Saatler birbirini kovalarken ben yerimde duramıyordum. Bugün öğreneceğim çok şey vardı ve bir türlü zaman geçmiyordu. Saatler ne kadar birbirini kovalasa da hiçbir şekilde zaman geçmiyordu.
"Tatlım otursan biraz başım döndü." odada volta atmayı bırakıp, İzzy'ye baktım. Yatakta oturmuş bana öylece bakıyordu. Dün onlara geldiğimde hiçbir şey yapamamıştım. Kafamın içinde dolanıp duran bir sürü düşünce vardı.
Onlar kimdi?
Neden öyle güçleri vardı?
Nereden çıkıp geldiler?
O yaratık kimdi?
Ve en önemlisi ben sarı çocuğu nasıl iyileştirebildim?Bu sorular kafamda dönüp duruyordu ve bunların hepsini onlara sormayı düşünüyordum.
Tekrar odada volta atarken, camdan havanın kızıllığın gördüm. O an onların olduğunu anladım. Sadece benim ve onların gördüğü bir hava ancak buna işaretti.
"Ben artık eve mi gitsem?"
"Neden bir gün daha kalsaydın."
"Yok ya pazartesi okulda görüşürüz."
"İyi bakalım, seni yollayayım."
Çantamı sırtıma takıp, beraber aşağı indik. Anne ve babası hala gelmemişti. Beni kapıya kadar geçirdi. Ona sarılıp öptüm. Ondan ne kadar ayrılmak istemesem de öğrenmek istediğim şeyler vardı ve bu çıkmazın içinden artık kurtulmak istiyordum.
"Dikkatli ol giderken."
"Tamam tatlım."
Onun yanından ayrılıp, yola çıktım. O içeri girdiğinde yolda yürürken bir yandan da etrafa bakıyordum ama kimseyi göremedim. Yolun soluna tam dönerken, birden korkudan yerimden sıçradım. Beş erkek simsiyah bir şekilde giyinmiş beni bekliyordu. Bu şekilde beklenir mi ya?
"Korkmaktan vazgeçmelisin."
"Korkutmaktan vazgeçmelisiniz!"
Öndeki gözleri güzel çocuk bana arabayı gösterdi. Özel güçleri vardı ve arabayla mı gidiyorlardı?
"Özel güçleri olan insanlar dikkat çekmeden gider."
"Zihnime nasıl girdiğini bilmiyorum ama artık bunu bırak."
Başını olumlu anlamda salladığında derin bir nefes aldım ve öne oturdum. Dört erkek arkaya sıkışırken arabayı sürenin sert ve hiç sesini duymadığım çocuk olduğunu gördüm. Diğerlerinin sesini duymuştum ama bu çocuğun sesini hiç duymamıştım.
Ses etmedim. Konuşmak istemiyorsa konuşmazdı. Arabayı çalıştırırken birden öne doğru gittim. Son anda tutundum. Eğer tutunmasaydım başımı çarpmıştım.
Hızlı ve huzursuz geçen yolculukla bunlara neden güvendiğimi anlamıyordum. Beni şu an kaçırıp başka şeyler yapabilirlerdi. Bunları bile bile onlarla gitmeyi tercih etmiştim. Kafamda bir sürü soru işareti vardı. Umarım düşüncelerim beni yanıltırdı aksi taktirde onlardan kaçmam imkansızdı. Özel güçleri olan insanlardan bahsediyoruz!
Tanıdık orman yoluna girince kaşlarımı çattım. Neden normal bir yol varken buraya giriyorduk? Korkuyla önce yanımdakine sonra arkamdaki erkeklere baktım. Sayıları fazlaydı bana zarar vermeye kalsalar, onlardan kaçamazdım. Tamam bu ormandan nasıl çıkıp gidileceğini biliyordum ama özel güçleri olan insanlardan kaçmam olanaksızdı. Tanrım bana bir yol göster.
"Bu kadar korkmanı gerektirecek bir şey yok. Sana zarar falan vermeyeceğiz."
"Şunu yapmayı kes!" sinirlenip birden bağırınca arabada bir sessizlik oluştu, dışarıda da bir şimşek çaktı. Başımı çakan şimşeğe çevirdim. "Neden her sinirlendiğimde bu şimşek çakıyor?" korkmaya başlamıştım. Sanki hava durumu duygularıma göre hareket ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECENİN EFENDİSİ
Science Fiction"Umutsuzluk nedir?" "Umutsuzluk bir şeye olan inancının kaybolmasıdır." "Peki sen kaybolacak mısın?" "Bana olan inancını kaybedersen, kaybolacağım." Elimi bembeyaz olmuş yüzüne götürdüm ve derin bir nefes aldım. Arkamdaki kaosu tamamen unutmuş, şimd...