Üzerimdeki elbiseye aynadan bakarken kendimi çok farklı gördüm. Bir prensesin bu şekil giyindiğini biliyordum ama üstümde görünce daha farklı oluyordu. Ben prensestim. Dünya da çok sıradan bir hayat yaşayan kızken şimdi prenses olmuştum. Dünya da nefret edilen biriyken şimdi herkes tarafından seviliyordum. Bu his çok güzeldi.
"Sam, neredesin?" Abimin sesiyle aynada kendime bakmayı bırakıp, yatağıma ilerledim. "Buradayım." diyerek abime de cevap vermeyi ihmal etmedim. Bir süre sonra abim odama girdi. Kafasını kapıdan uzatıp bana baktı. Bakışları üzerimde gezine kaşları usulca havaya kalktı.
"Eğitim yapacağımızı sanıyordum." Başımı olumlu anlamda sallayıp, yatağa koyduğum savaşçı kıyafetlerini gösterdim. Abimin bakışları oraya kaydı ardından bana döndü. "Revirde yardım bekleyen bir kaç savaşçı var. Onlara yardım ettikten hemen sonra giyinip geleceğim." Abim yanıma yaklaştı ve bir elimi tuttu. Beni aniden etrafımda döndürürken bu şaşırmama neden oldu ama hemen kendimi toparlayıp, kahkaha attım. O da benimle gülünce daha çok kahkaha attım.
Beni hızla kucağına aldı ve dışarıya sürükledi. Onu durdurmaya çalıştım. "Önce biz." dedi ardından beni hastane dışına yani ormana götürdü. Anlaşılan bu üzerimdekilerle bir kaç ders öğrenecektim.
Çocukların yanına geldiğimiz de abimi durdurdum. Yeteneklerimi kullanmam gerekiyordu. O yüzden ağzımla ufak rüzgar çıkardım ve onlara doğru üfledim. Benim rüzgarım ile hafif dalgalanan ağaç yaprakları ile etrafa baktılar. Anında rüzgarı durdurup, elimi hazırda tuttum. Bana baktıkları an elimde ki buz kütlelerini onlara attım ve Rick'i ağaç dalına yapıştırdım. Bu yaptığıma diğerleri gülerken Rick hiç hoşnut değildi.
"Hiç hazırlıklı değilsin. Düşman gelse ve bu şekilde seni yakalasa asla kurtulamazsın ama neyse ki ben düşman değilim." Buz kütlelerini eritirken, ayakları yere bastı.
"Burası bizim gezegen. Neyse ki burada senden başka düşman yok." Onun bu dediğine güldüm. Haklıydı. Burada düşman yoktu ama bu bir anda gelmeyeceği anlamına da gelmiyordu.
"Rick, boş boş konuşma." Alec 'in sinirli bir şekilde konuşmasıyla durdum. Bir şeyler mi kaçırmıştım.
"Ne Alec?" dedi Rick agresif bir şekilde. Gözlerim Rick'i inceledi. Neden böyle diyordu. Burayı kabul ettiğimden beri bu şekilde mi olacaktı? Bana sürekli laf vurup duracak mıydı?
"İsteyerek o kişiye dönüşmedim." Rick'in alev saçan gözleri gözlerimi buldu. Benden nefret ediyordu. Buraya geleli uzun zaman olmamıştı ama o olaydan sonra benden tamamen uzak duruyordu. Sadece ders zamanları böyle yanımda oluyordu sonra çekip gidiyordu. Bazen bana iyiydi bazen kötü. Nasıl bir ruh hâlinde olduğunu anlayamıyordum.
"Abimi öldürdün." Başımı olumsuz anlamda salladım. Onu ben öldürmemiştim. Beni yöneten kişi öldürmüştü. Ben kimseyi öldürmek istememiştim.
"Kendimde değildim." Buna güldü. Sevinçli bir kahkaha değildi, alaycı bir kahkahaydı. Gözlerimi devirerek ona baktım. Böyle yapmaya devam ederse benden hep ters tepki alacak.
"Sonuç olarak abimi sen öldürdün." Derin bir nefes aldım. Sinirlenmek istemiyordum. Aksi takdirde gücümü üstünde kullanacaktım. Bunu hiç mi hiç istemiyordum.
"Rick, inan bana kendimde olsaydım asla ama asla abine dokunmazdım." Bana bir şey demeden baktı. Derin bir nefes alıp, arkamı döndüm. "Dersi sonra hallederiz. İlgilenmem gereken bir sürü hasta var."
"Sen onları da öldürürsün. Ne de olsa öldürmeye alışıksın." Bu son cümleydi. Arkamı hızlı bir şekilde dönüp, rüzgarımla onu esir aldım ve havaya kaldırdım. Diğerleri önce bir duraksadı ama sonra bana seslenmeye çalıştılar ama ben duymuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECENİN EFENDİSİ
Science Fiction"Umutsuzluk nedir?" "Umutsuzluk bir şeye olan inancının kaybolmasıdır." "Peki sen kaybolacak mısın?" "Bana olan inancını kaybedersen, kaybolacağım." Elimi bembeyaz olmuş yüzüne götürdüm ve derin bir nefes aldım. Arkamdaki kaosu tamamen unutmuş, şimd...