Kalp ritmim hızlanırken, bu sis bulutundan kurtulmaya çalışıyordum. Sis bulutundan bir çıkış yolu bulursam, arkamdaki kanat sesi tamamen yok olurdu.
"Samantha." uzaktan gelen annemin sesi ile durup, etrafa baktım. "Arkandayım kızım." hızla arkamı döndüm ve karşımda annemi gördüm. Garip bir şey vardı. Kulağa hoş gelmeyen bir şey. "Samantha gel kızım." garipliği anında çözmüştüm.
"Sen annem değilsin!" annem bana asla Samantha demezdi. Önümde bir anda yaratığa dönüşünce, kalbim tekrar yolunu şaşırdı. Sadece ayaklarım hareket ediyordu. Ellerimi hiçbir şekilde hareket ettiremiyordum.
"Uzak dur benden!" bu kez Alec'in şekline girince daha çok korkmaya başladım. Bu kabustan çıkmam lazımdı. İlkinde kabus olduğunu anladığımda kurtulmuştum ama şu an bunu yapamıyordum. Kâbus olduğunu biliyordum, kendime hatırlatıyordum ama işe yaramıyordu. Bu kâbustan çıkamıyordum.
"Hadi ama Samantha çok koştun bana gel." Alec kılığındaki yaratık elini bana uzattığında, zihnimi zorla yönlendirerek elimi ona doğru uzattım ve elimle yaptığım atmosfer onu bir iki adım geriye iteledi. Bu onu güldürürken, yüzünü görmediğim insana dönüştü.
"Tek yapabildiğin bu mu?" elimi hareket ettirmek beynimi de harekete geçirmişti.
"Uzak dur benden!" bana birden tekrar atılınca elimi tekrar kaldırdım ve beynimdeki düşünce ile birlikte çığlık attım. Çığlığım ile bu kez sert bir şekilde geriye gitti. Hızla elimi kolyeme attım ve beynimi Karan'a yönlendirdim.
"Lütfen Karan gel." karşımdaki kişi yaratığa dönüşüp, masmavi gözlerini ortaya çıkardı.
"Şimdi işin bitti!" bana doğru atıldığında bir el bileğimden tutup, beni çekti ve simsiyah bir şeyin içine girdim. Nefesim boğazıma kaçmıştı. Nefesimi tekrar yerine getirdiğinde büyük bir çığlık boğazımdan yukarıya tırmandı ve ağzımdan çıktı. Çığlığımı sadece kendim duyuyordum.
Korku ile etrafa bakarken, ağzımdaki ele gitti ellerim. O an Karan ile göz göze geldim. Gözümden bir damla yaş düşerken, Karan bir şey söylemeden beni kendine çekti ve sımsıkı sarıldı.
"Geçti tamam mı o yok sakin ol." bir süre sonra sakinleşmiştim. Yatağımın yanındaki lambayı açtı ve yüzüme baktı. "Rüyanda bile başardın. Beni çağırdın." onu çağırmıştım. Başarmıştım. Gülerek başımı salladım.
Bir patlama ile başımı cama çevirdim. Aynı anda Karan'da başını cama çevirdi. Derin bir nefes aldım ve Karan'a döndüm.
"Alec geldi. Bir şeyler bulmuştur gelmek ister misin?"
"Gökyüzünü çekecek mecalim yok."
"Uçmayacağız, ışınlanacağız."
"Cidden mi?"
"Evet."
"O zaman geliyorum."
Elimi tuttu ve birden oda değişti. Karanlık yerden ışıklı yere gelmiştik. Oturur pozisyonda olduğumuz için ikimizde olduğumuz yere düşmüştük. Dört erkek şaşkınlıkla bize bakarken Karan kalkıp, bana da elini uzattı.
"Merhaba." şaşkın bakışlarına güldüm burada olmamı beklemiyorlardı. Hele bu şekilde birden gelmemi hiç beklemiyorlardı.
"Bir sıkıntı yok değil mi? Gece gece buraya neden geldin?" Alec bu soruyu sorarken, ben evi inceledim. Normal klasik evlerden biriydi. İçeride değişik resimler vardı.
"Yine rüya görmüş. Sen bulabildin mi bir çözüm yolu."
"Evet, gelin oturun anlatayım."
Hepimiz koltuklara sıkıştık. Daha doğrusu onlar sıkıştı ben tekli koltuğa oturmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECENİN EFENDİSİ
Science Fiction"Umutsuzluk nedir?" "Umutsuzluk bir şeye olan inancının kaybolmasıdır." "Peki sen kaybolacak mısın?" "Bana olan inancını kaybedersen, kaybolacağım." Elimi bembeyaz olmuş yüzüne götürdüm ve derin bir nefes aldım. Arkamdaki kaosu tamamen unutmuş, şimd...