27.Bölüm
" Geçmişin kirli yüzü "Dış ses.
Atalay endişeli bir şekilde eve koşuyordu. Saatlerdir ifadesiz duran adam kucağında hareketsizce duran bedenle adeta sarsıldı. Saatlerdir tuttuğu gözyaşları usul usul aktı. Ama inatla bakmıyordu kucağındaki solgun yüze.
Kliniğe çevrilmiş odaya girdi. Lena'yı yatağa bıraktı. Dikkatli bir şekilde oksijen maskesini taktı. Battaniyeyi üzerine doladı.
Elleriyle yüzüne yapışmış ıslak saçlarını geri çekti. Bakışları solmuş yüzünde, morarmış kollarında gezindi. Derince yutkundu. Başını kaldırıp gözlerini kapattı.
Doktor girdi odaya. Muayenesi bitince Atalay'ın eline bir reçete verip çıktı. Reçeteyi Ayhan'a verip odaya geri döndü.
Lena'ya baktı. İçi acıdı. Ruhu kanadı. Kolu kanadı kırıldı.
Arkasındaki duvara yaslandı. Gözlerini kapattı. Derin bir nefes aldı. Defalarca tekrarladığı şeyi yineledi "En azından yaşıyor. Hayatta. İyi, nefes alıyor"
Birden kafasına gelen darbeyle bocaladı. Apışıp kaldı. Aval aval göz kırpıştırdı. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
"Adi Tepegöz. Sen ne cüretle beni boşamaya kalkarsın" diye çirkefleşen bir Lena'yla duruma ayıktı.
Alnından çenesine süzülen kana rağmen huzurla gülümsedi. Tabii bu huzurlu gülüşü kafasına yediği ikinci darbe ile kesildi.
"Ne yapıyorsun küçük vahşi" diye çıkıştı.
Lena bu çıkışı hiç umursamadı. Tam gaz söylenmeye ve fırlatacak bir şeyler aramaya devam etti. "Bon sönon koconom Loyo. Bono bir kobol ot Loyo" diye Atalay'ın taklidini yapıyordu. "Piç herif. Beynini siktiğimin Tepegözü"
Kahkaha attı Atalay. Bu birkaç saatte küfürlerini bile özlemişti.
"Bende seni özledim" yüzündeki alaysı ifadesi aslında bir maskeydi. Zira köpekler gibi özlemişti.
Lena'nın dudakları titredi. Gözleri doldu. Deminki çirkeflikleri anında yok oldu. Garip bir şekilde Atalay'ın yanında kendi gibi olabiliyordu. Mesela şuan yaraları ve kalbinin acısı için ağlamak istiyordu. Dudakları büzüldükçe büzüldü "Yalancı Tepegöz" diye mırıldandı.
"Özlememişsin. Sarılmıyorsun" sesi titredi.
Atalay bu ani ruh değişimine bir iki saniye bakakaldı. Sonra yavaş adımlarla Lena'ya doğru ilerledi.
"Yanına ulaşınca kafamın kopma ihtimali?"
"Yüzde bin beşyüz"
Atalay kahkaha atarak Lena'yı kendine çekti. Şeker kokusundan derince içine çekti. Saçlarına bir öpücük bıraktı.
"Bir daha beni bırakma gafletine düşersen boynunun üstündeki kafan değil götün olur" diye ufacık bir uyarıda bulundu.
Atalay yüzünü ekşitti. "Ben ne yapacağım böyle seninle. Ha yavrum?"
Lena çenesini Atalay'ın göğsüne yaslayarak alttan alttan baktı. Net bir cevap verdi. "Seveceksin. Çok seveceksin"
"Bundan fazlası mümkün mü? Daha fazlası, bu içimdeki hissin daha çoğu mümkün mü?" diye fısıldadı. "Değil. Bundan daha fazlası mümkün değil"
Lena büyük bir sevgiyle baktı kucağında sarıp sarmalayan adama.
Atalay "Hadi üstünü değiştirelim. Sıçana dönmüşsün" diye romantik anın içine etmiş bulunuyordu.
Lena omzuna bir tane geçirdi. "Lan bir siktir git. Sıçanmış. Sensin sıçan. Gerizekalı Tepegöz"
Atalay milli sözünü söyledi. "Küfür etme Lena"
Lena yine her zaman ki gibi göz devirdi. Atalay odadan çıktı. Elinde pijama ve havluyla geri döndü. Yatağın üstüne bıraktı.
