nefes aldı. Başını umutsuzca olumlu anlamda salladı ve Rick'in yanına çöktü. Elimi onun omzuna koydum. "Dylan, umutsuzluğa kapılma. Ne olursa olsun onu hayata getireceğim. Eskisinden daha güçlü yapacağım."
Dylan, bana bakmadan başını olumlu anlamda salladı. Onun yanından ayrılıp, hastaneden çıktım. Kapıda bizimkileri görünce onların yanına gittim.
"Rick, nasıl?" Alec'in sorduğu soruyla ona baktım. Kendimi Karan'ın kollarına bıraktım. Hepsinin gözleri bendeydi. Karan, beni hemen kendine çekti ve saçıma bir öpücük bıraktı.
"İnanıyorum. O iyi olacak. Ne olursa olsun onu kurtaracağım." Karan, sırtımdaki elini hareket ettirdi ve sakinleşmem gerektiğini söyledi. "Dylan çok kötü. Bence yanına gitmelisiniz ben de toparlanayım." Beni onaylayıp, hastaneye girdiler. Karan, benimle kaldı. Buna ufak bir tebessüm bırakarak onunla birlikte saraya ilerledik.
"Prensesim!" arkamdan bir kadının bağırması ile durup oraya döndüm. Kadın çaresiz bir şekilde bana bakıyordu. "Prensesim, özür dilerim sizi rahatsız ettim ama oğlum nefes alamıyor." İşte bu acil durumdu. Karan'ın kollarından çıkıp, kadına ilerledim.
"Oğlunuz nerede bana gösterin." Kadını takip ederken, Karan peşimden gelmek yerine saraya ilerliyordu. Kadınla birlikte onun küçük evine girdik. Beni üst kata çıkarıp bir odaya girdirdi. Yatakta yatmış küçük bir çocuk vardı eli oraya buraya gidiyordu. Nefes alamamanın zorluğunu yaşıyordu. Koşarak ona yaklaştım ve yanı başına oturdum. Elimi kalbine koydum ve elimle sakinleştirici gücü aktifleştirdim. Bunu bana annem öğretmişti. Ondan öğrenmiştim bazı şifalı güçleri. O olmasaydı kimseye yardım edemezdim.
Çocuk yavaş yavaş kendine gelirken, gözlerim her hareketini takip ediyordu. Sakinleşiyordu. Bu onu biraz iyi tutacaktı. Sonra elimi göğsünde gezdirdim ve rahatsızlığı aradım. Tam boğazında bir şey vardı. Gücümü oraya odakladım ama beceremedim. Gücüm tamamen bitmişti. Hiçbir şey yapamıyordum.
"Geldim." Karan, yardımıma yetişip elindeki içecekleri bana uzatıp. Normalde o içecekleri ağzıma almazken bu işe başladığımdan beri zorla içiyordum. Bu iş için bu tada dayanmalıydım. Yüzümü buruşturarak o iğrenç içeceği içtim. Biraz dinlendim. Kendime gelip, enerjimi depolamam lazımdı. Zaten çocuğu rahatlatmıştım. O rahat bir şekilde uyurken ben de dinlenebilirdim.
Bekleme süremin sınırına geldiğimde bu kadar dinlenmeni yeterli olduğunu anladım ve çocuğun yanına gittim ve elimi boğazına koydum. Bekledim. Gücümü oraya odakladım. Oradaki ne ise çıkıyordu. Bunu hissediyordum. Elim o şeyi takip etti ve çocuğun ağzına doğru ilerledim. Elimi ağzına koydum ve son patlamayı yaptım. Çocuk anında öksürürken ağzından bir şey düştü. Onun ne olduğuna baktığımda siyah büyük bir solucan gibi bir şey olduğunu gördüm. Hareket ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECENİN EFENDİSİ
Science Fiction"Umutsuzluk nedir?" "Umutsuzluk bir şeye olan inancının kaybolmasıdır." "Peki sen kaybolacak mısın?" "Bana olan inancını kaybedersen, kaybolacağım." Elimi bembeyaz olmuş yüzüne götürdüm ve derin bir nefes aldım. Arkamdaki kaosu tamamen unutmuş, şimd...