Etrafımı saran sislerin verdiği huzursuzluk ile öne doğru bir adım attım. Çıplak ayaklarımla bastığım yer çatırdadı. Bir şeyin üstüne basmıştım ve o şey kırılmıştı. Ayağıma battığı hissini ele alırsak ormandaydım. Sis bulutlarının arasından önümü görmeden ilerledim. Karşıma ne çıkacağını bilmiyordum ama korkmadan ilerliyordum.
Sis bulutlarının sonunda tuhaf bir ses vardı. İlerledikçe kaybolan sis bulutları görüş açımı daha da açıyordu. Tahmin ettiğim gibi bir ormandaydım. Ormanda ne işim olduğunu anlamamıştım.
"Kimse yok mu?" bu ormanda tek olduğumu düşünmüyordum. Bir avcı falan çıkarsa bana yardım edebilirdi. Nasıl buraya geldiğimi bile bilmezken birilerini arıyordum. Aklı başında biri buraya gelmezdi.
"Kendi gerçekliğine dön."
Kulağıma fısıldanan şey ile etrafımda döndüm. Benden başka biri vardı ve bu ses çok tanıdıktı. Adımlarımı hızlandırıp, öne doğru ilerledim. O sırada tam bir adım atacakken bir ayağım boşluğa geldi ve kendimi son anda durdurdum. Sis bulutu aniden kaybolurken adım atacağım yerin bir uçurum olduğunu gördüm. Dibi görünmeyen bir uçurumdu!
Kalbim ritmini şaşırırken kafamı yukarı kaldırdım ve gördüğüm şey ile büyük bir çığlık attım. Yankılanıp bana gelen çığlığım ile sendelendim ve yere düştüm. Tam karşımda, havada uçan şeyin ne olduğunu bilmiyordum. Tam karşımda bana bakıyordu ve hiç dost canlısı durmuyordu.
"Kendi gerçekliğine dön."
O ses tekrar kulaklarıma ilişti. Uçan şey yavaş yavaş bana gelince yerde geriye doğru gittim. Uçan şey birden önümde bir bedene dönüşünce gözlerimi kocaman açtım. Yüzü tamamen siyah birine dönmüştü. Mavi parlayan gözleri korkutucuydu.
"Ne istiyorsun benden?" ayağa kalkıp geriye doğru gittim. Bedende benimle birlikte hareket edince nefes alışverişlerim hızlandı.
"Kendi gerçekliğine dön."
Kulağıma tekrar ilişen ses ile etrafa baktım. Sis bulutu tekrar gelmişti ve sis bulutunun içinde beden ile birlikte kalmıştık.
"Rahat bırak beni!" o beden birden o yaratığa dönüşünce kalp ritmim daha da hızlandı.
"Kendi gerçekliğine dön."
Ses daha yoğun gelmeye başladı. Ne demek istediğini anlamıyordum. Kendi gerçekliğine dön ne demekti? Sırtım bir şeye yaslandığında kapana kısıldığımı anladım.
"Kimsin sen?" titreyen sesimle karşımdaki şeye tekrar sordum. Tekrar bir bedene dönüştü. Bana doğru gelen bedenden kaçacak yerim yoktu. Dibime kadar gelen bedenin yüzü belli belirsiz ortaya çıkıyordu ama tam göremiyordum.
"Seni istiyorum." konuşunca bunun bir erkek olduğunu anladım. Karşımdaki kişi bir erkekti ve beni istediğini söylüyordu. Ben neyin içine düşmüştüm böyle.
"Kendi gerçekliğine dön."
Korku ile bu cümleyi düşündüm. Sonra aklıma gelen şey ile gözlerimi kocaman açtım.
"Ben bir kabustayım!" karşımdaki kişi birden yaratığa dönüşünce dilim dolandı ama durmadım. Tam bana atılacakken beni bu kabustan çıkaracak şeyi söyledim. "Sen gerçek değilsin!" üstüme atlayan boşluk ile birden her yer karanlık oldu.
Birden öne doğru fırladım. Korku bedenimi esir almıştı. Etrafa bakıp o yaratığı aradım ama karanlıktan başka bir şey yoktu. Odamdaydım ve o kötü kabustan uyanmıştım. Dışarıda çakan şimşek beni şaşırttı. Havaların iyi olduğu bir zamanda şimşek çakması saçmaydı. Üzerimdeki battaniyeyi kenara çekip ayağa kalktım. Pencereye doğru gidip havaya baktım. Hava açık duruyordu ama şimşek vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECENİN EFENDİSİ
Ficção Científica"Umutsuzluk nedir?" "Umutsuzluk bir şeye olan inancının kaybolmasıdır." "Peki sen kaybolacak mısın?" "Bana olan inancını kaybedersen, kaybolacağım." Elimi bembeyaz olmuş yüzüne götürdüm ve derin bir nefes aldım. Arkamdaki kaosu tamamen unutmuş, şimd...