Zira o yaraları tekrar görebilecek kadar güçlü bir adam değildi. Kaldırmazdı yüreği. Bu küçücük bedende bu kadar yara, bu kadar acı görmeye ne yüreği dayanırdı ne de ruhu.
"Sen giyin ben kapının önündeyim" ayaklandı ama bileğine sarılan ellerle durdu.
Atalay, Lena'nın ne demek istediğini anladı. Hızla başını iki yana salladı. "Olmaz. Yapamam. Dayanamam" diye mırıldandı.
"Lütfen" diye fısıldadı Lena.
"Nolur bunu isteme benden. Başka bir şey iste ama bunu isteme. Yüreğim kaldırmaz" Atalay'ın ağzından kelimeler zorla dökülüyordu.
Lena derince yutkundu. Gözyaşlarını geri attı. "Hani yaralarımı saracaktın. Hani iyileştirecektin. Hani yaralarımdan öpecektin" gözünden bir damla yaş süzüldü. "Acıyor. Canım çok acıyor. Öpersen geçer" isyankar gözyaşları firar etti en sonunda.
Atalay'ın gözleri doldu. Genzi sızladı. Derince yutkundu ama boğazındaki yumru geçmedi büyüdükçe büyüdü.
Yavaşça yatağa oturdu. Lena'nın sırılsıklam olmuş gömleğini dikkatle çıkardı.
Boğazındaki yumru büyüdü. Burnunun direği sızladı. Onun bedenindeki bu izler sanki onunda ruhuna kazındı.
Lena, Atalay'ın çenesinden tutup kaldırdı. "Üzülme öpersen geçer" diye mırıldandı.
Atalay kıpkırmızı gözleriyle baktı Lena'ya. Sonra yumuşacık öpücükler bıraktı bütün yaralarına. Tüy kadar hafif öpücükler.
Bu öpücükler bedenindeki yaralarını geçirmedi belki ama ruhundaki yaralarını bir nebze de olsa hafiflettiğini hissetti.
Atalay usulca geri çekilip yaralarına merhem sürdü. Bütün ıslak kıyafetlerini çıkarıp kuru kıyafetler giydirdi. Saçlarını kuruttu. Taradı. Sıcak bir kase çorbayı da içerip ilaçlarını verdi.
Lena ilk defa bu kadar özel ve değerli hissetti. Bebek gibi bakıyordu Atalay. Her gün bıkmadan usanmadan özenle ilgileniyordu onunla.
Bu yeni hissettiği hislerin sarhoşluğu içerisindeydi. Tabii ki hala bir birine kafa göz dalıyorlardı ama açtıkları yaraları da yine kendileri sarıyordu.
Aradan on gün geçmişti bile. Kızlar iyileşmişti. Efe ve Atalay bu sürede yanlarından bir saniye bile ayrılmamışlardı. Ama artık işe gitmeleri gerekiyordu.
Efe ve Naz merdivenlerden iniyorlardı.
"Efe"
"Hmm"
"Hani sen beni bir yere götürecektin ama gidememiştik ya" vurulduğum için gidememiştik diyemedi.
Efe'nin adımları durdu. Naz'a döndü. "Evet?" dedi bu konu nereye bağlanacak der gibi.
"Bugün gidelim mi? Ha nolur gidelim nolur?" gözlerini kocaman açıp kirpiklerini kırpıştıra kırpıştıra bakmaya başladı.
Efe dertli bir nefes verdi. Bu bakışların canına kastı vardı. "Tamam" dedi ve ekledi "Allah aşkına şöyle bakma bana ya" diye homurdana homurdana merdivenlerden inip kapıyı açtı.
Naz da peşinden inmişti. Şen bir kahkaha atıyordu ki kapıda gördüğü yüzle gülüşü dudaklarında soldu.
"Adi Tepegöz. Bana ne, ist-" Lena'nın kapıda gördüğü yüzle sözü yarım kaldı. Elindeki Atalay'ın çantası yere düştü. Derince yutkundu.
Geçmişin kirli yüzü yıllar sonra yine karşılarındaydı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk engel tanımaz
Novela JuvenilEfe: Benim sevgim bir zehirdi, sevdiğim herkesi öldürdü... Naz: Benim ruhum kirliydi, sevdiğim herkesi kirletti... .... Atalay: Ben sevmeyi bilmezdim, öğreten de olmadı... Lena : Ben bir lanettim, sevdiğim herkesi yok eden...