Geçmişten gelen acı.

283 30 51
                                    

           28.Bölüm

             "  Geçmişten gelen acı "

Efe Duman

Kapıda tahminen altmışlı yaşlarında bir adam duruyordu. Kısa boylu, yaşına göre ak düşmemiş gür siyah saçları ve kapkara gözleriyle evimin kapısında dikiliyordu!!!

Peki kimdi bu adam. Ve nasıl evimin kapısına kadar gelmişti. Sinirle soludum. Ev iyice yol geçen hanına dönmüştü.

Bu saçma sessizliği ilk bozan o oldu. Kibar bir şekilde elini uzattı. "Merhaba ben Önder Aytaç. Lena ve Naz'ın babasıyım"

Babası derken? Bu kızlar yetimhanede büyümemiş miydi? Naz ve Lena'nın babası derken? Onlar sadece arkadaştı!

Cidden burda ne bok dönüyordu böyle.

Kaşlarım çatıldı. Başımı çevirip Naz'a baktım. Öylece, çok fazla ifadesizce bakıyordu babası olduğunu iddia eden adama.

"Kızım" diye Naz'ı bileğinden tutup kendine çekip sarıldı.

Naz öylece durdu. Sonra oda sarıldı. Ama elleri neden titriyordu? Onun elleri iki ihtimalde titrerdi. Bir; korktuğunda. İki; duygusallaştığında.

Lütfen ikinci seçenek olsun. İçimde anlamlandıramadığım bir huzursuzluk oluştu. Nedense bu adamı hiç gözüm tutmamıştı.

"Ne oldu Lena iyi misin?" Atalay'ın sesi geldi.

"İyiyim. Niye ki?" Lena'nın sesi mi titremişti? Bana mı öyle geliyordu.

Bana öyle geliyor olmasını umdum.

"Çantayı düşürdün. Dondun kaldın" Atalay'ın seside bir tık endişeliydi.

Önder Aytaç araya girdi. "Beni görünce heyecanlandı o yüzden bu tepkisi" Lena'yı da kendine çekip sarıldı. "Beni çok özlemiş kızım" bu son eklemesi iyice canımı sıktı.

Bir bok kokusu geliyordu. Bir şeyler oluyordu ama algılayamıyordum. Bu beni daha da delirtiyordu.

"Artık çıkmamız lazım" Berat belirdi kapının önünde.

"Siz içeri geçin. Bizim işe gitmemiz gerek artık. Ama erken gelmeye çalışırız" Berat bizim yerimize açıklama yapıp bizi bir dertten kurtardı.

Naz'a baktım. Sessizce duruyordu. Bu hiç normal değildi. Şuan 'Erken gel. Dışarıya götüreceksin beni unutma. Hele bir gecikirsen o kafanı koparırım Dağ ayısı' diye çirkefleşmesi lazımdı.

Sonra iki adımda yanıma gelip boynuma sarıldı. Tuhaf. Çok fazla tuhaf. Hatta ürkütücü. Acaba üç aylık ömrüm kaldı da bana mı söylemiyor. Bu ani sevgi patlamasının başka açıklaması olamazdı çünkü.

Tamam kabul Lena ve Atalay'a göre romantik sayılabilecek bir ilişkimiz vardı ama...  Durduk yere sevgi patlaması ürkütücüydü. Şuan başını boynuma gömmüş kokumu soluyordu. Tekrar ediyorum korkutucu. Boynuma bir öpücük bıraktı. ÇOK FAZLA ÜRKÜTÜCÜ.

Usulca geri çekildim. "Kendini yorma. Ne istersen Ayhan'a söyle o halleder"

Başını sallamakla yetindi.

"Yiğit"

Durdum. Yiğit derken? Bana mı dedi? Tamam ismim Yiğit Efe Duman olabilirdi ama o bana hiç böyle seslenmezdi ki? Ne boklar dönüyordu burda???

Bakışlarımı çevirdim yüzüne.

"Naz?" sorgularcasına baktım.

"Saçlarıma öpücük bırakmadan mı gideceksin işe?"

Aşk engel tanımaz Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin