Kaçış

469 25 9
                                    

   5. Bölüm
                         " Kaçış "

Efe Duman.

Naz "Hayır hayır hayır. Lütfen, lütfen birşey olmuş olmasın" diye ağlıyordu. Ayakları onu taşıyamıyormuş gibi merdivenlere çökmüştü.

Omzuna dokundum hafifçe, hızla elimi itti. Ayağa kalktı elinin tersiyle gözyaşlarını sildi, işaret parmağını yüzüme doğrultarak "Lena ma birşey olursa sana yemin olsun bu evi içindekilerle birlikte ateşe veririm" dedi gözü dönmüş bir şekilde.

Ve şuan emin oldum eğer yukarıda birşey olduysa yapardı söylediğini. İçinde kendiyle ve bizimle beraber yakardı evi. Onun yaşama sebebi Lenaydı.

Bu benzerlik korkuttu beni. Onların birbirinden başka kimsesi yok gibi. Birine birşey olsa öteki de ölür gibi. Biri ağlasa diğerinin de canı yanar gibi. İki ayrı bedende bir ruh gibi. Sanki kalpleri diğerinin bedeninde atıyor gibi. Böyle sevilmek nasıl bir duygu, nasıl hissettirir bilememek şuan neden canımı bu denli yakıyordu. Ben hiç bu kadar sevilmemişken ve sevilmeye ihtiyaç duymamışken neden şimdi bu denli acı veriyordu yüreğime.

Ne ara merdivenleri çıkıp odanın önüne geldik hiçbir fikrim yok. Şu birkaç saniyede ecel terleri döktüm resmen. En azından kimse vurulmamıştı.

Tabii Atalay'ın yüzündeki morlukları ve Lena'nın kolundaki kızarıklıkları saymazsak.

Bir boğuşma yaşanmış ve iki kurşundan biri tavana biri de cam masaya isabet etmişti. Düşme seside masadan gelmiş olmalıydı.

"Ne oluyor burda. Niye ateş ettin Atalay evin içinde olduğumuzun farkında mısın?" diye sordum sinirle.

Omuz silkti küçük bir çocuk gibi o koca cüssesiyle "Boşver önemli değil birşey olmadı" dedi rahat bir tavırla.

Naz, Atalay'ın yakasına yapıştı, odaya girdiğimizden beri ilk kez konuştu "Nasıl önemli değil ya az kalsın öldürüyordun Lena'yı. Şimdi bana seni öldürmemem için tek bir neden söyle" dedi gözü dönmüş gibi bağırarak. Hâlâ Atalay'ın yakasını bırakmamıştı.

Atalay iyice sinirlendi tam Naz'ı alıp savuracağı sırada Naz'ın belinden tutup kendime çektim. Atalay'ın yakasına öyle bir yapışmış ki zor çekip aldım.

Naz "Bırak beni, bırak. Sana da sıra gelecek Dağ ayısı" diye bir yandan çırpınıyor bir yandan da saydırıyordu.

İyice kendime çektim ve kaldırdım. Yerle teması kesildi. Çevik bir hareketle yüzünü yüzüme çevirdim "Bana bak ufaklık yeter artık uslu uslu otur oturduğun yerde. Bıktım be 10 gündür sizinle uğraşıyorum. Bebek bakıcılığından daha önemli işlerim var benim" dediğimde kahkaha attı.

İki elini boynuma doladı daha da yaklaştı bana, kollarımın arasında kıpraşarak. Kulağıma eğildi göz temasını kesmeden "Eğer birkez daha bana dokunma cüretinde bulunursan..." dediği an yüzüme sert bir kafa attı. Refleksle bıraktım ve yüzümü ellerimin arasına aldım.

Küçük kaçık karnını tutmuş kahkahalarla gülüyordu. Zaten bize de normali denk gelmez ki.

Etrafa bakındım Berat şimdi girdi odaya. İyide neden, yine ne planlıyordu kim bilir.

Lena'nın yanına yaklaştı elini omzuna koydu o an farkettim elindeki takip cihazını, yerlerini gösteren mini bir çip. Her ihtimale karşı önlem alıyordu.

"Hadi artık hazırlanın da çıkalım" dediğimde ikiside beni ikiletmedi ve odalarına dağıldılar. Bende odama geçerek üzerimi değiştirip çıktım bahçeye.

Arabanın yanına geldiğimde telefonumu almadığımı farkettim "Telefonumu unutmuşum alıp geliyorum" dedim ve yukarı çıktım. Telefonumu aldım.

Aşk engel tanımaz Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin