GE🕯️11.Bölüm

105 19 6
                                    


Kulaklarıma ilişen cızırtılı ses ile yüzümü buruşturdum. O ufakta olsa gelen çızırtılı ses beynime saplanıyordu. Dilime doluşan o metalik tat bir türlü gitmiyordu. Ne olmuştu onu bile anlamıyordum. Başım neden bu kadar ağrıyordu?

Büyük bir zorlukla, başımı biraz kaldırdım ve göz kapaklarımın altında ki gözlerimi ortaya çıkardım. Kısık gözlerle etrafa bakmaya çalışırken, bir yandan da baş ağrımın geçmesini bekliyordum. Acı başımdan vücuduma oradan parmak uçlarıma ulaşıyordu. Kısacası bütün vücudumda geziniyordu.

Tanıdık olmayan bu ortam, rahatsız olmamı sağladı. Neredeydim ben? Beynimi biraz zorladım ama herhangi bir olaya rastlamadım. Tamam, küçük küçük ayrıntılar vardı ama bunları toparlayamıyordum.

Beyaz, yanıp sönen ışığın altında oturuyordum ve odada bir masa ve bir sandalye vardı. Masanın üzerindeki kolyeyi gördüğümde gözlerimi kocaman açtım. Elim boynuma gidecekken bir şey tutuyordu. Bunların çok sürmeden zincir olduğunu anlamıştım. Beynim anında anıları zihnime doluştururken, bayıldığımı anladım. Bayılmadan önce o savaşçılarla savaşmıştım ve kaybetmiştim. Tamam tek yapmam gereken bu zincirlerden kurtulup, kolyeye ulaşmaktı.

Zincirlerden kurtulmak için direnirken, bileklerimin acısına daha fazla dayanamadım ve durdum. Buradan nasıl çıkacaktım? Keşke güçlü olsaydım. Ya da şekil değiştirme gücü ile bir hayvana dönüşüp, bunları kırabilseydim. Burada beni kurtaracak bir tek kolye ve ileride asılı duran anahtarlar vardı. Onları nasıl alacağımı dahi bilmiyordum.

Dışarıdan gelen sesleri dinledim ama herhangi bir ses yoktu. Bir pencerenin olmaması da kötü olmuştu. Bunlar büyük ihtimal Gecenin Efendisine çalışıyorlardı ve gece olmuş olsaydı şimdiye gelip, gücümü almıştı. Bu tahminle hâlâ saatin erken olduğunu anladım. Ne kadar sürem var bilmiyorum ama buradan hemen kurtulmalıydım.

Düşüncelerimi yokladım. Bunu nasıl yapabilirdim? Elimin boşta olan kısmıyla gücümü kullandım ama acı ile durmak zorunda kaldım. Elektrik, zincirlere işlemiyordu ve canımı yakıyordu.

Kapının açıldığını duyunca, başımı oraya çevirdim. Herkesi bekliyordum ama kapıdan kafasını uzatan bir Bob beklemiyordum. Bob, etrafa bir göz atıp, bakışlarını bende durdurdu ve odada tek olduğumu anladığında kapıyı ardından kapatıp, yanıma koştu.

"Bob, burada ne işin var?" onun burada olması tehlikeliydi. Ben bu hâldeyken onu asla koruyamazdım.

"Sam abla, seni götürüyorlardı. Buraya kadar takip ettim."

"Ormanda ne işin vardı?"

"Bisiklet sürüyorduk." eğer orada onu görmüş olsalardı, ona zarar verebilirlerdi. Hoş şu an kurtulamazsakta verebilirlerdi.

"Bunu sonra konuşacağız. Bana şurada asılı duran anahtarları getirir misin?" başını dediğim yere çevirdi ve bir süre oraya baktı. Sonra ayağa kalkıp koşarak oraya gitti. Anahtara zıplayarak ulaşmaya çalıştı ama olmayınca sandalyeyi çekmek zorunda kaldı. Anahtarı kaparken, birden yere düştü ve sandalye büyük bir gürültü oluşturdu. Bu sesi duymamaları imkansızdı.

"Bob, hızlı ol!" Bob, korku ile hemen bana geldi ve önce ellerimi çözdü. Onun titreyen ellerinden anahtarı alırken, kapı gürültüyle açıldı.

"Kurtuluyor!" hızla anahtarla ayaklarımı açarken, Bob'ı hızla arkama aldım ve karşımdaki adamlara baktım.

"Orada bekle ve sakın korkma." onu kenara bırakıp, ayağa kalktım ve karşımdaki adamlara baktım. Burada kullanacağım hiçbir şey yoktu. Sadece elektrik ile şok verebilirdim. Adamlardan biri bana doğru koşunca, hızla elimi kaldırdım ve ona doğru bir elektrik dalgası gönderdim. Elimden çıkan elektrik, adamın vücuduna değdiği an çarpılarak geriye doğru çıktı.

GECENİN EFENDİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin