ilk gece

334 28 20
                                    

11. Bölüm
                      " İlk Gece  "

Naz Arkın.

Düğün bitmişti. Hapishanemize doğru yola çıktık. Enteresan bir şekilde bugün hiç bağırıp çağırmamıştı bu Dağ ayısı. İlginç bana eziyet etmeden günü geçmezdi
oysa ki.

"Üşüdün mü?" diyen Efe'nin sesiyle daldığım düşüncelerden sıyrıldım.

Hayır anlamında başımı salladım. Hâlâ korkuyordum onda. Ona her baktığımda o adamın bağırışları, yere düşen uzuvları, oluk oluk akan kan, onun eğlenen yüzü ve kahkahaları geliyordu gözümün önüne. Sessizce yutkundum.

Bana yaklaştı bu hareketi beklemediğimden hızla kapıya sokuldum.

Efe'nin derin bir nefes aldığını işittim. Elindeki ceketi elime tutuşturdu "Giy şunu üşüme" dedi.

Göz devirdim. Şuan korkudan bayılacak durumda olmasam birşey derdim de neyse.

"Naz" dedi. Bu kelime de bir yapıştı ağzına çıkmıyor. Mümkünse hiç muhatap olmasın benimle.

Başımı kaldırıp baktım. Konuşma yetimi kaybetmiş gibi cevap veremiyordum. Sanki konuşursam, sesimi duyarsa kızacak ve yine aynı odaya götürecekmiş gibi.

"Özür dilerim" dedi.

Bunu beklemiyordum. Birden bocaladım, etrafıma bakındım. Kimden özür diliyordu ki bu şimdi.

Derin bir nefes aldığını hissettim.

"Bakınma öyle etrafına sana diyorum" dedi.

İşaret parmağımı göğsüme bastırarak "Bana" dedim sorarcasına.

Başını evet anlamında salladı.

"Bak artık evliyiz. Karımsın sen benim. Ve bu evlilik sahte falan değil. Sana zarar vermeyeceğim. Biliyorum seni oraya götürmemeliydim. Ama yaptım işte çok sinirliydim sende üstüme gelince...
Neyse işte alış buna tamam mı. Ne kadar hızlı kabullenirsen o kadar iyi" dedi.

Daha fazla dayanamadım "Hah alışmış. Zorla evlendin be adam zorla. Ne alışmasından bahsediyorsun sen."

Araba durmuştu bile. Birden beni kucağına alarak ilerlemeye başladı.

"Eh yeter be. İstesen de istemesende sen benim karımsın. Ona göre davranacaksın" diye bağırdı.

Sessiz kaldım. Kucağına sindim bu çıkışıyla. Ödüm kopuyordu bu adamdan. Bu nasıl bir evlilik olacaktı aklım almıyordu.

Odasına girip kapıyı kapattı. Kucağında benimle birlikte, bir eliyle kapıyı kilitledi bir eliyle beni tuttu. Tabii ki bu hareketi iki elimle boynuna sarılmama neden oldu. Kimse kusura bakmasındı. Benim canım tatlıydı. Denize düşen yılana sarılırdı.

Bu hareketim  Dağ ayısını eğlendirmiş olmalı ki dudakları yukarı doğru kıvrıldı.

Sakince yatağa doğru ilerledi. Beni yatağa bıraktı. Kendi de kravatını çıkarıp üstüme yürümeye başladı.

"N ne yapıyorsun. Gelme üstüme" diyebildim sadece.

"Neden, karım değil misin" dedi sinir bozucu bir şekilde sırıtarak.

Ağlamaklı bir şekilde yataktan geri kayıyordum o ise üstüme gelmeye devam ediyordu.

"Ne yapacaksın bana" dedim kendimin bile zor duyduğum bir sesle.

Tek kaşını kaldırıp 'Bunu gerçekten sordunmu' temalı bir bakış attı.

"Lütfen gelme" diye mırıldanarak yataktan kalkıyordum ki elimden tutup kendine çekti.

Gözyaşlarım bağımsızlığını ilan etti.

"Lütfen yalvarırım yapma"

Gözlerime baktı. Elimden tutup daha da çekti kendine.

"Alış artık karımsın sen benim. Yapma böyle" dedi sakin bir sesle.

Başımı iki yana salladım "İstemiyorum. Lütfen"

Birkaç saniye elimi tutan elleri gevşedi ama sonra "Olmaz, alışman lazım. Kabullenmen lazım" dedi kısık bir sesle.

Omzumdan tutup çevirdi. Eli sırtımdaki fermuara uzandı. Açmaya başladı.

Artık hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Tepki veremiyordum. Allah kahretsin ki kıpırdayamıyordum bile. Ne vurabiliyordum ne itebiliyordum.

Elbisenin bir kolunu tutup yavaşça aşağıya çekiyordu. Artık hıçkırıklarım iç çekişlere dönüşmüştü.

Gelinliğin kolunu bırakıp beni kendine çevirdi. Son güç kırıntılarımı toplayarak yatakta geriledim. Kalkmaya çalıştım ama yapamadım.

Sakinleşen ağlamam daha da şiddetlendi.

Gelinliği çıkaran eli durdu. Yerinden kalktı.

"Naz defol git" diye bağırdı müthiş bir sinirle.

Öylece bakakaldım yüzüne.

Bu sefer de "Naz siktir git odadan. Yoksa hiç istemeyeceğim şeyler olacak" diye adeta gürledi.

Hızla kalktım yerimden. Kapıya doğru ilerledim. Oda kapının yanına gelip kilidi açtı. Tam çıkıyordum ki.

"Bekle" diyen sesini duydum.
Bir adımda yanıma ulaşıp açtığı fermuar'ımı kapattı.

Ben çıkar çıkmaz kapıyı öyle bir çarptı ki kırılacak sandım.

Sonra Lena'nın bağırışları doldurdu kulaklarımı. Ağlıyor, bağırıyordu.

Odaya doğru koşmaya başlamıştım ki Berat kolumdan tutup başka bir odaya doğru sürüklemeye başladı.

İttim "Bırak" diye bağırdım, bırakmadı.

Sağlam bir yumruk geçirdim suratına, acıyla buruşturdu yüzünü ama yine de bırakmadı. Bu sefer tekme attım yine de fayda etmedi. Beni bir odaya götürüp bıraktı hızla dışarı çıktı ve kapıyı kilitledi.

Lena'nın ağlayışları, bağırışları dolduruyordu bütün evi. Hızla kapıya koştum bir umut açmayı denedim olmadı. Kapıyı yumrukladım ama olmadı. Leya'nın sesi her saniye daha da acılı bir şekilde yankılanıyordu.

Durmadım kapıyı tekmelemeye başladım ama yine olmadı. Bir türlü açılmıyordu lanet kapı.

Odanın içimde ne kadar çekmece varsa hepsine baktım. Ne anahtar vardı ne de kapıyı açabileceğim birşey. Bağırıyor ağlıyordum ama kimse kapıyı açmıyordu.

Gücüm yetmiyordu bu lanet yerden çıkmaya. Daha fazla ayakta duramadım. Sırtımın yaslı olduğu kapı da yavaşça yere kayarak oturdum. Bacaklarımı kendime çektim. Gözlerimi sıkıca yumdum. Kulaklarımı kapattım.

Lena'nın acı dolu feryatlarını dinledim. Elim kolum bağlı bir şekilde. Hiçbir şey yapamadan öylece dinledim. Oysa o gece beni kurtarmıştı. Kendi canı pahasına ben daha küçüğüm demeden kurtarmıştı beni.

Kendi göz yaşlarımda boğuldum adeta. Hıçkıra hıçkıra ağladım. Lena'nın sesini duymak ağlamamı şiddetlendirdi sadece. Yarım saat sonra etrafı ölüm sessizliği kapladı. Lena'nın sesi gelmiyordu artık. Kimseden ses çıkmıyordu. Koca evin içindeki tek ses benim hıçkırıklarımın sesiydi...






Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Aşk engel tanımaz Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin